41.Bölüm | Sır

7 1 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian&Birsen Tezer - Beni Hatırladın Mı?

Oykun Fahat

Silüeti gördüğüm yere tekrar baktığımda göremedim. Ben ondan bakışlarımı ayırdığımda kaçmış olmalıydı büyük ihtimalle. Çocuklara bir şey belli etmemek için başka şeylerle ilgilendim sürekli.

Kurulanıp mangalın başına geçtim ve etleri hazır ettikten sonra sofraya oturup yemeye başladık. Yemekten sonra herkesin yardımıyla getirdiklerimizi toplayıp arabaya koyduk. Sonra da son anda getirdiğim Okeyi aldık ve oynamaya başladık.

En sonunda herkesin sıkılmasıyla Okey'i de attık bir kenara. Bu sırada Sİlüet'i tekrar gördüm ağaçların arsından. Bu sefer kafasını hareket ettirerek yan tarafını gösterince ne demek istediğini anladım. Benimle konuşmak istiyordu.

Çocuklara dönerek '' Biraz dolaşıp geleceğim. Siz devam edin. '' dediğimde Büge yanımda gelmek istedi ancak onu çağırmadım. '' Sen dur, ben biraz dolaşacağım. Yalnız kalmak istiyorum. '' dediğimde yüzü düşüp sadece ' Tamam. ' dedi ve kızların yanına gitti.

Ormana doğru yürümeye başladığımda arada arkama baktım. Çünkü birisinin takip etmesini istemiyordum. Bir de onlara bu olayı söyleyip korkutmak istemezdim. En sonunda Silüet'i gördüğümde yanına gittim.

Yaklaştığımda kafasında maske olduğunu fark ettim. Vücudunda sadece elleri açıktaydı. Üzeri tamamen simsiyah kıyafetlerle kaplıydı. Kendini bana göstermek istemiyordu ve bu yüzden tümüyle kendini karartmıştı. Demek ki tanıdığım birisiydi...

'' Ne istiyorsun benden? Bana görünüp, beni rahatsız etmendeki amaç ne? '' dediğimde güldü önce. Sonra cebimden kalem ve kağıt çıkarıp yazmaya başladığında sinirlerimin bozulmasıyla güldüm. Yazdığı defteri bana uzattığında elinden aldım ve okudum. 

' Sadece sana yardım etmek isteyen bir dostum ben. ' diye yazmıştı. Ona döndüm ve defteri eline verdim. Ardından da '' Gerçeği anlat bana, palavra sıkıp surma. '' dediğimde bu sefer gözlerine sanki perde iner gibi matlatştı.

Tekrardan defterini eline alıp yazdığında elinde aldım bu sefer. '' Söyle bana söyle.Senin yazıp çizmeni okumak için gelmedim buraya. '' dediğimde elinden defteri aldı ve yazınca bana geri verdi.

' Hayatının sırrını, Büge'nin de öğrenmesini ister misin? Nihayetinde hayatlarınızı birleştireceksiniz. Sen mi söylersin yoksa ben mi söyleyeyim? ' Buna şaşırdım. Kar maskeli bir adamın benim sırrımı bilmesinin imkanı yoktu.

'' Ne sırrı, neyden bahsediyorsun sen?  Hadi sırrım olsa bile nereden biliyorsun sen bunu? '' diyerek ellerimi salladım ona doğru. ' 14 yıl önce başındaki dertlerini biliyorum dersem beni öldürme olasılığın ne? ' diye yazdı.

Bu adam her kimse bana eskiden yakındı. Çünkü bunu bilmesinin imkanı yoktu başka türlü. Bana çok yakındı üstelik, bilme nedenini böyle açıklayabilirdim. Öteki türlüsü aklıma gelmiyordu çünkü.

'' Seni öldürürüm derim. Bunu bilebilmenin imkanı yok. O zamana dair her şey silindi çünkü. Hiçbir kayıt falan kalmadığı için bilmenin imkanı, mümkünatı yok. '' dediğimde güler gibi ses çıkardı.

' Ben, senin hayatının her dakikasındayım. Sadece sen beni görmüyorsun, o kadar. Yoksa bir nefes alsan, benim kokum dolacak ciğerlerine. ' yazdığında küfür edip ayrıldım oradan. Bu çocuğun bunu bilmesinin anlamı vardı. Bana oldukça yakın birisiydi.

En sonunda çocukların yanına geldiğimde Büge'nin sinirleri bozuktu galiba. Ben gitmeden önce oldukça mutluyken şu an suratı sirke satıyordu. Etrafına bakındıktan sonra beni gördüğünde yanına oturup ona gülümsedim. O da bana gülümsediğinde zoraki bir gülümseme yaptığını anladım.

'' Buraya yakın kayalıklar var, gidelim isterseniz. Oradan da eve geçeriz hava soğudu zaten. '' dediğimde herkes gidelim dedi. Gerçekten hava çok soğumuştu ve artık eve gitmemiz gerekiyordu. Biraz daha kalırsa bu gibi kalıplara dönüşecektik çünkü.

