Lisan-ı Aşk
13. bölüm
Hayal
İyi okumalar!
Genç adam elinde kocaman bir kutu ile odaya girdi. Elindeki kutuyu kenara bırakıp tekrar odadan ayrıldı ve bu sefer elinde daha bir büyük kutu ile geri döndü. Birkaç kutu daha getirdikten sonra en büyük kutuyu açarak içindekileri çıkardı ve işe koyuldu. Bir süre sonra odaya giren genç kadın şaşkınlıkla etrafa baktı.
"Bunlar ne böyle?" diye sordu.
Ahlas son vidayı da sıktıktan sonra başını kaldırıp eşine baktı ve tebessüm ederek sorusunu cevapladı.
"Kitaplık" deyip yanı başındaki rafı, "ve kitaplar." Diyerek köşedeki kutuları gösterdi.
"Bunları ne zaman aldın?"
"Kitapların bir kısmını İstanbul'dan gelirken getirmiştim, çok ufak bir kısmını da daha yeni kargodan aldım. Sık sık kullanacağım için bir kitaplığa ihtiyacım olduğunu düşünerek bir de kitaplık sipariş etmiştim, birkaç saat önce geldi."
"Ellerine sağlık, bitirmiş hemen. Ben de sana yardım edeyim o zaman kitapları dizmen için."
"Hayır demem." Diyerek gülümsemesini genişletti.
Ahlas kutuların tozlarını alıp kapaklarını açarken Şirin şalını çıkardı, saçlarını güzelce topladı, üstüne daha rahat bir şeyler giyinip eline bir bez aldı.
"Ben hazırım."
Önce yeni kurulan kitaplığı güzelce silip temizlediler. Daha sonra kutulardaki kitapları tek tek silerek kitaplığa dizmeye başladılar. Şirin gördüğü her kitapla biraz daha şaşırıyor, bazılarının sayfalarını çevirip kokluyor, bazı satırlarda gözlerini gezdirip güzel cümleler çalıyordu.
"Kitapları sen de çok seviyorsun demek." Diye mırıldandı eşinin bu halini izleyen adam.
Başını elindeki kitaptan kaldırıp eşinin gözlerine baktı, kadın.
"Evet." Dedi hoş bir tebessümle. "Bayılırım kitaplara. Hele şiirler..." diyerek iç çekti.
"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?" diye başladığı şiire, derin ve huzurlu bir tebessümle Şirin devam etti."Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin...""Hayran kaldım." Dedi Ahlas, büyülenmiş gibi.
"Ümit Yaşar Oğuzcan..." diye mırıldandı, Şirin. "Şiirler zayıf noktam, çok severim, çok fazla da bilirim."
"Ne güzel... Ben de." Deyip biraz duraksadı, adam. "Ben de şiirleri çok severim. İnsanın ruhuna işliyor, alıp bambaşka diyarlara sürüklüyor. Şiir çok ayrı bir dil gibi, her insan anlamaz ama anlayan iki insan için çok şey ifade eder."
"Şiir, öylesine ayrı, öylesine apayrı bir dildir ki başka herhangi bir dile çevrilemez, hatta yazılmış olduğu kendi diline bile – demiş Jean Cocteau."
Kutunun kenarında duran kitap kayıp yeri boyladığında çıkan ufak gürültü, ikilinin bakışmasını da lafını da bölmüş oldu. Ahlas gözlerini güçlükle kadından alıp yerdeki kitaba uzandı, tozunu alıp rafa kaldırdı. Şirin de elindeki kitabı yerine koyup yeni bir tanesini daha aldı. Araya çöken sessizliği bozmak için yanıp tutuşuyordu çünkü Ahlas'la konuşmaktan, onun hakkında yeni şeyler öğrenmekten keyif alıyordu. Ne yaparak yeni bir sohbet başlatabileceğini düşünürken elindeki İntibah* kitabıyla duraksadı. Yeni fark ettiği detayla yüzü aydınlandı ve adama döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lisan-ı Aşk |❣Yaralı Kalpler Serisi 1 |
General Fiction❣Yaralı Kalpler Serisi 1 ✨Aşkın dili başkadır... Eziyetli, şiddetli, vurdulu, kırdılı bir ağa hikayesi değil bu. Bu iki kalbin zorlandığı hayatta mutlu olmaya çalışma çabasını anlatan bir hikayedir. *Not: Baş karakterimiz Ahlas bir ağa değildir. Ş...