Lahza: Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası, an.
Bölüm Şarkısı: Cem Adrian&Mehmet Güreli - Kimse Bilmez
Büge Keden
Oykun elindeki yüzük kutusunu yanıma koyduğunda kutunun güzelliğin karşısında gözüm onda takılı kaldı. Kutunun üzerine aynı yüzüklere işlendiği gibi Ay ve Güneş sembolleri işlenmişti. Çok güzel duruyordu ve sanki şapşal bir şey olmasına rağmen aşırı ihtişamlı duruyordu.
Oykun sözlerinin devamında 3 şey istediğini söyledi affetmesi için. İlk dedigini yaptığımda birlikte fotoğraf paylaştık hesaplarımızda. Aslında sadece benim paylaşmamı istemişti ama kendisi de benimle birlikte paylaşmıştı.
Ona sorduğumda ise " Senin bizi paylaştığın gibi ben de paylaşmak istedim. Seni yalnız bırakmamak için seninle beraber paylaştım ben de fotoğrafımızı. " demişti.
Paylaştığı fotoğrafta yağmur altında ıslandığımız fotoğrafı paylaştığını gördüm ve ona dönerek sitem ettim biraz. " Bari bu fotoğrafımızı koymasaydın. " dediğimde alnımdan öpüp " O bize özeldi ama seni yalnız bırakmamak ve bu fotoğraf çok güzel olduğu için bunu paylaştım. " dedi.
Ardından biz gülerken çocukların aşağı indiklerini gördüğümde yüzük kutusunu cebime koydum. Oykun'a baktığımda, onun da bana baktığını fark ettim. Önce yüzünün düştüğünü ancak hemen çabucak toparladığını gördüm. Yanlış anlamı olmalıydı benim bu hareketimi.
Benim bunu yapma nedenim çocuklara daha barıştığımızı bile söylemememizdi. Onlara en uygun zamanda söylemeyi düşünüyordum ben zaten. Ama bu kadar çabuk olmasını istemiyordum.
Bizimkiler yanımıza geldiklerinde barıştığımızı neden ilk onlara söylemediğimizi sorup sitem ettiler bize. Sonrasında da Barın sitemine ara verip eve çıkalım, orada konuşalım dediğinde hep beraber eve çıktık. Daha doğrusu çocukların ısrarlarıyla Oykunlar'a geçtik.
Eve çıktığımızda Oykun'un benimle konuşmak istemesi üzerine odaya geçtik. Elimi tutup avuçlarına aldığında önce avuç içlerimi öptü sonrasında da ellerimi avuçlarına sakladı. Ona ' Pandora ' diye hitap ettiğimde biraz alındı, bu konuyu hallettiğimizi söyledi. Sonra da bozuldu biraz ancak nedenini söylediğimde anladı beni.
O benim için her zaman bir Giz olarak kalacaktı. Çünkü o benim gizimdi. Gizlerimde saklıydı ve bizim ilk konuşmamız da gizemli bir şekilde başlamıştı. Gizler üzerine kurulmuştu ilişkimiz ancak sonrasında o gizler tamamiyle ortadan kalkmıştı.
" Bana şu anda güzel sözler edip dikkatimi dağıtma. " dediğinde onun üzerinde kurduğum etkimi anladım tekrar. Onu ne kadar istemesem de etkiliyordum ve bu beni, onu zorladığı kadar zorluyordu bazı zamanlarda.
En sonunda ben onun tabiriyle güzel sözler söylemeyi bitirdim. Sonrasında o da isteklerini sıralamaya devam ettiğinde 2. isteğini de söyledi. Çok kolay bir şey istemişti benden. Sadece birbirimizden ayrı kalmamak için benden söz istemişti. Kendini ve bizi daha doğrusu ilişkimizi garantiye almak istiyordu ve bu konuda kesinlikle sonuna kadar haklıydı.
" Rabbim izin vermediği sürece bir daha ayrılmayacağız. Bir şey olduğunda ya da kötü olay olduğunda ilk sen duyacaksın, emin ol. Söz veriyorum sana Oykun Fahat, bir daha seninle asla ama asla ayrılmayacağız. Her zaman seninle olacak bu Büge Keden. Sana sözüm söz olsun. " dediğimde beni kendine çekiti ve sarıldık.
" Son isteğimi de sonra söyleyeceğim sana. Söylediğim zaman hayatının en unutulmaz anı olacak ve o anı asla ama asla unutamayacaksın. " dediğinde bir an için tereddüt etmedim değil söyelediğinde. Çünkü bunları bazen dediğinde gerçekten ardından unutulmaz şeyler yaşanmıştı.
Çünkü sonrasında ayrılmıştık onunla. Daha doğrusu benim psikolojik rahatsızlığımdan dolayı bir anda ayrılma kararı almıştım ve yollarımızı ayırmıştım. Bunu bile isteye mi yapmıştım, tabii ki de hayır. Kim bile isteye sevdiğinden ayrı kalmayı seçerdi ki?
