-1-

5.7K 174 4
                                    

Güneşli olmayan bir sabaha daha gözlerimi açtıktan sonra yavaşça yatakta doğruldum ve etrafa göz gezdirdim her sabah yaptığım gibi. Biraz daha etrafı inceledikten sonra yavaş adımlarla odamdan çıktım ve aynı yavaş adımlarla geri döndüm. Okula yine geç kalıyordum. Üzerime şık olmaktan uzak ve bir o kadar renksiz kıyafetlerimi geçirdim. Okuldaki çoğu kız bunları giymekten daha çok kendi kıyafetlerini öne çıkaracak uçuk renkleri tercih edip eteklerini çekebildikleri kadar yukarıya geçiyorlardı. Acele ile telefonumu alıp aşağıya indim. Son 15 dakika vardı yetişebilirim. Babama beni okula bırakması için yalvarsam da her sabah aynı manzarayla karşılaştığı için bu sabahta kabul etmedi. Jimmy'nin saçlarını karıştırdıktan sonra hızlıca evden çıktım. Hızımı kaybetmeyerek karşı yola geçip ilerledim. Taksi bulmalıydım ama tabi ki ihtiyacın olduğu sırada karşına çıkan taksiler sadece filmlerde var.

Yola çıktığımda sonunda bulduğum boş taksiye bindim ama ders çoktan başlamıştı bu saatten sonra yapabileceğim tek şey ilk dersin bitmesini okulun yanındaki kafelerden birinde beklemekti. Her zamanki kafeme gittim. En arkalardan bir masa seçtim ve çantamı yanıma koydum. Etrafa baktım belki benim gibi geç kalan birileri vardır da bende okulu asıp buraya kaçmış sorumsuz kız gibi görünmem. Bunu gerçekten istemem. Ama içeresi boştu hatta kafenin etrafı bile boştu ne yani herkes okula tam saatinde mi yetişmişti hadi ama! Benim dışımda etrafı toparlayan birkaç yeni garson vardı. Kafenin ışığı burayı canlı göstermekten uzaktı. Dışarıdaki havanın kasvetiyle birlikte loş bir ışık etrafı dolduruyordu. Ve sonunda dışarıdan buraya doğru yürüyen bir çocuk gördüm. Gece kadar karanlıktı. Elindeki sigarasından son bir nefes çektikten sonra ileriye doğru attı ve içeri girdi. Burada çalışamayacak kadar ... Yani değişikti ... Burada çalışamayacak kadar. Önümdeki masalardan birine yöneldi bana bakan sandalyesine oturdu. Aramızda mesafe olmasına rağmen karşılıklı oturuyor gibiydik. Benim masam biraz daha karanlıkta kaldığı için beni gördüğünden bile emin değildim. Sigara paketini deri ceketinin cebinden çıkartıp masaya koydu ve kafasını kaldırıp bana baktı. Kafede yalnız olmadığını fark etmiş ya da onu izlediğimi anlamış olmalıydı. Yüzünde hiçbir duygu yoktu sabit ve soğuk bakışları vardı. Gözleri bende çok takılmadı. Masaya da ufak bir bakış attıktan sonra kafasını çevirdi. Kafenin girişinden yükselen sese doğru döndüm anlaşılan bugün sadece ben geç kalmamıştım.

" Bell sen yine mi buradasın?" yüksek sesi herkesin dikkatini o yöne çekmişti bile. Karşımdaki çocuk dışında o telefonunu kurcalıyordu.

" Benden bu kadar sıkıldığını bilmiyordum daha dönemin başındayız Max" gülerek söylediğim cümlenin üzerine Max kahkaha atarak yanıma geldi ve sarıldı. İlk tanıyan insanlar için soğuk ve suratsız denebilirdi ama tanıdıktan sonra aksine neşeli, esprili, güvenilir, korumacı ve cana yakındır. Her insanın sahip olmak isteyeceği dost gibidir Max. Kaslı vücudunu ve okyanus mavisi gözlerini es geçersek tabi çünkü o zaman platonik aşık olacağınız bir adam. Ama benim için her zaman hayalini kurduğum abim.

Masada okuduğum kitaptan başka bir şey olmadığını görünce yüzünü buruştu.

"Bell yapma böyle sabah bir şeyler yemen lazım eminim ilacını bile içmedin şu romantik kitap saçmalığını bırakmalısın artık" diyerek kitabı ileriye itti. Size her zaman hayalini kurduğum abim mi demiştim? Gıcık bir abi. Annem Max'i arayıp evde içmediğim ilaçların kontrolünü yapıyordu ne sıkıcı ama ben çocuk değilim ki!

"Kitaplara karşı nazik davranmalısın koca oğlan" koca oğlan dememe her zaman sinirlenmiştir ve ben bununla uğraşmayı çok seviyordum. Sinirlendiğini değişen mimiklerden anlayabilirdiniz ama onu daha çok sinirlendiren karşı masada bize dönük oturan çocuğun kıkırtısı oldu. Ukala bir biçimde sırıtıyordu atışmamız hoşuna gitmiş olmalıydı eğleniyor gibi gözüküyordu.

EnigmaticHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin