-3-

3.4K 136 4
                                    

Bu kadar gizemli, tatlı, dikkat çekici, yakışıklı olmak zorunda değildi. Bu diğer insanlara yapılan bir haksızlıktı. Tamam tatlı kelimesi ona biraz uymamış olabilir. Çünkü tatlı diyince aklınıza şeker, etrafa gülücükler saçan tek boynuzlu atlara inanan, sevimli, saçları iki yandan pembe kurdelesiyle toplanmış, küçük elbisesini babetleri ile tamamlamış sürekli konuşan minik bir kız çocuğu gelir. Kız çocuğu olmasa bile etrafa neşe saçan yüzünde gülümsemesi olan bir insan gelir en azından.

Kesinlikle bir sevgilisi vardır. Sevgilisi olmasa bile takıldığı bir sürü kız vardır ya da ona takılan kızlar .. Yine saçmalamaya başladım beni ilgilendirmeyen bir şey onun ilişki hayatı. Daha geçen yolda karşılaştığım bir çocuktu ne de olsa. Sadece biraz dikkatimi çekmişti. Bana bir şekilde ilgi çekici gelmişti. Her neyse bir daha nerede karşılaşacağım onunla değil mi? Evet aynen öyle ..

Çaresiz bekleyişimin ardından tanıdık gelen araba motorunun sesine kafamı kaldırdım nihayet annemi ve yüzü asık Jimmy'i gördüm. Okulda sıkılmış olmalı yorucu geçmesi imkânsız çünkü ders bile işlemiyorlar!

"Ne oldu sana bakayım?" onu kucağıma alırken bir yanda da problemini anlamaya çalışıyordum.

"Bazen gerçekten annemin beni sevmediğini düşünüyorum!" annem duysun diye sitemkar ses tonunu yükselterek kullanıyordu. Çok muzur bir çocuk.

"Aaa neden öyle diyorsun sevgilim ne oldu ki?" sevgilim demem onu biraz yumuşatmıştı. Her zaman hoşuna gider ..

"Yani ne kadar büyüdüğümün farkındasın değil mi? Marketten bir şeyler almak istiyorum. Yeni örümcek adam oyuncakları gelmiş. Ancak annem küçük olduğum için aldığı oyuncakları sürekli kaybettiğimi söylüyor!"

"Geçen hafta aldığımız küçük örümcek adam nerede yine kaybetmeyeceğini söyleyip itiraz etmiştin." Onunla çatışmam hiç hoşuna gitmiyordu bana cevap vermek istemiyordu daha doğrusu benimle küsmek istemiyordu. Ne zaman ona kızsam o da hemen bana kaşı kaşlarını çatıp bakıyordu onun o komik yüzünü görmeye başlayınca gülüyordum ben gülünce gülmeye başlıyordu ve her şey eskisi gibi oluyordu.

"Bak sende annemle aynı şeyi düşünüyorsun tamam mı? Konuşma benimle! Sakın yüz defa oyuncak istedim sizden. Bundan sonra çalışıp kendi paramı kazanacağım!" Dedikleriyle birlikte kahkaha atarken daha çok sinirlendi kucağımdan zıplayıp annemin açtığı kapıdan içeri girdi.

Odama çıkıp üzerime rahat bir şeyler geçirdikten sonra ne yapacağımı bilmediğim için yatağıma uzandım ve düşünmeye başladım. Okuduğum kitaplardan çok fazla etkilenip kendimi ana karakter yerine koyuyorum ve bir yerden benim kurtarıcım olacak, beni hep izlemiş olan ya da umursamaz ama bana aşık, aşırı derece de kıskanç, dövmeli bir kötü çocuk bekliyordum. Erkeklerde kas sevmiyorum bana göre ince olmalılar ama dövmeyi neredeyse hepsine yakıştırabilirim, sanırım. Her neyse her neyse konumuz bunlar değil..

Canımın sıkıntısının hiçbir şekilde geçmeyeceğini fark ettikten sonra uyandığımda hava kararmıştı. Sıkıntıdan uyuyakalmışım inanamıyorum! Bekleyin beni kötü çocuklarım ve masum kızlarım bütün gece birlikteyiz (!)

Yapacak en mantıklı şey bilgisayarı açmaktı ki içeriden annemin seslendiğini duydum.

"Bella akşam yemeği için bana yardımcı ol!"

Mutfakta yapılması gereken pek bir iş kalmayınca bende masayı hazırlamaya karar verdim. Annemden biraz uzakta salondaki masayı hazırlamak için çıkardığım çatalları ve kaşıkları düzenleyip sıkıca elime aldım. Eğer annemin ayağını altında çok fazla dolaşırsam hem sinirlenecek hem de bütün gün oda da ne yaptığımı sorup söylenecekti. Uyudum desem senin hiç dersin yok mu diyecek ders çalıştım desem o zaman da sınavların düşük gelirse eğer göreceğiz ne kadar çalıştığını diyecek ve daha ağzımdan çıkmasıyla birlikte üzerine çöken stres sınav zamanına kadar beni yiyip bitirecekti. En mantıklısı yanaşmamak. Çok dikkat çekmeden masayı hazırlayıp yemek saatini beklemek.

