-22-

1.2K 79 15
                                    

Hastaneden çıkışımın üzerinden üç gün geçmişti ve tabi bunun yanında Zayn'i görmemenin de üçüncü günü üçüncü saati beşinci dakikasıydı. Evet, şimdi altı oldu. Koskoca üç günden beri evdeyim, dışarı çıkmam babam tarafından yasaklandı. Anahtarımı almadığım için başkasında kalmamdan hoşlanmamış bu yüzden azar işitmiş ayrıca yanıma anahtar almayı öğrenene kadar dışarıya çıkmamı yasaklamıştı. Ve şey evet bir de bir şeyler karıştırdığımı hissetmiş olmasının olası etkisi de büyük.

Geçerli sebeplerimden dolayı dışarı çıkamadığım için Zayn'i uzaktan izleyemiyor ne yaptığını bilmiyorum. Hastaneden çıkıp çıkmamamı, nasıl olup olmadığımı merak bile etmemişti. Ah Tanrım! Defol git derken ne düşündüm bilmiyorum, bunu yapacağı aklımın ucundan geçmezdi. Sanırım onu görmek istemiyorum. Yaptığımız son konuşma için pişman değilim. Beni dinlemeden hareket etmesi sinirlerimi zorluyor. Bu göz ardı edebileceğim herhangi bir konu değil. Tamam, belki onunla evlenmeyi hayal etmiyorum ama aramızdaki her neyse ikimizinde birbirine saygısı olmak zorunda. Ben her sinirlendiğimde bağırıp çağırıp kapıyı vurup çıksam.. bizim aramızdaki ne?

Zayn

Şarjı bitmek üzere olan telefonun kilidini kapatarak önümdeki sehpaya attım. Gürültülü ortamda çocukların sesine kulak vermeye çabaladım ancak dikkatimi toplayamayacak kadar kafam karışık ve yoğundu. Yorgundum. Küçük bir kızın beni nasıl bu hale getirdi aklım almıyor. Nerede olduğu ne yaptığı beni o kadar meşgul ediyor ki başka şeylere dikkatimi vermek beni zorluyor. Yaklaşık üç günden beri dışarı çıkmamış kimseyle görüşmemiş. Max'in bana herhangi bir şekilde ulaşmadığını da varsayarsak arkadaşlarının yanına kafeye bile gitmemiş.

"Zayn! Artık bizimle otursan?" Stef'in her zaman ki alay yüklü sesini duyduğumda onunla bile uğraşmayacak kadar bitik olduğumu hissettim. Ve elimdeki sızı hala geçmemişti.

"Dostum iyi değilsin. Bizimle bile konuşmuyorsun, etrafınla ilgilenmiyorsun, doğru düzgün yemek bile yemedin."

"Aç değilim."

"Şu kızın kalçalarına bir bak ahbap! Kendine gel! Bu gece için sana bir şeyler ayarlayalım!" Jose'un aksine etrafındaki kızları gözleriyle beceren Stef'in sesi gürültülü ortamdayken bile kalçalarından bahsettiği kızın kulağına gitmiş olsa gerek çünkü şuan tamda o kız dönmüş Stef'e bakıyordu. İkisine de gözlerimi devirdikten sonra elimdeki bira şişesinden bir yudum daha aldım.

"Zayn sorun ne?" Joseph'in benimle iletişim kurma çabalarına her ne kadar yanıt vermek istesemde asıl sorunun ne olduğunu bilmediğim için sesli bir nefesin ciğerlerimi terk etmesine izin verdim. Sorun neydi bilmiyorum. Neye bu kadar takıldım ya da beni bu kadar sinirlendiren ne bilmiyorum. Sadece tek bildiğim lanet olası telefonu elime alıp onun lanet numarasını girip bana tek iyi gelecek şey olan melodik sesinin kulaklarımı doldurmasına izin vermek. Neden olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok ancak onun varlığını hissetmeye ihtiyacım var.

"Jose bırak şu böceğini de yanıma gel lanet olası!" Fazla aldığı alkolden dolayı kendini kaybetmiş olan Stef'ten bakışlarımı çekip kabalıkta kendime yeni bir boşluk buldum.

