Hastane

773 58 3
                                    

Fazla geç gelen ve kısa bir bölüm oldu bu. Okullar açılacağı ve matematiğim ciddi anlamda yerlerde olduğu için kendimi çalışmaya adamıştım. Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum. Ki zaten yazmak için fazla zorlanıyorum. Aklımda sayılar rakamlar tur atarken pek kolay olmuyor doğrusu. Hatta sezon finali de olabilir. Okul durumlarına bağlı. Beni anlayın lütfen. Sizleri seviyorum, keyifli okumalar..

Okula arabayla gideceğimi düşünerek evden zaten geç çıkmıştım. Yürüsem kesinlikle yetişemezdim. En güzeli Berke ve Sıla'yı da organize edip bugün okulu kırmak.

Rehberdeki "Yaquşuqlum" u bulup Berke'yi aradım.

"He?"

Telefondaki mala göz devirdim.

"Berke sözümü kesmeden beni dinle."

"Tamam."

"Kesme dedim!"

"Kesmiyorum!"

Derin bir nefes alıp devam ettim.

"Ben bugün okula geciktim. Sıla'yı da al bize gel. Gelirken meyve suyu alın. Ben de pizza sipariş ederim. Hadi bekliyorum."

"He tamam."

Bu mudur? O kadar konuştum ve cevap 'He tamam' mı?

Sonra da telefonu kapattı. Normal insanlar çeşitli veda cümleleri kullanır. Ama Berke ve Sıla insan değil.

Melek onlar melek (!)

Apartmana doğru yürüyüp merdivenleri hızla tırmandım. Kapıyı anahtarımla açınca vestiyeri silen annem ufak bir çığlık attı.

"Korkuttun manyak! Okula neden gitmedin?"

Elindeki bezi suyun içine bırakıp bana baktı.

Eve gireceğim sırada eliyle durdurdu.

"Ayakkabıları çıkar. Yeni sildim!"

Oflayıp ayakkabılarımı çıkardım.

"Bugün Berke ve Sıla'yla projemizi hazırlayıp bitirmemiz lazım. Okula gitmeyecekmişiz. Pizza sipariş etsene beybisi?"

"Ne pizzası yavrum ben ıspanak yaptım akşama. Onu yersiniz."

İki elimi dudaklarımın kenarına yerleştirip kusuyormuş gibi yaptım.

"Biz pizza yemek istiyoruz. Hadi ya ne olur!"

Kafasını olumlu anlamda sallayıp kovanın içindeki bezi tekrar eline alıp mobilyayı kabartma pahasına da olsa silmeye başladı.

Merdivenlerden çıkıp odama girdim. Aras her zaman dengesiz bir çocuktu zaten. Okula gitmeye de meraklı değildim vallahi. Zaten göz altlarım dilek balonu gibi şişmişti.

Okul kıyafetlerimi üzerimden hızla çıkardım. Sonra pijamalarımı giydim.Ay rahatladım ya!

Diz üstü bilgisayarımı masanın üzerinden alınca yatağa kuruldum. Amacım kesinlikle hayvan gibi gülebileceğim bir film bulmaktı.

Tam komedi kategorisine tıklamıştım ki Berke odaya hayvan gibi bir giriş yaptı. Arkasından da Sıla.

"Hoşgeldiniz!"

Neşeli sesimle onları karşıladım. Fakat yüzlerine baktığımda moralleri bozuk gibiydi.

"Otursanıza? Şş. Size diyorum!"

Berke ve Sıla sadece bana odaklanmış öylece bakıyorlardı. Sonra Berke boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Şey.. Azra.. Sana nasıl desek.. Bilmiyorum ama.."

Kesin çok kötü bir şey olmuştu kesin! Azıcık mutlu olmaya gelmiyor. Sanki hayat mutlu olmama karşıymış gibi. Bunları düşünürken Sıla'nın zorlanarak söyledikleriyle donup kaldım.

"Aras.. Okula gelirken trafik.. Kazası geçir-miş."

Önce gözlerimi kapatıp bütün bunların kabus olmasını diledim. Hayatım tam normale bindi derken neden tekrar alt üst olmuştu ki?

Göz yaşlarım yanağımı ıslatınca bilgisayarı yatağın bir köşesine iterek ayağa kalktım.

Yıllardır sevdiğim çocuk benim olmadan mı ölecekti?

Daha da önemlisi, o ölecek miydi?

Hıçkırıklarım arasında zar zor beni hastaneye götürmelerini söyleyince Berke koluma girerek odadan çıkardı.

"Bu kadar bencil olma."

Gönder tuşuna basıp merakla ondan mesaj gelmesini bekledim.

"Sadece bana ait olmalısın."

Gelen mesajla kalbim maratona katılmış bir sporcu gibi çarparken salak salak gülümsedim.

"Ne yani ölene kadar senin miyim?"

Burak adında bir çocukla konuştuğum için bir haftadır burnumdan getiriyordu. Kıskanması elbette hoşuma gidiyordu ama.. Yine de sadece onunla konuşamazdım ki.

"Gel bir anlaşma yapalım. Sen ölene kadar benim, ben sen ölene kadar seninim."

Yazdıkları beni güldürürken telefonun ekranındaki fotoğrafını bir kez daha öptüm.

Eskiler aklıma hücum ederken deli gibiydim sanki. Ellerimi koyacak yer bulamayıp saçlarıma geçirdim. Her telini tek tek koparmak istiyordum.

"Mavi pantolonunu giy. Üzerine de yeşil gömlek."

Arkadaşlarımla dışarıya çıkacaktık ve ne giyeceğim hakkında hiçbir bilgim yoktu. Bu nedenle Aras'tan fikir istemiştim.

"Ya ama ben etek giymek istiyorum."

Anında cevap geldi.

"Nereye gideceksiniz ki?"

Snne yni snne yazmak yerine insanca cevap verdim;

"Alış veriş merkezine."

Yazdı, sildi. Sonra bir daha yazdı, sildi. Ve tekrar. En sonunda yazacağı şeye karar vermiş olmalı ki cevap geldi.

"Etek iyi bir seçim değil bence pantolin giy. Hem hava da soğuktur orada."

Bir kahkaha atıp dolabımdan mavi pantolonum ve mint yeşili gömleğimi çıkarıp fotoğraflarını çektim.

"Bunlar olsun diyosun yani?"

Olumlu cevap gelince telefonumu kapatıp şapşal gülümsememle kıyafetlerimi giydim.

Hastaneye varmıştık. Arabadan hızla inince bana yönelen bakışları hissettim ama kesinlikle umrumda değildi. Benim burada sevdiğim çocuk ölüyor!

Gözlerim bulanıklaşınca gelen yaşları silip, Berke'nin beni yönlendirmesine izin verdim. Sıla'ysa uzun zaman önce kuzenini trafik kazasında kaybettiği için sessizce ve ağlayarak peşimizden geliyordu.

Keşke o arabaya binseydim..

Keşke onu sinirlendirmeseydim..

Şu kısacık hayatta keşke mutlu olabilseydik..

Sanal SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin