Saf? Şöyle ağzının ortasına bir tane çakasım, saçlarıyla yolları temizleyesim vardı.
"Aras, cidden.."
Kucağından kalkmaya çalışırken bir yandan da söyleniyordum. Yeter bu kadar uğraştığım canım! Ay insanım bende, manyak mıdır nedir.
Aras gülmeye başlayınca yan koltuktan ona baktım. Tek kaşımı kaldırdım. Salak bu çocuk ben diyorum size.
"Ne, niye gülüyorsun? Çok mu komik!"
Kollarımı göğsümde birleştirdim. İkimiz de dengesizdik işte. Ben biraz önce ağlarken şimdi trip falan atıyordum. Aras ise çok farklı bir alemdeydi.
"Senden gitmeyeceğim,"
Benden gitmeyecekmiş, ne?! Kalbim boğazımda atıyordu. O nasıl oluyorsa işte.
"Başından beri hiçbir şeyi anlayamamışsın. Halbuki benden zeki olduğunu hep düşünmüşümdür."
Kamera şakası falan olabilirdi bu. Neyden bahsettiğini sorunca kollarımı çözüp, arabanın kapılarını kilitledi. Bunu neden yaptığıyla ilgili olan fesat düşüncelerime engel olamadım.
"Bak yeşilim, anlattıklarımdan sonra sinirlenip arabadan inmek falan yok. Bu saatte tek başına sokakta kalırsan,"
Son heceyi uzattı.
"Seni kurtlar yer. O yüzden uslu duracağına dair bir söz alayım?"
İyice merak etmeye başladığım için hızla başımı sallayıp sözlerimle de onayladım ve kolunu omzuma atıp kendine çekmesine engel olmadım.
Ne kadar çok fiziksel temasta bulunmuştuk böyle!
"Bundan bir ay önce Arjantin'deydim. Akrabalarım orada, biliyorsun. Telefonum, bilgisayarım ve sana ulaşabileceğim her şey elimden alındı çünkü.. ablamı bilirsin işte."
O cadı yapardı vallahi. Kız bana o kadar sinir oluyordu ki! Ne kabahat işlediğimi bile bilmiyordum.
"Neyse, aradan biraz geçince ablam seni unuttuğumu düşündü. Daha sonra haklarım elime verildi ve Türkiye'ye gelip seni bulmak için çok çabaladım. Cem diye bir çocukla yaşadığını duydum."
Sesi sertleşince ona biraz daha sokuldum. Yani, sonuçta beni bulmak için taa buralara gelmişti çocuk!
Ama bu da bir oyunsa Aras'ın fazlalığını keseceğim, gerçekten.
"Cem'e seninle ilgili konuşmak istediğimi söyledim. Kabul etti. Ve o gece biz değil yumruklarımız konuştu."
"Ne? Cem'i o hale getiren sen miydin yani?"
Dehşetle gözlerimi büyüttüm. Bu kadar aksiyon fazlaydı benim için ya.
"Galiba. Onun için endişelenmen gözlerimi yaşarttı."
"Manyak mısınız siz ya? Ne diye kavga ettiniz!"
Derin bir nefes verdi.
"Azra, dediğim gibi çok safsın. Çocuk seninle konuşmama izin vermedi. Ben de ufak bir oyun hazırladım."
Taşlar yerine şimdi oturmuştu.
"İş aradığını öğrendim. Yani şu Betüş'e birkaç soru sormuş olabilirim. O kadın cidden kaçık."
Yakışıklı birini görünce her türlü şeyi anlatabilme potansiyeline sahipti Betüş. Gözlerimi devirdim.
"Sonuç olarak babamla konuştum ve bir elemana ihtiyacım olduğunu söyledim. Cem ile ortak arkadaşımız Zeki'ydi falan derken işte şimdi buradayız."
Vay canına! Böyle bir şey beklemiyordum doğrusu. Dengesiz tavırlarının altında yatan Aras'ı göremediğim için ultra aptal hissettim.
"Bu kadar zahmete girdin ama Ceren'le mi nişanlısın?"
Kollarından çıkıp ters ters bakmaya başlayınca kaşlarını çattı.
"O olay biraz karışık."
"Madem her şeyi itiraf ediyorsun bu gece, anlat dinliyorum."
Anlayışlı bir adet Azra.
"Ceren, kanser. Tedavi için geç kalınmış. İki veya üç ay kadar... ömür biçti doktor."
Yutkundu.
Bende yutkundum.
Ceren'den nefret ediyor olabilirdim fakat ölümüne sevinecek kadar değil.
"Yani, mecburiyetten mi?"
Kafasını olumlu anlamda sallayıp koltukta iyice geriye yaslandı.
Bende aynı şekilde oturdum ve şu birkaç gün içerisinde değişen hayatımı düşündüm. Cem bana hiçbir şeyden bahsetmemişti. Nedenini bilmiyor, bir an önce ona sormak istiyordum. Ayrıca şuan Aras'la ne olduğumuzu da bilmiyordum.
Bildiğim tek şey beni unutmamış olmasıydı.
Ne kadar sevmiyor gibi görünse de seviyordu. Belki de belli edemiyordu. İlk aşık olan bendim ama. Her zaman yanında olan da. Belki de bu yüzden ona sevgimi aşılamış ve beni sevmesini sağlamıştım. Çünkü bendeki sevgi ikimize de yeterdi.