Konuşmamızın sonunda konu aldığı yüzüğe gelince ne zaman takacağımı sordu. Yüzüğü takmam için biraz erkendi ve bana Oykun Bey tarafından henüz teklif meklif gelmemişti. Teklif gelmeden de bu yüzüğü takacağımı hiç ama hiç zannetmiyorum.
" Oykun Bey'den ne zaman bir hareket gelirse o zaman takarım. Senden bir hareket gelmediğine göre daha takmam için zaman var Sevgilim. " dediğimde sustu ve o sırada kızların içeriden bağırmalarıyla toparlanarak içeri geçtik.
İçeri geçtiğimiz, çocukların içeride güzel bir masa kurduklarını gördüğümüzde meraklandım ve sordum. " Arkadaşlar, bu masa ne için acaba? Hem de gecenin bu saatinde neden bu kadar atıştırmalık dizdiniz masaya? Bunları kim yiyecek acaba? " dediğimde Barın tam söze girecekti ki Pamir atladı.
" Sizin barışmanızı kutlamak için bu kadar hazırlık kanka. Benim hüzünlü be ayrı kalan ponçiklerim sonunda barıştıkları için ben de onlara özel masa hazırladım. Nasıl ama? " diye Pamir kendini öne çıkardığında güldüm.
" Sen mi hazırladın? Yalana, iftiraya gel. Bizi örgütlemedin mi ' Hadi kalkalım, şu delilere masa hazırlayıp eğlenelim biraz. ' demedin mi? " Berne böyle dediğinde Pamir ellerini dudaklarının üzerine götürdü ve hıı nidası çıkardı.
" Asıl bu iftiraya gel. Kız ben size dedim ki ' Bu daha yeni barışan kankilerimize masa hazırlayalım da biraz mutlu olsunlar. Onlar mutlu olsunlar da bize nasiplenelim. ' ben bunu demedim mi kankilerimize? " diye herkese sordu.
Evdekilerin hepsinden ' Hayır ' nidası yükseldiğinde Pamir bir kez daha şok oldu. Herkes onun bu tavrına güldüğümüzde bayılma numarası yapıp kendini yere bıraktı. Bıraktığında kafasını yere çarptığı için bir ah sesi çıktı.
Berna bir şey olduğunu zannetti ve hemen Pamir'in yanına koştu. Bir şey olduğunu zannettiğinden değil de kafasını yere vurduğunda dolayı canının acımasından korkmuştu büyük ihtimalle.
" Korkma, korkma. O malcığa bir kara baba değmez. Bir şey olmaz ona. Abartıp başına toplanmamızı istiyor. " dediğimde Pamir hemen gözlerini açarak bana döndü.
Elini kafasına götürdüğünde ağrısı olmasından dolayı ah sesi tekrardan yükseldi. Bende bir şey olmasından korktum ama kafasını vurduğundan dolayı belli ki acımıştı kafası. Onun için böyle bağırıyordu büyük ihtimalle.
Erkekler Pamir'in yanına gidip onu yerden kaldırdıktan sonra masaya geçtik ve bir film açıp izlemeye başladık. Tabii ki Pamir filmin aralarında kaynak yapıp duruyordu ama Barın'ın yandan ona vurmasıyla susuyordu. Hani eski tüplü televizyonlar vurunca geri gelirdi görüntü. Aynen öyleydi şu an Pamir ve Barın.
Filmin bitmesiyle beraber televizyonu kapatıp ortalığı güzelce topladık el birliğiyle. Herkes kendine göre bir görev üstlendi ve kısa sürede evi toparladık böylelikle. Ardından çocukların ısrarıyla bir kahve içtik. Ama kahveleri erkekler yaptı.
Bizim grubun arasında asla erkek, kız muhabbeti geçmezdi. Herkes birbirinin yaptığı işe saygı duyar ve takdir ederdi. Olması gereken de zaten buydu. İnsanların yaptığı işe saygı duymak en önemli marifetti insanlar hayatında.
Saate baktığımda gece yarısını geçtiğini gördüm. Kalktığımızda Oyun bizi eve götürmek istedi. Aramızda sadece bir bina vardı ama yine de içi rahat etmemişti ve bizimle eve kadar gelmişti. Kızlar içeri geçtiklerinde elimden tutup kendine çekti ve ardından kapıyı örttü.
" Varsın ama yoksun gibi Büge. Bu nasıl oluyor anlatır mısın bana? Kendini benden geri çekerken mıknatıs gibi beni de çekiyorsun peşinden... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bakış / Texting
Teen FictionHer şey bir bakışla, bir dinleyişle başlamıştı. Belki de bu Bir Bakış bizim hayatımızı değiştirip, birbirimizin bakışlarında dineceğimizi bize gösterecekti. Kim bilir...