Eşyaların hepsini toparlayıp arabaya koyduktan sonra kapıları kilitledim ve çocuklarla birlikte yürüyerek kayalıklara gittik. Büge'nin elinden tutarak bir tane kayalığın üzerine çıktığımızda kolumu omzuna attıktan sonra ona yaklaştım.

O sırada arkadan gelen ' Click ' sesiyle arkama döndüm. Her zaman ki gibi Berne'nin bizim fotoğrafımızı çektiğini gördüğümde gülümsedim ona. Fotoğrafı bana atmasını istediğimde gönderdi bana.

Teknelerin olduğu İskele'ye gittiğimizde yan yana oturduk ve Büge kafasını omzuma yasladı. Ona dayanak olmayı sevmiştim. Sırtını güvendiğinde, yorulduğunda yaslayabileceği bir duvarı olmayı çok sevmiştim.

'' Yoruldun mu? Yoksa bana yanaşmak için mi böyle yapıyorsun? '' dediğimde gözlerime baktı. Gözlerinde kırgınlık vardı, bana kırgın bakıyordu. '' Neden Okyanusun'da dalga var? Bana bakarken sanki Okyasun'da metrelerce yüksekliğe ulaşmış dalgalar görüyorum. Ne oldu da yine fırtınalar çıkardın Okyanusun'da Güzel Göz? '' 

Sağ gözünden bir damla yaş akıttığında hemen elimi götürdüm gözüne. Bir damla yaş dahi damlamasına izin vermezdim yere. Onun gözlerinden akan yaş bile kıymetliydi benim için. Ona ait olan bir şeyin asla ondan ayrılamasına izin vermezdim.

Gözlerimizi kapatıp birbirimizde huzur bulmayı denendik. Hayatımızda son günlerde resmen atraksiyonla, kaosla gün geçiyorduk. Bir de Silüetimiz eksikti başımızda gerçekten. Hiç manyağımız kalmamış gibi bir de geçmişten gelen bir misafirimiz eksikti.

En sonunda toparlanarak eve gittiğimizde günün yorgunluğunu atmak için duşa girdim. Duştan çıktığımda üstümü giyinip çocukların yanına gittiğimde Pamir'in de oturduunu gördüm. Eve dönerken onu ve Mert'i bize getirmiştik. Toplu kalmaya alışmamız lazımdı çünkü bundan sonra böyle yaşayacaktık.

Mert eşyalarını getirdiğinde fazla olan eşyaları depoya kaldırılmıştık. Geri kalan eşyalarından lazım olanları eve çıkarmış, kullanılmayacak olan çöpe attıktan sonra kullanılacak gibi olanları da ayırıp satmıştık.

Mert kahve getirdiğinde ' Eyvallah. ' dedik hep bir ağızdan. Herkesten aynı cümle yükseldiğinde güldük ve kahveler eşliğinde biraz sohbet ettikten sonra herkes odalarına çekildiğinde ortalık sakinledi. 

Telefonuöu elime alıp Büge'ye '' İyi Geceler Derin Okyanus'um. Gecelerin Ben'li olsun. '' diye mesaj attığımda aradan yarım saat geçmesine rağmen bana geri dönüş yapmadığında meraklandım. Gecenin bu saatinde aramak istemedim ilk önce ama iyice meraklandığımda aradım.

Telefonu açmadığında sürekli sesli mesaj bırakın diyordu. En sonunda sinirle '' Sen bu telefonu kapattıkça benim kalbimde kendine ait olan yerini defalarca kez deşiyorsun, kanatıyorsun. Kanattıkça da kabuk bağlamasına izin vermeyip orayı daha da kötüleştiriyorsun. Bunu bil ve öyle devam et yarın sabah. '' dedim.

Günün yorgunluğu bir tarafa, Büge'nin telefonlarıma cevap vermeyişi sinirlerimi bozmuştu. Zaten Silüet kendini bugün bana gösterince canımı sıkmıştı bir de üstüne Büge'nin böyle yapması üzüyordu beni...

Nedenini bilsem bir şey demeyecektim ancak bana söylemeden kendini de beni de üzüyordu ve ben bu durumdan hiç mutlu değildim. Kendimi boşvermiştim artık, benim hayatım Büge olmuştu. Eskiden beri olduğu gibi...

En sonunda  sızıp kaldığımda ertesi günün hafta sonu olmasını fırsat bilerek öğlene kadar yattım. Sabah telefonu elime aldığımda Büge'den mesaj geldiğini gördüm.

'' Bir tane numara bana yazmış. ' Sevgilinin en büyük sırrını öğrenmek istiyorsan Kayalıklar'a gel. ' diye mesaj. Senin bir bilgin var mı? Aramızda gizli saklı bir şeyler olmasını istemediğim ve sana söz verdiğim için söylüyorum bunu. ''

Silüet iyice bana dadanmıştı. Sırrımı açıklamadan rahat bırakmayacaktı anlaşılan. Büge'ye mesaj attım kararlılıkla.

'' Bunu benden duymalısın Güzel Göz. Hazırlansan iyi olur. Çünkü Gizli Yerimize gidiyoruz... '' 

Bir Bakış / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin