Merhabalaar :)
Aslına bakarsanız hikayesnin başında size kendimi tanıtmam gerekirdi fakat bir değişiklik yapmak istedim. Yazmak için çok uğraştığım zamanlar olur ama ortaya bir şey çıkmaz. Sanırım kendimi geliştirmem gerek :) Her neyse,bu hikaye birazcık benim hayatımı ilgilendiriyor. Ece'nin günlüğü de diyebilirsiniz. Umarım her hafta sonu yeni bölümler yazabilirim.Ha bu arada Eliciğim seni çoook seviyorum :) (kalpkalpkalp)
(Kalın ve italik bölümler flashback :) )
***
"Azra,sana bir şey söylemeliyim."
Yine nasıl kalbimi kıracaktı acaba?
"Evet Aras?"
Bir yandan kitap okuyor,diğer yandan Aras'a mesaj yazıyordum.
"Araya biraz mesafe koymalıyız. Ceren'in yanlış anlamasını istemiyorum. Yani eskisi gibi konuşamayacağız."
Kalbime oturan fille birlikte yazmaya başladım. Bu defa bitti Aras,cidden.
"Tamam. Nasıl istersen."
Sonrasında ne o mesaj attı ne de ben..
"Sen orda dara düşsen, benim burda kalbim sıkışır.."
"Azra sen.."
Tamam Azra,rezil olmana az kaldı... Derken elini çenesine götürdü ve bir noktayı göstermeye başladı.
"Cidden pasaklısın galiba.Tam burada bir çikolata lekesi var."
Hah,bir dalga geçmediği kalmıştı!
"Pasaklılıkla alakası yok tamam mı? İnsanlık hali işte. Sen önüne dönsene,abi!"
İçten içe dil çıkarıyordum ama dışarıdan oldukça ciddi göründüğüme eminim. Aras önce yüzünü buruşturdu,daha sonra devam etti.
"Abi kelimesinden hoşlanmıyorum. Ve emin ol söylemeye devam edersen pişman olursun."
Bunun anlamını biliyordum. Abi demeye devam ettiğim sürece beni kırardı ve zayıf noktamdan vurmayı başarırdı. Aras Bilgealp'i tahmin ettiğinden daha fazla tanıyordum.
"Azra,şu soruyu çözmeye ne dersin?"
Şule hocanın sesi duyulduğunda zil çalmıştı. Kurtarıcımsın zil,zillerin dibisin!
"Belki başka zaman hocam!"
Şule hoca bana bakıp gülümsedi ve sınıftan çıktı. Gıcık kadın.
"Azra biz kantine iniyoruz geliyor musun?"
Bahar'ın yönelttiği soruyu "cık" diyerek geçiştirmiştim. Bahar ve Beyza kantine indiklerinde Sıla yanıma gelmişti. Sırf yalnız kalmak için inmemiştik kantine. Belki bencillik olabilir ama sevmiyoruz o ikiliyi.
"Şey ya Azra.."
Son harfi uzattığında bir şey isteyeceğini anlasam da ses çıkarmadım.
Tam o sırada Aras arkasına döndü ve sırıtarak konuşmaya başladı.
"Azra bir bakar mısın?"
Bakıyorum ya zaten,dememek için kendimi tuttum. Alay etmemden hoşlanmazdı.
"Sıla,hayatım ben birazdan gelirim."
Dediğimde Sıla göz kırpmıştı. Kesin farklı anladı. Yavaşça Aras ile birlikte sınıftan çıktığımızda kantine yöneldik. Bir masa bulup oturduk ki bu masa -bir zamanlar abim yerinde olan ama şimdi küs olduğumuz Sıla'nın sevdiği çocuk- Emir'in oturduğu masanın tam karşısıydı.
Emir delici bakışlarını gönderirken onu umursamamaya çalıştım. Aramızda neler geçtiğini anlatmanın sırası değil,inanın bana.
"Dinliyorum Aras?"
Seviyorum onu. Boynuna atlamamak için kendimi zor tutuyorum.
"Özür dilerim. Azra bak sana öyle demek istemedim."
Aras özür mü diledi? Benden!
"Şey ya o kadar da önemli değildi."
Gibi bir şeyler gevelerken ısrarla bana bakıyordu. Ve beni tanımamış olması büyük şanstı.
"Bakma öyle!"
Yüzümü kapatıp sızlanırken kıkırdıyorduk. Tam Aras ağzını açmıştı ki Emir yanımızda bitti. İti de anmamıştık ama neyse.
"Biraz sessiz olun. Burası okul."
Ciddi misin Emir? Biz de nerede olduğumuzu düşünüyorduk.
"Ah,pardon." Aras Emir'i geçiştirip bana sırıtarak bakınca Emir'in solan yüzünü göz ucuyla incelemiştim. Gerizekalı.
Israrla masanın başında dikilen Emir'e ısrarla bakmıyorduk.
"Çikolata ister misin?" Aras'ın bu sorusu beni gülümsetmişti. Aşkım ya! Tamam Azra,sakin!
"Teşekkür ederim ama-"
Cümlemi tamamlayacaktım,Emir izin verseydi.