Ne yapmam nasıl davranmam gerekiyordu bilmiyorum? Hayatıma ilk defa giren bu değişik istekleri nasıl tatmin edeceğim? Bella'yı ve etrafı hırpalayarak bir yerlere gelemeyeceğimiz kesin. Aslında onunla 'bir yere gelmek' istediğimden emin değilim. Lanet olsun! Bildiğim tek bir şey yok!

"Joseph ve Stefan beni dinlemenizi istiyorum." Bakışları beni bulduğunda aklıma gelen ani fikri onlarla paylaşmaya karar verdim.

"Londra'ya dönüyorum."

Bella

"Onu bu şekilde cezalandıramazsın!"

"İkinizin de hiçbir şey bildiği yok!"

"Bak abla bir şey bilmiyor olabilirim ama hissediyorum."

"Belinda haklı Bella biz sana haksızsın demiyoruz."

"Kızlar bende zaten haklıyım demiyorum. Tamam, belki defol git demeyebilirdim."

"Dememen gerekiyordu zaten." Belinda ve Mabel'in sürekli aynı fikirde olmaları sinirimi bozsa da kız konseyi olarak karar alıyorduk. Ve tabi her olayın olmazsa olmazı Dylan gelene kadar.

"Ara onu."

"Ne Mabel! Aklını mı kaçırdın sen ne diyeceğim Tanrı aşkına! 'Hey Zayn. Nasılsın? Evet, merak etmişsindir diye söylüyorum, hastaneden çıktım haberin olsun. Ayrıca attığın sandalyelerden hiçbiri bana isabet etmemişti istersen gel tekrar tartışalım ama bu sefer ıskalamayacaksın söz veriyorum.'"

"O zaman görmeye git. Yüz yüze konuşup halledersiniz belki de."

"Babamın koyduğu yasağı unutuyorsun sanırım küçük kardeşim."

"Sonsuza dek evde kalmayacaksın herhalde bir gün çıkacaksın." Belinda'nın sözlerine gözlerimi devirdikten sonra tekrar birlik olmuş sesleri kulağımı doldurdu.

"O gün bugün!"

"Bakın kızlar neden bu kadar uğraştığını hakkında en ufacık bir fikrim yok. Hem o benim sevgilim bile değil!"

"Çünkü siz bir sevgiliden çok daha fazlasınız."

"Hayır, hayır onunla konuşmak istemiyorum uzun bir süre. Evden çıkmayacağım hem Game Of Thrones'u izleyeceğim."

"O diziyi çoktan bitirdin!"

"Hayır, henüz ilk sezondayım Jon'un bana ihtiyacı var!"

"Bırak Mabel boşuna uğraşıyoruz." Kendini beğenmiş bir ifade takınıp mutfağa yöneldim. Soğuk bir elma suyu hiçte fena olmazdı.

"Selam kızlar! Bana da bir bardak getir kedicik!"

"Tamam!" Beni bu kadar iyi tanıması sinirlerimi bozsa da Dylan'a sinirlenemediğim açık bir gerçekti. Elimdeki bardaklara elma suyunu doldurduktan sonra salona ilerledim.

"Son durum nedir?"

"Bella Jon Snow'la olan ilişkisini yeniden değerlendirme kararı almış."

"Yani.."

"Yani Zayn ile görüşmek veya konuşmak istemiyormuş."

Dylan ben yanında değilmişim gibi gözlerini devirirken omzuna bir tane vurmaktan kendimi alamadım.

"Leydim, Lord Dylan Snow'a kimse elini kaldıramaz bağışlayın beni ancak cezalandırılacaksınız." Söylediklerine kahkaha atarken kızlarda bana eşlik etmişti.

"Bella," ruh halini bu kadar çabuk değiştirmesi bana Zayn'i hatırlatsa da bunu aklımın derinliklerine gönderdim.

"Evet."

"Zayn ile konuşmalısın."

"Ne? Neden ben konuşuyorum onunla haksız ola-

"Zayn Londra'ya geri dönüyormuş."

EnigmaticHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin