Kafama yediğim yastıkla üzerimden pikenin çekilmesi bir oldu. Ne yani, bütün bunlar rüya mıydı? Bir sürü güzel şey yaşamış, onunla yeniden birlikte olmuştum ve hepsini dokuz saate mi sığdırmıştım!
"Türüne uyuyarak örnek olman çok hoş ama kış geçeli çok oldu. Uyansana kızım!"
Cem'in sesiyle kafami yastığa bastırıp çığlık atmamak için dişlerimi sıktım. Ben bi' yedi yıl kadar daha uyuyamaz mıyım? Her şey düzene girince uyandırırsınız beni.
"Dişlerini matkapla yontarım Cem! Parmaklarını demir kapıya sıkıştırır, kafanda tepinirim!"
Ard arda sıraladığım tehditler onu korkutmuş olacak ki yastıkla popoma vurmayı kesti.
"Ben senin için çabalayayım, sen bana ölümcül suikastlar kur. Ayıp ettin Azo.."
Kafamı zor bela yastıktan kaldırıp, Cem'in muziplik akan yüzüne baktım. Sarı saçlarını her zamanki gibi rampa yapmış, üzerinde dudak resmi olan siyah bir tişört ve siyah pantolon giymişti. Kolundaki lacivert saat ise ona geçen seneki doğum günü hediyemdi. O zamandan beri duş almak dışında hiçbir zaman çıkardığını görmemiştim.
"Yine ne saçmalıyorsun Cem?"
Ayıp bir şey söylemişim gibi cıkladı.
"Sabah Zeki aradı. Sana iş bulacaktık ya hani, bir kütüphanede görevli olmuşsun koçum. Gelen giden kitaplardan sen sorumlusun. Hadi kalk giyin, işe geç kalacaksın."
Duyduklarım sayesinde hızla yataktan hoplayıp Cem'in boynuna sarıldım. Anın şokunu atlattığımda öksürerek geri çekildim.
"Allah beyin dağıtırken seninkinin içine parfüm şişesi mi yerleştirdi be! Ay bu ne yoğun bir koku, ay kusacağım!"
Koşarak banyoya girdiğimde arkamdan Cem'in kahkahalarını duyuyordum.
*
"Bak Cem, eğer patron hoşuma gitmezse ilk günden istifamı basarım."
Cem, elini torpido gözüne sokup bir kartvizit çıkardı.
"Burada patronunun ismi falan yazıyor. Ayrıca adam seni tanıyınca, bir de kütüphanede çenen düşerse zaten kovar merak etme."
Ters ters bakıp elindeki kartı aldım. Araba durduğunda Cem yanağıma bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Ne bekliyorsun kızım, insene!"
"Ay sanırım ben yapamayacağım Cem!"
Bıkkınca yüzüme bakınca somurttum.
"Doğuma gitmiyorsun Azo, titre ve kendine gel."
Kafamı olumlu anlamda sallayıp yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.
"Ben geliyorum bebeklerim. Anneniz geliyor!"
*
Kütüphaneye girince karşıma çıkan tontiş görevliden beni Hikmet Bey'e götürmesini rica ettim. Soyismini bilmiyordum çünkü kart Cem'in elinde güçlü kalamamış, sağ tarafı yırtılmıştı.
Uzun ve kitaplarla dolu dar bir koridora girdik önce. İçimi kaplayan huzura engel olamamış aptal aptal gülümsüyordum. Raflara dokunup, her kitabın altında yatan duyguları çözmek istiyordum. Onlara dokunmak, okşamak ve annelerinin kollarında güvende olduklarını hissettirmek şimdiden hoşuma gitmişti.
Boş bir koridora saptığımızda ben hâlâ kitapların büyüsündeydim.
"Hikmet abi, bu bayan sizi soruyor."
Tontiş adam açtığı kapıdan içeri bağırmış ve girmem için işaret etmişti. Dudaklarımı oynatarak teşekkür ettikten sonra çok yumuşak görünen yüzüne bir tebessüm yerleştirerek yanımdan ayrıldı. Bismillah diyerek sağ ayağımla girdim kapıdan. Sebepsizce heyecanlanmıştım.
"Sen Azra olmalısın!"
Coşkuyla bana yaklaşan kır saçlı, baklava desenli gömlek giymiş tatlı bir adam beklemiyordum doğrusu. Kollarını bedenime sarınca karşılık veremedim. Yaşadığım şaşkınlığı hissetmiş olacak ki geri çekildi.
"Ben Hikmet Bilgealp, ama Hikmet abi demen uygun olur kızım. "
Yok canım, daha neler! Türkiye'de kaç kişinin soyadı Bilgealp idi? Aras'la bir bağlantısı var mıydı? Rüyam gerçek mi oluyordu yoksa!
"Tanıştığıma memnun oldum." Dedim zoraki bir gülümsemeyle. Üzerimdeki gömlek beni boğmaya başlamıştı. Cem burada olsa, yıllardır aynı adamı sevdiğim için önce kızar sonra dalga geçerdi. Onun ismini veya soyismini duyduğumda garip bir şekilde kasılmam, midemden boğazıma çıkan yılanları hissetmem çok da normal değildi.
"Burayla ben ilgilenmiyorum aslında. Savcıyım ve burası karımın isteği üzerine açıldı. Her neyse, bilirsin eğer başka bir işim olduğu duyulursa savcılığı bırakmak zorunda kalabilirim. Ben sadece sözde buranın patronuyum ama asıl iş oğluma düşüyor. Bir de kızım var. İkisi birlikte çekip çeviriyorlar burayı. "
Boğazımı temizleyip gözüme giren saçımı düzelttim.
"Yani ben.. çocuklarınızla mı çalışacağım?"
"Evet güzel kızım," deyip hevesle kafasını salladı.
"Sizi yarın tanıştıracağım. Bugün burayı gez, yapacak çok işin olacak. Raf düzenlemesi oğluma ait, sen kitap giriş çıkışını kontrol edeceksin."
Anlamışçasına kafamı salladığımda Hikmet Bey gelen telefonla odadan çıktı. Pekâlâ, o kadar kötü olmayacak sanırım. Aras Bilgealp ile beraber çalışma olasılığımız varsa eğer bu benim son şansım demektir. Onu kazanmak için son şansım.
Doğruyu söylemek gerekirse hikayenin yazım tarzı hoşuma gitmedi. Bu yüzden ArAz çifti için yeni bir senaryo yazayım dedim. Yine eski mesajlar, sanalda yaşananlar söz konusu olacak fakat olaylar sindirilerek anlatılacak. Diğlerini çok hızlı yazmış geçmişim çünkü. Umarım hoşunuza gitmiştir, öpüyorum ♡