"Oteldeyim Azra. Lobiye inip geliyorum bekle."
Neden otelde diye sormayın. Basketbol maçı için başka bir şehirde şuan ve ben oradaki kızları düşünerek kafayı yiyorum.
Telefon ikinci kez titredi ; " Geldim."
"Bu gece sabahlayalım mı?"
He Azra he. Çocuğun maçı var sen sabahlayaq yawruw diyorsun.
"Belirli bir saate kadar konuşabiliriz. Gece üç gibi yatıcam."
Sevinç dansı!
"Peki o zaman :))"
İki gündür Aras'la okul saatlerinde mesajlaşmıyorum. Hatta bazen öğle aralarında ortadn kaybolup ona mesaj attığım da oluyor. Şüphelenmesin diye yeni bir sim kart aldım. Aras okulda numaramı isterse yeni numaramı verecektim ve kızlara da numaramın değiştiğini bildirmiştim.
Okul yolunda yürürken müzik dinlemek bana iyi gelmiyordu çünkü arkamdan bir araba gelse bile sesini duyamıyordum.
Sallana sallana binaya girip merdivenleri tırmandım.
"Oo yavrum günaydın!"
Berke koluma girip beni sınıfa sürüklerken konuşmasını hiç bölmüyordu.
"Bu ne hâl annem? Gece uyumadın mı gözler olmuş torba. Barlarda mı çalışıyon yoksa gız? İnci teyzeye dicem seniii!"
Sabah sabah o kadar kötü mü görünüyordum cidden?
"Berke."
"Azra."
Elimi ona doğru uzattım sınıftan içeri girince.
"Telefonun."
'Neden istiyon kie şimdiq' bakışını atıp telefonu elime bıraktı.
"Gayet güzel görünüyorum."
Dedim telefonun ön kamerasından kendime bakarken. Berke hemen elimden çkip cıklamaya başladı.
"Tabi senin telefon takoz, sanki aypon kullanan benim, güzelim telefonumu o çirkin yüzüne bakmak için kullanıyorsun. Ayıp!"
Dil çıkarıp sırama yürüdüm. Sınıfta Aras,Sıla ve Cemre'den başka kimse yoktu.
"Günaydın!"
Diye bağırıp Sıla'ya elimle gel işareti yaptım. Sırıtarak yanıma ilerlerken bir yandan da dalga geçiyordu.
"Sanki 'aypon' kullanan benim. Yavrum bugün çok çirkinsin."
Berke'nin taklidi bir insana bu kadar mı yakışır (!)
"Gel be. Sabah sabah sinirlerimi bozdu yine. Ben ona dip boyan gelmiş, tırnaklarını törpülememişsin diyor muyum?"
"Demiyorsun çünkü o hep bakımlı biri."
Lafa karışan Cemre'ye sert bir bakış atıp Sıla'ya döndüm.
"...ya işte o eve gelince bende odama çıkıp ka-"
Sıla'ya odaklanan bakışlarım tepemizde dikilen Aras'a kayınca biricik arkadaşım da susup ona baktı.
"Şu kantindeki çocuk Emir'di galiba?"
İkimizin de başı evet anlamında hareket etti.
"Alt sınıflara ders vereceklermiş ve o sizi istemiş. Ayşegül hoca kabul edip benim adımı da sizin çalışma listenize yazmış. Onu haber verecektim."
Ne yani Ara ve Emir'le aynı kütüphanede mi çalışacaktık? HATTA AYNI MASADA!
Elif'in aksine gülümseyerek teşekkür edip sırasına geçişini izledim.
"İyi de ben kabul etmeyelim demiştim Azra!"
Valla canım Emir iki hafta boyunca bana sınırsız cips sözü verdiği için kabul ettim diyemezdim.
"Ayşegül hoca ayarladı demek. Benim de haberim yoktu ki!"
Güya şaşırma-sinirlenme ifadesi takınıp Sıla'yla bu konu üzeride tartışırken diğerleri de sınıfa girdi. Mecburen dünya ahiret tek sefqülüm olan Sılaşkımı yerine uğurlayıp, ders boyunca Beyza'ya nasıl katlanacağım hakkında teoriler üretmeye başladım.
"Bugünlük bu kadar yeter galiba çocuklar."
Tülay hoca masadaki kitabı kapatıp çantasına telefonunu atıp sınıftan çıktı.
O sırada Aras'ın durmadan telefonuna baktığını gördüm. Diğer hattı aktifleştirdiğimde bana mesaj atmış olduğunu görmem gülümsetti. Demek ki benden mesaj beklerken durmadan telefona bakıyor! SeNi yErM yWrUmM!!
Mesja bakmayı akıl ettim arkadaşlar,alkışlayın!
"Azra, neden geç cevap verdiğini hâlâ çözebilmiş değilim."
Tam mesaja cevap verecekken Aras'ın sesi doldu kulaklarıma.
"Azra! Bu sen misin?!"
Arkadaşlar çok gecikti farkındayım ama nasıl devam ettireceğimi bilemedim. Kusura bakmayın çok üzgünüm. :((
