-2-

4K 153 5
                                    

10.09

Saati görüp yataktaki yerime biraz daha yerleştikten bir süre sonra yeni anlayabilmiştim. Okula yaklaşık 2 ders kadar geç kalmıştım. Kalkmak için ufak bir harekette bulunmak istedim ki acıyla birlikte yerimden kıpırdayamadım sızlayan kemiklerim çok yardımcı oldu. Anneme sesleneceğim sırada boğazımdaki acı kendini hissettirdi ve buna engel oldu. Telefonumu şarjından çıkartıp anneme mesaj atmak en mantıklıydı ki telefonu elime aldığımda Dylan ve Mabel'den gelen sitem ve yarı hakaret dolu mesajlara baktıktan sonra hemen alt katta şuan televizyon başında oturan anneme mesaj yazmaya başladım.

"Hayatım beni neden uyandırmadın acaba?"

Yaklaşık beş dakikanın sonunda gelen uzun paragrafı okudum. Evet biraz yavaş yazıyor ..

"Bebeğim kaç defa yanına geldim her seferinde kovmakla kalmayıp kesinlikle okula gitmek istemediğini söyledin. Bende hasta olduğunu da göz önünde bulundurarak ısrar etmedim dinlenmenin daha doğru olduğunu düşündüm."

"Ben seni kovdum mu yanımdan? Vay canına artık uykumda neler yaptığımı da hatırlamıyorum gerçekten hasta olmalıyım. Seni seviyorum beni uyandırmazsan çok mutlu olurum.. "

19.21

Vay canına her ne kadar aralıklarla uyansam da son olarak saatime baktığımda baya akşam olmuştu. Bulutların arasından parıldamaya çalışan güneş yerini, kasvetli yağmur bulutlarına ve iliklerine kadar hissedebileceğin soğukluktaki rüzgara bırakmıştı çoktan. En azından birkaç günden beri böyleydi. Uyuşmuş bedenimi yataktan sürükleyerek kaldırmaya çalıştım sabaha göre daha iyiydim. Annemin her ne kadar 'Beni uyandırma' uyarılarımı dikkate almayıp getirdiği değişik çaylarla daha iyi olmamı sağladıysa -ki kabul etmem gerek hiç değilse biraz daha sesim çıkıyor ve yataktan kalkabiliyorum - yine de uykum bölünmüştü. Ama dışarıya çıkmalıyım gerçekten evde bunaldım.

Üzerime rahat bir şeyler giyip banyoya gittiğimde evet beklendiği üzere kocaman şişmiş gözlerim ve birbirine girmiş saçlarımla tipik sevgilisinden ayrılmış ama hala onu çok seven ve ona geri dönmesini bekleyen bir kız görüntüsü çiziyorum en azından çevremde sevgilisini hala seven ve ayrılan kızlar bu şekilde oluyor. Benim daha önce hiç böyle bir deneyimim olmadı yani şey işte .. Bilirsiniz .. Sevgilim .. Her neyse konumuz bu değil.

Biraz daha insana benzediğimde hızla spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Hava dünkü fırtınaya göre biraz daha iyiydi. Yağmur yağacağını haber veren bulutlar dışına pek bir esinti de yoktu tahminlerimde yanılmıştım ama hava neredeyse kararıyordu. Yavaş adımlarla evimizin karşı sokağı boyunca yürümeye başladım. Belki markete gidip kendime biraz abur cubur alabilirdim. Markete gitmek için bir yan sokaktan döndüm burası bana göre daha kestirme bir yoldu ve genelde bu yolu tercih ederdim. Hala daha kapanmayan dükkânların ışıklarıyla birlikte sokakta akşam olduğunu anlamanız biraz güç.

İçimden mırıldandığım şarkı eşliğinde etrafa yürürken bakışlarım bir yerde çok sabit kalmıyordu. Etrafa bakarak yürümezdim ya yola ya da ayaklarıma bakardım yürürken. Hayatım o kadar sıradan ilerliyordu ki bu beni çok sıkıyor. Her gün aynı döngü, herkes aynı hayatımda. Yeni birilerini tanımak, hayatıma dahil etmek istiyorum ama çokta utangacım.

Marketten eve geri dönerken yağmur yavaş yavaş çiselemeye başlamıştı. Keşke daha geç çıksaydım dışarıya yağmur da yürüyebilirdim böylece. Yağmur .. Beni her zaman rahatlatmıştır. Çok şiddetli yağdığı zaman yere dökülen taşlar gibi çıkardığı o huzur dolu ses ona eşlik eden rüzgar, sonrasında toprakta bıraktığı koku, tekrar yağmaya hazırlanırken kasvetini yüklediği bulutların yeryüzünü karanlığa çekmesi ..

EnigmaticHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin