Herkese merhaba, biliyorum beklediniz, beklediniz, beklediniz...
Bu birkaç hafta gerçekten çok tuhaftı benim için. Şöyle ailecek grip olduktan sonra İstanbul TÜYAP Kitap Fuarına davet edildim. Seve seve kabul ettim tabii. Hatta şu an havaalanından atıyorum bölümü ve yarın saat 14'de imza günüm var. Heyecanlıyım yine :) eee kolay mı; sizinle buluşuyorum. Randevuya çıkar gibi kalbim küt küt...Ah bu bölümü yaşadım sanki...
Neyse, hadi siz bölüme ben de İstanbul'a gitmek için uçağa...
İstanbul'da olanları bekliyorum. Kitabınız yoksa da gelin. Tanışalım, sarışalım...Bölüm şarkısı, Rafet El Roman- Seni seviyorum,
Ne güzel de söylüyor; Biz neler neler yaşadık beraber, kalın bir kitap, roman gibi...Keyifli okumalar...
&
Her şeyin başladığı o noktadan sonra kader çizgim beni buraya kadar getirmişti. Kendimi sorgulama evresini çoktan geçmiştim artık. Gerek de yoktu zaten. Evren buradaydı ve tehlikede değildi. Ateş onu bırakmıştı. Şu an benim trende olmam hiç önemli değildi. Önemli olan Evren'i sağ salim görmemdi. En azından benim için...
Tren yükselmeye devam ederken Cenk, Evren'i tutmaya çalışıyordu; çünkü azgın bir boğa gibi rayları tekmeliyordu. Onu böyle görmek canımı yakıyordu ama olan olmuştu. Şu an hiçbir şey yapamaz, trenden inemezdim. Zihnimdeki kaosu kovmak istercesine derin bir nefes aldım ve kendimi toparlamaya çalıştım. Bundan sonra ihtiyacım olan tek şey cesaretti. Daha önce hiç trene binmemiştim; hatta önünden geçmeye bile cesaret edememiştim. Yükseklik korkum olduğu için uçağa bile binemiyordum ben; ama Ateş, benim bütün korkularımla dalga geçiyordu. Tüm yaralarımı biliyor ve onlara tuz serpmekten, keyif alıyordu sanki.
Yüzümü ekşiterek demire daha sıkı tutunmaya çalıştım. Tren raylarından çıkan sesler, uğursuz bir melodi gibi yankılanıyordu kulaklarımda. Şimdilik her şey son derece normal görünüyordu ama sonraki aşama hakkında hiçbir tahminim yoktu. Tren yükseldi, yükseldi, yükseldi ve sınır çizgisinde durdu. Önümdeki zirve noktasına bakmaya cesaret edemiyordum. Eğer otelin çatısında yürüyebilmişsem, bunu da yapabilirdim herhalde. Hem ne kadar korkunç olabilirdi ki? Biraz sakin olmayı başarabilirsem eğer bunun da üstesinden gelebilirdim herhalde. Nefesimi tutuyordum. Gözlerimi kapatıp, sessizce saymaya başladım: "Bir, iki, üç..."
Tren bir anda boşluğa doğru düşmeye başladı. Öyle hızla düşüyordu ki acı bir haykırış döküldü dudaklarımın arasından. Bu ses gerçekten benden mi çıkmıştı? İstemiyordum; bağırmak ve Evren'i daha da üzmek istemiyordum ama elimde değildi. Oturduğum yerden havalanan bedenime hakim olamıyordum çünkü. En dibe vardığımda yüzüm ıslaktı. Farkında bile değildim ama ağlıyordum. Hem de sessiz sessiz ama can çekişe çekişe ağlıyordum. Titreyen ellerim bir mengene gibi demire yapıştığı için yüzümdeki yaşları silemedim. Donmuştum çünkü!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.SAÇ TELİ
عاطفيةEnsemi kavradı ve gözlerimin içine bakarak, "Her şeyinle benim olmak istediğine emin misin? Bu soruya vereceğin cevap sana olan aşkımın büyüklüğünü değiştirmez ama şunu bil ki eğer kendini bana ait kılarsan eskisinden de beter bir aşığa dönüşebiliri...