Masayı hazırladığımda annem yemekleri yapmayı bitirmişti. Çalan kapının sesiyle hepimiz kapıya yöneldik ve babamı karşıladık daha sonra afiyetle yemeğimizi yiyip etrafı topladıktan sonra odalarımıza çekildik. Ve ben yine kendimle baş başa kaldım.

Hayatımda hiçbir hareketlilik yok ve bu çok sıkıcı herkes aynı, her şey aynı. Bazen bu şekilde konuşmaktan çekiniyorum en son başına bir iş gelecek ve al sana değişiklik hareketlilik diyeceğim kendi kendime.

Hızla odamdan çıktım eğer evde uğraşacak bir şey yoksa markete gidip biraz kafa dağıtabilirdim. Anneme markete gideceğimi haber verdiğim an elime çöp poşetini tutturdu.

Hava çok soğuk sayılmazdı. Çöpe gidip poşeti bıraktığım da dikkatimi çeken yüksek kahkahalar üzerine sokağın sonuna döndüm. İki kişi yüksek sesle birbirlerine takılıp eğleniyorlardı. Benden uzaktalardı ki sokağın sonunda bulunan yanmayan birkaç sokak lambası onların yüzlerini görmeme pek yardımcı oldukları söylenemezdi. Beni fark etmelerini istemediğim için arkamı döndüm. Markete alt sokaktan gidecektim anlaşılan. Yürümeye başlayacağım sırada bugün yaşadığım taze anı hafızamı doldurmaya başladı. Bugün buradan, tam önümden geçmişti inanılır gibi değil! Acaba nereye gidiyordu? Bu sokağı ikinci kullanışıydı. Bundan rahatsız olduğumu kim söyleyebilir!

"Bella?" ismimi duyduğum an istemsizce sesin geldiği yöne sokağın sonuna doğru döndüm.

Çocuklar yaklaşmaya başlayınca uzaktan göründükleri kadar küçük olmadıklarını fark ettim. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kalıplı bir vücut beni sıkıca kucakladı.

"Vay canına hiç değişmemişsin!" Sesin sahibini hatırladığım an içimdeki endişe yerini çocuksu bir mutluluğa bıraktı.

"Joseph! Bu sen misin? Seni tanıyamadım ne kadar da değişmişsin! Benim aksime!" son cümlede yaptığım imayı anlayınca ufak bir kahkaha çıkarttı.

"Takılıyorum sadece, değişmişsin."

Dedikleri üzerine gülümserken ekledi. "Daha bir çirkin olmuşsun!" yüksek sesle attığı kahkahadan dolayı bende ciddi ifademi daha fazla yüzümde tutamadım ve gülmeye başladım.

"Dinleme sen onu," derken kucakladı beni Stefan, sonrasında "Eee naber?" diye devam etti.

"Ben çok iyiyim gördüğünüz gibi buraya tekrardan taşındık. Umarım uzun kalırız bu sefer." Dedim dert yakınarak. Aynı ilkokulu paylaşmamıza rağmen o sıralar buralarda oturmuyorduk evim biraz daha uzaktı ama şimdi eski mekanıma geri dönmüştüm diyebilirim. Bütün küçüklük arkadaşlarım buradalar ve hepsi feci şekilde gelişimiş!

"Bunu duyduğuma sevindim. Nereye böyle bu saatte?"

"Canım sıkıldı markete gidecektim. Siz ne yapıyorsunuz?"

"Birkaç arkadaşla buluşacağız şimdi bazıları eskilerden seninde tanıdıkların. Joseph biraz daha hızlı yürürse eğer vaktinde orada olacağız ama gördüğün gibi sokaklarda sadece kendi güldüğü espriler yapıp sarhoşlar gibi gülüyor!"

Stefan'ın yaptığı şikayet yüzümü güldürürken hafif kıkırdadım.

"Ben şuan sizi oyalıyorum sanırım, daha sonra görüş-

"Saçmalama yürü önce senin işini halledelim. Bizim çocuklar kaçmıyor ya hem seninle olduğumuzu duyunca onlarda sevinecektir." Joseph'in samimi açıklaması aklıma küçüklüğümüzü getirdi. Birlikte güzel vakitler geçirirdik ve onlar hala bir abi gibi davranırlardı bana. Hepsi annemin anneleriyle arkadaşlık yaptığı ve sevdiği çocuklardı. Kısacası bir problem olmayacaktır ailem için.

"İyi peki madem yürüyün çekirgeler!"

Yol boyunca güldük şakalaştık. Birbirimizden uzak kaldığımız süre zarfında başımızdan geçenleri kısa özetler halinde konuştuk. Ailelerimizi konuştuk. Açılan arayı kısa kısa özetlerle kapatmaya çalıştık.

Marketten dönerken artık tanıdık sokağa girdiğimizde etrafa bakındım ama kimseyi göremedim.

Zaten kimseyi aradığım da yoktu!

Gerizekalı!

EnigmaticHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin