52.Bölüm | İnkisar

4 0 0
                                    

İnkisar: Paramparça olma hali, dağılmak.


Bölüm Şarkısı: Esmeray - Unutama Beni

Oykun Fahat

1 ay sonra yeniden birbirimizi görüyorduk. Yine Bir Bakışla birbirimize tutunuyorduk. Ama bu sefer ikimizin arasında fark vardı. Özleyen ve bunu göstermekten çekinmeyen taraf benken, özleyen ama bunu göstermekten çekinen taraf Büge'ydi.

Karşı karşıya geldiğimizde kalplerimiz sanki bir atmaya başladı. Yüzüne baktığımda yüz hatları zayıflamış, gözleri daha ön plana çıkmış ve daha can alıcı bakıyorlardı. Göz göze geldiğimizde sanki ikimiz de bir şey uyarmış gibi titredik.

Benim burada olmamdan rahatsız olacağını düşündüm Büge'nin. Çünkü şu an bana öyle bir bakıyordu ki, sanki ben buradayım diye beni bakışlarıyla öldürecek gibiydi. Barın ve Pamir'e dönerek '' Ben gideyim en iyisi. Herkes rahatına baksın, hiç rahatsız olmayın. '' dediğimde Büge elime ufak bir dokunuşla değdi.

'' Gitme. Ben geldim diye gidiyorsan, gitme. Kal burada, oturalım hep birlikte. '' dedi ve o güzel dudaklarına tebessümlerinden birini kondurdu. Güzel tebessümünü gördüğümde her zaman olduğu gibi yine beni karşısında el pençe divan şekilde bıraktı.

O böyle güzel gülünce ne yapacağımı bilemiyordum. Karşısında kalakaldığımda o an ne isterse yaptırıyordu. Benim üzerimdeki etkisi işte bu kadar büyüktü. Bir şey demese bile gözlerinden bana ne anlatmak istediğini anlıyordum.

Gülümsemesini gördüğümde otomatik olarak ben de tebessüm kondurdum dudaklarıma, ona bakarak. ''Gülümsemenle kalbime ekip, küstürdüğün Unutma Beni Çiçeklerini yeniden canlandırdın. Bir gülümsemen neleri geri getiriyor, görüyor musun? '' dediğimde gülümsemesi büyüdü.

'' O Unutma Beni çiçeklerin dahil bütün küstürdüğüm çiçekleri kalbinde yeniden canlandıracağım. Ama sen benim kalbime yaptıklarını bir görsen... '' dediğinde kaşlarımı çattım ve yanına gittim.

'' Hastane odasında ben mi  ' İlmeklerimizi bir bir söküyorum ve senden ayrılıyorum. ' dedim? '' siye sorduğumda önce ne diyeceğini bilemedi. Sonrasında gözlerimin içine baktı ve benden bir adım geriledi.

'' Her zaman insanların istediği şey olmaz. Bunun bir telafisi yok biliyorum ama sen de benim o an ne durumda olduğumu biliyordun. Alttan alıp bir şeyler yapmaya çalışabilirdin. Ya da ne bileyim, bir süre uzaklaşabilirdin benden, bizden. ''

'' Senin benden uzaklaştığın gibi mi? 1 ay gittim ben senden. Sana alan ve zaman tanıdım kendine gel, toparlan diye. '' dediğimde gözlerinden yaş akarken güldü.

'' 1 ay beni kendinden mahrum bıraktın, benliğimden mahrum bıraktın. 1 haftalığına gitseydin en fazla. Ben bu 1 ayda senin yokluğunla nasıl başa çıktım, sen biliyor musun? '' deyip üzerime yürüdüğünde kapı kapanma sesi geldi. O tarafa döndüğümde çocukların çıktıklarını anladım.

Büge'ye döndüğümde devam etti içine zehir gibi birikip onu yeyip bitiren kelimelerini bana sarf etmeye. '' Senden sonra dağıldım ben, paramparça oldum. Bir vazoyu kırarsın da nasıl bin parçaya bölünürse sen de gittiğinde öyle oldum ben. Sana git dediysem senin bu kadar uzun gitmen gerekmiyordu ki... Bunları biliyor musun peki? ''

Bileklerinden hafifçe tuttum ama sıkmadım. Zaten canı yanıyordu, ben onun canına merhem olurdum. O sırada burnuma Yasemin kokusu doldu.

 ''Biliyorum hepsini. Çünkü kalbim beni rahat bırakmadı ve senin yaşadıklarının aynısını bana da yaşattı. Ama tek bir farkımız vardı seninle Büge. Arkadaşlarımız o zaman yanındayken, sana dayanak olurlarken, ben kimseyi yanıma yaklaştırmadım. 

Çünkü benliğim sadece sen yanımda olduğunda iyileşme üzerine kuruldu. Sen yok olursan ben de o zaman yok olurum. Sen benim yıldızlarımsın. Tek bir tane değilsin Göğüm'de. Öyle bir kendine yer edinmişsin ki, bütün Göğüm'ü ele geçirmişsin.

Okyanuslarına sakladığın yıldızlarımı teker teker gökyüzüne geri veriyorsun. Daha da parlasınlar diye. Unuttuğun bir nokta var ama. Onları geri verirken, kendini de bana geri veriyorsun. İsteyerek bana teslim ediyorsun geri onları. Zaten istemesen hiç zahmete girmezsin çünkü. ''

Gözlerimin içine dalarak düşündü kendi kendine. Sanki gözlerimde bir şey arıyor da onu bulamıyor gibi bakıyordu bana. Birkaç saniye sonra kendine geldiğinde hala kendini kötü hissettiğini anladım.

'' Sakladığım yıldızları sana geri veriyorum çünkü, benim sularımda o kadar parlayamazlar. Okyanusumda kendi karanlıklarını çekilirler ve asla kendilerini aydınlatamazlar. Yıldızlarımı senin, daha doğrusu bizim gökyüzümüzde daha da güçlü ışık saçsınlar diye sana geri veriyorum. '' dediğinde ona yaklaştım iyice.

Yaklaştığımı fark edince hemen elini kaldırdı ve durdum o saniye. Durduğumda benden beklemediği bir hareket miydi bilmiyorum ama durunca gözlerinden bir şaşırma ifadesi geçti. Birkaç saniye sürdü bu ifade sadece. Sonrasında kendini toparladı ve bir adım geriledi benden, yine.

'' Üstüme gelme lütfen. Son zamanlarda en nefret ettiğim insan davranışı oldu bu. İnsanların üzerilerinde manipülatif alan kurmaya çalıştığınız yeter artık. Kadınların da kendilerine göre bir alanları, sınırları var. Siz o alanları aşmaya çalışırsanız karşılığını alırsınız. ''

''  Tamam, gelmiyorum. Sen dur dediğin için yerimde duruyorum, bak. Ama şu an sana bir sorum olacak sadece. Onu cevaplayabilirsen çok sevinirim. Soruyorum? '' dediğimde kafasını salladı. '' Ben bugüne kadar senin sınırlarını aştım mı ya da aşmaya çalıştım mı? '' dediğimde saniyesinde kafasını iki yana salladı.

'' Bu yüzden ben sana hiçbir şey demiyorum, diğer erkekler gibi karışmıyorum. Bunun iki nedeni var aslında. Birincisi, sen nerede ne yapman gerektiğini bilen bir kadınsın. İkincisi de, benim sana asla karışma gibi bir hakkım yok. '' dediğimde gözlerinin parıldamasını fark ettim.

'' Keşke bütün erkekler senin gibi olsa. Ama olmasın, sen sadece bana özel bir numuneliksin. Başkasına veremem seni. '' dediğine güldüm. Kendiydi Büge, başkalarına özenmeden kendi benliğini gösterirdi karşısındaki insana.

'' Sana özelim ben. Sadece sana.. '' dediğimde sarılmak istedi , kollarını kaldırdı. Ancak sanki bir şey engel oldu ona. Ben de adım atmak istemedim, o bana adım atmadan. Bu onu korkutabilir veya daha kötü bir şey olmasına neden olabilirdi.

Bunun için vazgeçip İrem'in gittiğinden bahsettim ona. '' Geçen gün size geldiğimizde sen yüzüme kapıyı kapatmıştın. Ardından eve geçtiğimizde kapıyı açarken bir kağıt fark ettim kapının arasında. Açıp okuduğumda İrem'den geldiğini gördüm. '' Bunu duyduğu an gözlerini belertti ve devam ettim anlatmaya.

'' Anılarımıza bağlanarak aşık olduğunu zannettiğini yazmış. Dediğin gibi Melih'i suçlu bulmuş. Her şeyin kendine bela olan kıvrak zekasından çıktığını, Melih'in içeri girmesiyle bana olan duygularının olmadığını, aslında onda bir alışkanlık olduğumu anladığını yazmış.

Hastalandığını ve bu yüzden gideceğini yazmış. Giderken hayal kırıklıklarıyla değil de, insanların ona karşı mutlu sözleriyle gitmek istediğinden bahsetmiş. Sadece tek istediği buymuş bizden, bizim onu affetmemiz. Özellikle senin affetmenmiş. ''

'' Ben onu Rabbim'e havale ettim. Ancak o ne yapacağını bilir, O ne güzel vekildir. '' dediğinde kalbinin güzelliğine bir kez daha hayran kaldım.

'' Seni bu yüzden seviyorum Güzel Göz. Her ne kadar sana kötülüğü dokunmuş olsa bile ona zarar vermiyorsun ve Allah'a havale ediyorsun. Okyanusunda senin gibi berrak ve temiz olduğu için yıldızlarımı sana emanet ediyorum. ''

Bir Bakış / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin