37.Bölüm

941 117 51
                                    

Merhaba,
Nasılsınız bakalım? Bu bölümü size Türkiye'den atıyorum. Adım adım finale yaklaşıyoruz. İtiraf etmeliyim ki bu benim en zorlanarak yazdığım bölümdü. Okuyunca sebebini anlayacaksınız...

Bölüm şarkısı, Can Ozan - Ağlama ben ağlarım


Keyifli okumalar...

&

İstanbul'a elli kilometre uzaklıktaki bir köyün yakınlarındaydık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İstanbul'a elli kilometre uzaklıktaki bir köyün yakınlarındaydık. Önce Beykoz'a, sonra da buraya gelmiştik. Köy buraya sekiz kilometre uzaklıktaydı. İki tarafı ağaçlarla kaplı bir patika yolunu neredeyse yarılamıştık. Patikanın sonundaki terk edilmiş bir eve gidiyorduk. Ateş orayı "Korku Evi" diye adlandırmıştı ve görevim dört saç teli değerindeydi. Dört ayrı odaya girecektim. Beni orada neyin beklediğini bilmiyordum ama girdiğim odalardan çıkabilmek için saklanmış anahtarı bulmam gerekiyordu. Son odada yine bir kronometre vardı ve görevi tamamlamak için Ateş'in bana verdiği zaman sadece bir saatti. Eğer bu görevi de tamamlayabilirsem geriye sadece iki görev kalacaktı.

Nereden buluyordu bu görevleri? Nasıl organize ediyordu; hiçbir fikrim yoktu ama Evren kesinlikle haklıydı. Ateş bu işte kesinlikle yalnız değildi. Bu görevde tuhaf olan bir şey daha vardı. Evren ve diğerleri beni evin dışında bekleyeceklerdi. Ateş bunu özellikle söylemiş hatta nerede bekleyeceklerini de yazmıştı. Onları böyle belirli bir yerde toplaması çok tuhaftı. Zaten her şey tuhaftı.

Evren'e belli etmiyordum ama bu görev beni çok ürkütüyordu. Ben kendimden çok diğerleri için korkuyordum. Bizi insanların olmadığı tenha bir yere çekiyordu Ateş. Bu bir tuzak olabilirdi. Üstelik kendi ayaklarımızla gidiyorduk oraya. Evren'le ben zaten bütündük ama diğerleri aslında gelmemeliydi. Gelmemeleri için çok çırpınmış ve hatta onlarla tartışmıştım ama hiçbiri beni didinlemişti.

Hüzünle onlara baktım. Ali ve Funda el ele yürüyorlardı. Evren ve Cenk en öndelerdi. Ben ve Mali ise en arkadan yürüyorduk. Mali bakışlarımı fark edince endişemi anladı. "Gelmek bizim tercihimizdi, Helen. Boşuna kendini suçlama. Biz artık sadece arkadaş değiliz, dost olduk ve dostluklar öyle kolay kurulmuyor. Dostluk da aşk da güven olmadan ömürsüzdür. İnsan nasıl ki yaşamak için nefese ihtiyaç duyuyorsa, aşk ve dostluğun da nefesi güvendir." Dedi gülümseyerek ve konuşmaya devam etti: "Dinle şimdi sana bir hikaye anlatayım."

Gülümseyerek, "Yine mi tanrılar?" diye sorunca karnını hoplatarak güldü ve, "Yok be güzelim. Bu hikâye uydurmasyon bir halk hikâyesi." Dedi ve anlatmaya başladı: "Bir zamanlar üç arkadaş varmış: Aşk, Dostluk ve Güven! Üçü bir arada olduğu zaman harikaymış her şey. Gün gelmiş, aşkın işi çıkmış. Eh, meslek bu, kolay mı? Ama dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara: "Beni özlediğinizde gelin, uzaklarda olmayacağım. Nerede gözleri arzuyla dolu birbirlerine bakan bir çift görürseniz, ben oradayım." Ve ayrılmış yanlarından.

21.SAÇ TELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin