Bölüm Şarkısı: İrem Derici - Gizli Sevda
Oykun Fahat
Büge'nin canı yandığı zaman benim canım daha fazla yanıyordu. Önem sırasında diğer insanları, kendinden öne koyuyordu. Diğerleri iyi olsun da kendi canını umursamasın...
Ertesi gün Barınla kalkıp kahvaltı yaptıktan sonra evi toparladık. Kırk yılda bir gerçekleşen öğleden sonra ders olması ve o ders saatinin de az olması gerçekleşiyordu. Ancak içimde bir gram mutluluk yoktu.
Büge'nin beni engellemesine kafam takılmıştı. Gece boyu düşünüp durmuştum. Bu kızı sıkacak iş mi yapmıştım da bana patlamıştı?
Evi topladıktan sonra Barın'ın ısrarıyla basket oynamaya gittik. Arkadaşlığımızı bir kenara bırakıp oynamaya verdik kendimizi. Sanki karşımızda iki ezeli rakip vardı. O derecede sert oynuyorduk çünkü.
Nihayet stresimizi atıp kendimize geldikten sonra eve gidip duş aldık. Okuldan sonra spor salonuna gitmeyi düşündüğüm için spor çantamı da topladım ve gitarımı yanıma aldım. Ders saatinin yaklaştığını görünce Barın'ın arabasına binip okula geçtik.
Profesörün verdiği görevlendirmede Allah'tan Barınla aynı gruptaydık çünkü ya Barın ya ben bir şeyi mutlaka eksik yapardık. Birbirimizin arkasını topladığımızdan artık alışmıştık bu duruma.
Gitarı çaldığım yere gelince Büge'yi aradı gözlerim ama o gelmemişti. Büge'yi kafamdan atmaya çalışıp gitara odaklandım. Şarkıyı hissederek söylediğimi biliyordum bu sefer. Çünkü şarkı anlamlı ve duygu yüklüydü.
Mini gitar konserim bittiğinde eşyalarımı Barınla topladık ve arabası olduğu için spor çantam dışında eşyalarımın hepsini arabasına koyduk. O eve giderken ben de otobüse binip spor salonuna gittim.
Öğlen yaptığımız basketbol macerasının üzerine spor salonuna gelmiştim akşam saatlerinde. Kafamın içini boşaltmam gerekiyordu çünkü. Bu sinir iyice germişti beni ve nerede atmam gerektiğini bilmiyordum açıkçası.
Spor salonunda birkaç saat oyalandıktan sonra eve geçtim ve biraz dinlendim. Dinlenmem ve stresimi atmam gerçekten kendimi daha rahat hissetmemi sağlamıştı. En azından kafam rahatlamıştı ve bomboş hissediyordum.
Dinlenmenin ve kafa rahatlığının insana verdiği huzur bambaşkaydı. Hiçbir şey kafanda yoktu ve bomboş hissediyordun o dakikalarda. Ancak bu rahatlama Büge'nin aklıma gelmesiyle uçup gitti.
Büge'yi unutmak için Profesörün verdiği görevi hatırlattım kendime. Barın'ın yanına geçtim ve görevi bitirdikten sonra maç izledik. O arada yemeklerimizi yapmaya üşenmiş ve dışarıdan söylemiştik. Kuryenin getirdiği yemekleri kapıdan alıp masaya dizdik.
Maçın arasında hem yemeği yedik hem maçı seyrettik. Yemek faslı bittikten sonra ortalığı toparladık ve herkes odasına çekildi. Telefonu masada unuttuğumu hatırlayınca geri içeri girip aldım masanın üzerinden.
Bugün hiç telefonla ilgilenememiştim. Daha doğrusu ilgilenmemeyi seçmiştim. Eğer elime telefonu alsaydım Büge'ye mesaj atacaktım. Akşam Büge'yle olan konuşmamızı sakince düşününce onun da haklı olduğunu fark ettim.
Kız için her şey üst üste gelmişti ve bir de okulu vardı. Bütün her şey toplanıp üzerine gelince bunalmıştı. Bir kişinin bir şeyle ilgilenmesi başka, her şeyin üst üste gelmesi başkaydı.
Düşünürken telefonumun sesi doldurdu odayı. Ekranı açıp baktığımda Büge'den mesaj geldiğini gördüm. Melih'e neden öyle söylediğimi soruyordu. Attığım mesajın aynısını yeniden yazdım ona çünkü gerçekten öyle hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bakış / Texting
Teen FictionHer şey bir bakışla, bir dinleyişle başlamıştı. Belki de bu Bir Bakış bizim hayatımızı değiştirip, birbirimizin bakışlarında dineceğimizi bize gösterecekti. Kim bilir...