"Seni evine bırakayım."
Onayladım ve tekrar ön koltuklarda yerimizi aldık.
"Cem'e neden anlatmadığını soracağım."
Arabayı çalıştırdı.
"Onu seviyor musun?"
"Tabi ki," dedim çok doğal bir şeymiş gibi.
"Her zaman yanımda oldu sonuçta. Bir kardeş veya abi gibiydi. Bazen yaşlı ninelere benzese de ona değer veriyorum."
Işıklarda durduk. Aras'ın eli elime dolanınca gülümsedim ve ellerimizi izledim.
Mucizeydi.
Sanaldan tanıştığım, aşık olup yıllarca unutamadığım o çocuk şuan elimi tutuyordu.
"Aras," dedim ve dudaklarımı ıslattım.
"Aramızdaki bu şey.."
"Yeşilim, Ceren'le olmak zorundayım biliyorsun."
Bunu anlayabiliyordum. Bencillik yapmak yerine anlayış göstermem gerekiyordu ve ben olgun bir kızdım. Kimi kandırıyorsam artık!
"Evet, biliyorum ama bunu hazmetmemi bekleme."
Ne? Kıskançlığın hastalık olduğu bir dönemde yaşıyorduk ve bana da bulaşmıştı.
"Aşırı hareketlerden kaçınacağım."
Kafamı olumlu anlamda sallayıp içten olmasını dilediğim bir şekilde gülümsedim.
Ceren hasta olabilirdi. Bunu anlayabiliyor hatta onun için üzülüyordum da. Ama sevdiğim insanı yıllarca onunla paylaşmamış mıydım zaten?
Kalbim tekrar kırıldı.
Bu nasıl bir oyunsa hemen bitmesini ve mutlu olmamızı diledim geceye.
Araba evin önünde durdu. Cem'e vereceğim hesabı bir kez daha düşünürken Aras bana doğru yaklaştı. Nefesim kesildi. Kesik kesik soluk almaya çalışıyordum. Beynime giden oksijen de kesilmişti haliyle..
"İyi geceler yeşilim."
Dedi ve dudaklarını alnıma bastırdı.
Pekâlâ, son nefesimi vermiş ruhumu teslim etmiş bulunuyorum. El-Fatiha!
"İyi geceler.."
Fısıldayarak kekeledim. Dudakları oradan ayrılmadıkça normal tepkiler verebileceğimi gerçekten sanmıyordum.
Geri çekildiğinde yanağından hızlıca öpüp arabadan indim.
Derin nefes al.
Adımlarım binaya yöneldi ve arkama bile bakmadan içeri girdim.
Gerçekten, fonksiyonlarım iflas etti.
Anahtarımı kilide yerleştirdim ve yavaşça açtım. Tek temennim Cem'in uyumuş olmasıydı.
Korkarak salona adımımı atınca televizyon karşısında yattığını gördüm. Gözleri kapalıydı.
Teşekkürler Allah'ım.
*
Kafama gelen darbelerle gözlerimi açtım. Neler oluyordu? Ölmek için gencim ben!
"Uyan Azo! Uyansana kızım. Şş kime diyorum flamingo?"
Panik yok, sadece Cem ve mallıkları. Üstüme gelen yastıkları geri yollarken söylenmeye başladım.
"Ayol ne oluyor manyak mısın şekerim sen? Bak sabah sabah elli yaşındaki İzmirli teyzelere benzedim. Seni Allah bildiği gibi yapsın atmasana be!"
Gülerek yastıkları bir kenara bıraktı ve yatağıma bağdaş kurdu.
"Dinliyorum hanımefendi."
Siz de dün gece neler yaşandığını sorduğunu elbette anlamışsınızdır. Standart bir Cem, ayak parmaklarıyla bile konuşabilir.
Gerçekten.
Ayak parmaklarıyla işaret dili öğrenme hevesi elbette sonuçsuz kalmamıştı.
"Ya şey işte.. çalıştık.. dosyaları kontrol ettik.. sonra.."
"Geveleme Azo. Anlatsana merak ediyorum."
Kızmamasına sevinmeyin, dinledikten sonra çıkacak acısı. Fırtına öncesi sessizlik.
Her şeyi -ağlamam hariç- anlattım. Mimikleri şekilden şekile girerken kahkahalarımı elbette tutamadım.
"Birlikte misiniz yani?"
"Sanırım."
Şöyle bir durdu. Daha sonra bedenimi sıkıca sardı. Şaşırdım.
"Sonunda mutlu olmana sevindim Azo."
Sesi durgun çıksa da aldırmadım ve kafamı çevirerek yanağından öptüm.
"Seni cidden çok seviyorum be bro."
Sevgililik çok ayrı bir boyuttu. Her şeyi erkek arkadaşınla paylaşamazdın fakat, yanında olan sayılı kişilere hiç çekinmeden yüreğini açabilirdin.
Cem, benim can sırdaşımdı.
Her zaman için yanımda oluyor, doğru yolu göstermek için çabalıyordu.
Bir gün içerisinde ikinci kez teşekkür ederim Allah'ım.Bayram geliyor malum, hatta yarın Arefe günü. Bu yüzden elimden geldiğince bir şeyler karaladım. Çünkü en az bir hafta buralarda olabileceğimi sanmıyorum fakat kesin değil tabi ki.
Hepinize iyi bayramlar, öpüyorum. ♡