13|'8 Numara'

86 16 59
                                    

Bölüme geçmeden önce oylamayı unutmayın.

13

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

13.bölüm

'8 NUMARA'


Bazı şeylere gereken mi deriz. Bazı şeylere de yanıt bile veremeyiz.

Bu da yaşamın bir parçası olur bize. Takı diye takarız bütün her şeyi. Maskemizi asla indirmez gardımızla yaşarız.

Yenilgiyi kabul edemez, sadece en iyisi olduğumuzu düşünürüz. Ya da bazıları en kötüsü olduğunu düşünür.

Bunlar sadece gerçeklerdi. Peki maskemizi indirdiğimizdeki gerçekler nasıl olacaktı?

Eskisi gibi olamıyacağımız kesindi. Peki kim bize iyi davranacaktı? Maskeli yüzümüzle bile onlarca düşmanımız, celladımız vardı. Maskemiz olmayınca onlar olmayacak mıydı?

Dosyayı tekrar yatağın altına doğru ittirdim ve odadan çıktım.

Bu evde kaldığım her saniye bana kötülük verirken daha fazla dayanamayarak koşarak merdivenlerden indim. Hemen askıdaki eşyalarımı alıp ayakkabımı giyindim ve evden dışarı adımlarımla çıktım.

Bu eve bir daha girmek ister mıydım diye sorsalar ölsem girmem derdim. Ama eskiden derdim.

Etrafa baktım. Bir yerlerde araba olması gerekiyordu. Gözlerim sokağın sağ köşelerinde dolaşırken siyah arabayı görmemle duraksadı.

Kafamı sağa sola çevirerek birinin bana bakıp bakmadığını test ettikten sonra hızlı adımlarımla arabaya bindim.

"Selamun aleyküm" dedi ihtiyarlardan Baki. "Aleykümselam da hayırdır?" dedim.

Ellerini birbirine sürtüştürürken ısınan ellerimi bacak arama koydum. O sırada Baki arabayı sürmeye başladı ve "Ne hayırdır?" dedi.

"Hayırdır derken imana mı döndün demek anlamında sordum." dedim açıklayarak. "Haa," dedi ve "anladım şimdi. Ben her zaman imanlıyım ki." dedi.

"Offf" dedim ben de ardından. Bakışları kısa süreliğine bana döndü ve daha sonrasında tekrar yola döndü.

"Mami halletti mi?" diye sordum sağa doğru girerken. "Yok açılmamış daha sabahtandır sıra bekliyormuş." dedi. "Hay ben onun sırasını-" diyecekken sözümü keserek "deme!" dedi.

"Nedenmiş?" "çünkü bu tür kelimeler küfre giriyor ve bunun cennetten cehenneme kadar yolu var." dedi. Lafını bitirene kadar bekledim ve en sonunda "Abicim bak biz kaç tane adam öldürdük hangi cennet hangi Cehennem Allah aşkına bir günde şöyle olma ve yahu." dedim, çıldırırcasına.

"Tamam demem bundan sonra." dedi ve konuşmanın arası uzak diyarlara uçuştu.

"Geldik." kapıyı iterek dışarı çıktım ve temiz ama çok temiz olmayan havayı içime doğru çektim.

Yan tarafta denizden nakliye yapıyorlardı ve bu taraf bize aitti. Doğrusu buradaki her yer bizimdi.

"Yeni mallar ne zaman yola çıkacak?" binanın sçasansörüne bastım ve gelmesini bekledim. "Bir kaç güne en fazla bir hafta içerisinde limanda olacak efendim" dedi Mami.

"Bizimkilerin nerede olduğunu buldun mu?" kapı açıldığınd aberabee içeri bindik ve 17.kata bastı. "Henüz bulamadım efendim ama Beste Hanım'ın telefonu sinyal veriyor. Arkadaşlar onu araştırıyorlar yakında öğreneceğiz." dedi.

"Elinizden geldiğince çabuk olun. Vaktimiz hiç yok. Zamanla yarışıyoruz. Baki sende gelen malları kontrol et."
Kafasını salladı. Asansör 10. Kata çıkarken nefes alıp verdim.

"Mami," dedim neredeyse son katlardayken. "Çabuk olun." kapı açıldığındı ve ben çıktım.

Ofise girerek Rıza'nın koltuğuna doğru ilerledim. Çekmece sinden dosyaları çıkardım ve masaya koydum. Bunlar gelecekteki görevlerdi. Rıza yaşasaydı bu görevleri kendi elleriyle bize verecekti. Ama ona nasip olmamıştı.

Belki de bana nasip olmuştu görevin ilk yazıldığı gün.

Dosyalara daha fazla dayanamazken masamda duran telefonum çalmaya başladı.

Eline aldım ve aramayı kabul ettim. Bu kişi yönetici olabilirdi.

Karşımdaki kişinin konuşmasını beklerken "zaman," dedi tanımadığım bir ses. "Zamanın çok azalıyor ama sen bunun farkında değilsin." dedi. Gözlerim açılırken dona kaldım.

Bu ses tanındık gelmiyordu, hem de hiç.

Bu kişi eğer kim ise onun ölümüne benden olacaktı.

Bana zamanımın aktığını söyleyecek tek kişi ancak kendim olabilirdim ve oysaki kendim kendime zamanımın aktığını henüz söylememiştim.

Telefonu cebime koyarak ayağa kalktım ve ofisten çıkarak binanın koridorunda ilerledim.

Arkamdan ilerleyen kişiyi fark ettiğimde gerildim ama fazla belli etmemeye çalışarak yürümeye devam ettim. Sonuçta korkakça yaşayamazdım.

Ömrümün üstünden arkamdan gelen kişiye baktığımda bu kişi Mami'ydi.

Derin bir nefes vererek yürümeye devam ettim.

Mami "Yerlerini bulduk galiba, ama tam olarak emin değiliz. Konuma göre Sanko'nun arkasındaki bir depodalar." dedi. Az önce çıkmaya üşendiğim merdivenlerden inmeye başlarken.

"Tamam. Rıza'nın adamlarından bir kaçı ile akşam bakalım. Emin değilsek de kontrol etmeliyiz. " dedim.

"O zaman adamlara söyleyeyim aklam 18.00'da hazır olsunlar." kafamda onaylayıp basamaklar dan inmeye devam ettim.

"Umudumuz var," dediğinde duraksadım ve ona baktım. "Dışardan ne kadar umursamaz gözüküyor olabilirsin ama için içini kemiriyor." dedi Mami. "Mami, ben her zaman içimi kemiririm. Buna alışkınım." Merdivenlerden inmeye devam ettim.


₍⸍⸌̣ʷ̣̫⸍̣⸌₎

18.00

Arabadan inerken etrafa baktım. Ormanlaın çevrelediği depo yıkık döküntü ve terk edilmiş olduğu buradan belli oluyordu.

Üstümdeki kıyafeti düzelterek arkamdaki Miami'ye doğru baktım. Bu 'başlıyoruz' bakışıydı.

Normal adımlarla ilerlerken deponun tavanından bir çıtırtı gelmesi ile duraksayıp diğerlerinin de duraksaması için elim ile dur işareti yaptım.
Tavana doğru bakarken aklım bana gelen tıkırtı tavanda bir insan olduğunu anımsattı.

Geri yürümeye devam etmeye başladım ve deponun kapısonın önüne geldiğimde adamlar kapıyı açtı.


Bölüm sonu...

MAHPARE KORUYUCULARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin