Beğenmeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.
Davul fırının içindeki tepsiyi çıkarmak için nemli mutfak bezini elimin içinde dört kat yaptım. Muhtarın yanına gitmeden sabah erken kalkıp böreğimi hazır ettim. Tek tek hamurları açıp yapmam uzun zamanımı aldı.
"İki dilim bize veredin bare. " Mine diliyle dudağını yaladı. Benim aksime hamur işlerinden çok anlamadığı için ancak ben ya da annem yapınca yiyebiliyordu. Sıcak tepsiyi beton zemine indirdim.
"Olmaz. Bunun etrafından gezmeyesiz. Gıl çıharsa seni yolarım. " vermeyeceğimi anlayıp mutfaktan çıkıp gitti. Etrafta gazete aradım ancak sadece bir tane bulabildim. Bunu da tepsinin üstüne ancak örtebilirim.
Bıçakla güzelce kesip üstünü örttüm. Bu arada sıcaklığı kırıldığı için elime alıp koştur koştur evden çıktım. Tam bahçe kapısından çıkmıştım ki karşı binadan Ömer elindeki gül ile çıktı. Büyük ihtimalle bugün selayı beklemeden gidecek.
Gözleri beni bulunca adımlarını aksatmadan üstüme doğru geldi. Kaçamak bakışları tepsideydi.
"Bu babama yaptığın börek mi?" Başımla onaylayınca izin bile istemeden gazeteyi kenara çekti ve bir dilim eline aldı. Kaşlarım çatılırken böreği tek lokmada ağzına atan adama baktım. Boşuna camış demiyorum.
"Bozmayaydın eyiydi. " aksi sesimle keyfi daha da yerine geldi ve ağzındaki koca lokmayı çiğnemeye devam etti. Bu arada boştaki eliyle yeniden bir dilim aldı.
"Çüşş camış. " ben sinirlendikçe iyice keyiflenen adama en kuvvetlisinden tekme atmak istedim. Ömer'se üçüncüyü almaya niyetlenince tepsiyi ondan uzağa çektim. Sonunda bal rengi gözleri yüzümü buldu. Kaşlarım çatık ona baktığımı görünce beni şaşırtıp masumca açıklama yaptı.
"Kahvaltı yapmadan çıktım. Ee kokusu da gel beni ye diyor. " benim için uğraşan adamdan tepsiyi kaçırdığımı fark edince vicdan yapıp tepsiyi yeniden ona doğru çevirdim. Bugün kafasına gri bir şapka takmış olan adama bir süre bakılı kaldım. Bezden yapılma durmasına rağmen çok güzel duruyordu. Şapkaya uzun süre bakmış olmalıyım ki çıkarıp kafama taktı. İrileşen gözlerimi gözlerine çevirdim.
"Şapka sevmem."bu arada beşinci dilimi yiyen adam ağzı dolu konuşmuştu. Bana iyi davranmasına alışık değilim. Kesin biraz sonra bir şeye sinirlenip beni tersleyecek. Öyle de oldu. Böreği ağzına atmak için kafasını hafif kaldırınca kaşları çatıldı. Benim pencereme bakan adamın yine dalganan bal rengi gözleri beni buldu.
"Olum bak bu son uyarım. Şu pencerene perde al. " sakin konuşsa da dişlerini sıkıyordu. Onu umursamadan yeter yedi diye düşünüp muhtarlığa doğru ilerledim. İnatla peşimden gelen adama dönüp bakmadım bile. O gülü sahibine götürmesi gerekmiyor muydu? "Duyuyor musun beni? Ayıp lan. Bir lambayı yakıyorsun odanın içi ortada. " gittikçe sinirlenen adam onu umursamadığımı fark edince küfür savurdu. Kaşlarımı çatmama rağmen dönüp cevap vermedim.
Onu sinirlendirmek beni mutlu ediyor. Bu yüzden perde işine girmedim. Yoksa perde kumaşını ucuza alırım annem diker ancak Ömer'i sinir etmek daha hoş. Hem akşamları lamba bile yakmıyorum. Hem perde olmadığı için hem de elektirik faturası gelmesin diye.
"De işen git hayde. " keyifli sesimi duyan adamın adım sesleri durmuştu. Beni takip etmeyi bıraktığını anlayıp muhatarlığa girdim. Ton ton amca elini kelleşen saçına atmış önündeki kağıdı inceliyordu. "Selamın aleyküm bey baba. " sesimle kafasını kaldırıp şaşkınca bakmasına rağmen gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Gül
Narrativa generaleDoğudan kaçıp gelen kızın annesini ve kız kardeşini korumasını anlatan bir kitap. Eski dönemlerde geçen bu kitap hem erkek kılığında dolaşmak zorunda olan kızımızı hem sıcak mahalle ortamını hem de yaşayacağı zorlukları anlatıyor. Gül'ün, Aliş olma...