49.Bölüm | Sökülmek

8 0 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Perdenin Ardındakiler - Sanrılar

Oykun Fahat

Derdini veren Allah, dermanı da verirmiş derler...

Sabah kalktığımda Büge'yi bana sımsıkı sarılmış halde buldum. O kadar sıkı sarılmıştı ki, sanki kaçmamdan ya da başıma bir şey gelmesin korkar gibi gibi hali vardı.

Büge'nin uyanmasını istemediğim için yavaş yavaş hareket ettim. Ancak ona rağmen birden dikeldi yatakta. Korkarak '' Oykun. '' dediğinde ona döndüm.

'' Buradayım Sevgilim. Bir şey yok yanındayım. '' dediğimde bana sarıldı tekrar. Rahat bir nefes aldığını duyumsadığımda işlerin daha da kötüye gitmemesi için onunla konuşmam gerektiğini biliyordum.

'' Güzel Göz, senin bu kabuslarını, uykusuzluklarını ne yapacağız? İyice seni sarsma noktasına kadar geldi bu durum. Geceden beri kaç oldu bu sıçrayışların, korkarak uykundan kalkışların... ''

Bana döndüğünde üzüntüyle baktı gözleri. '' Rahat edemiyorum bende. Melih'in beni sınıfta sıkıştırması sürekli gözümün önüne geliyor. Senin üzerinden beni tehdit edişi aklımdan çıkmıyor, dahası rüyalarıma giriyor. ''

'' Psikolog bir arkadaşım var, onunla bir konuşayım. Bak, sen istersen konuşurum, istemezsen aramayız bile. Ama iyi olman ve rahat bir nefes alabilmen için o anıyı kafandan silmen gerek. '' dediğimde bana baktı gözlerinden yaşlar akarak.

'' Oykun, o anın içinde sıkışıp kaldım sanki. Birisi benim elimden çekip sürekli o ana beni sokmaya çalışıyor gibi. Birisi ilmeklerimizi sökecekmiş de bizi birbirimizden ayırıp bir daha hiç beraber olamayacakmışız gibi... '' dediğinde yaşadıklarını anlayabiliyordum.

Böyle bir şey başıma gelmemişti ama sanki onun bedenindeymişim gibi hissediyordum. Onun çektiği acıları, yaşadığı korkuları ben de yaşıyormuşum gibi. Onunla tamamlandığım için olabilir miydi, bilmiyorum.

'' Oykun, sen o arkadaşınla konuş. Bir seans ayarlayabilirse, ayarlasın bana. Ben kendimi o zaman aralığına göre ayarlarım. Ama önce biraz burada kalayım, lütfen. Benim en çok sakinleşmemi sağlayan yer burası. '' deyip göğsüme daha çok sindi. Onun bu davranışına güldüm ve yatağa geri yatarak onu daha çok çektim göğsüme.

Biraz daha böyle kaldıktan sonra İriz'in kapıya tıklatarak kahvaltıya çağırmasıyla mutfağa geçtik. Bu sefer ben olmadan onlar hazırlamıştı kahvaltıyı. Bir kere de biz hazıra konsak ne olurdu sanki...

Kahvaltı faslından sonra kızlar hariç diğerlerinin okula gitmesi gerekiyordu. Çünkü kaldıkları bazı dersleri vardı ve bütünleme sınavlarına gireceklerdi. Onların okula gitmeleriyle biz de Büge'yle beraber Fesil'i aradık.

'' Fesil, Oykun ben. Nasılsın, iyi misin? '' dediğimde '' Hayırsız, sen beni arar mıydın? '' diyerek fırça attı.

'' Aradım ya işte halini hatrını sormayan Neyse asıl konuya geçiyorum. Fesil, sana işim düştü be. Yardım edebilirsin değil mi bana? '' diye sorunca '' Her türlü yardım ederim. Ne yapacağımı söylemen yeterli benim için. '' dediğinde ona olanları anlattım.

'' Tamam, dediğine göre acil bir durum ve değer verdiğin bir kişi. Bunun için bugün müsaitseniz gelebilir misiniz yanıma? '' dediğinde Büge'ye baktım. Sonuçta o konuşacaktı Fesil'le. Kafasını onaylar biçimde salladığında Fesil'den konumu istedim ve bana attığında üsütmüzü giyinerek çıktık.

Fesi'in attığı konuma geldiğimizde klinik olduğunu gördüm. Fesil benden bir kaç yaş büyüktü ve mezun olmuştu o. Zaten bir tanıdığım aracılığıyla tanımıştım ben de onu. Geçmişte yaşadıklarımdan dolayı yardım almam gerekince Fesil'i önermişlerdi bana.

Yukarı çıkıp içeri geçtiğimizde hiç kimse yoktu içeride. Sekreterlikte duran kız içeri gidip Fesille geri dönünce ayağa kalktık. Fesil gelip ikimize de sarılınca karşılık verdik. Ardından bizi odasına çağırdığında oraya gittik.

'' Merhaba Büge. Öncelikle hoş geldin. Nasıl hissediyorsun kendini, iyi misin? Baştan söylüyorum, istersen Oykun kalabilir. Senin isteğine göre hareket ederiz. Burada yalnız hissetmeni istemem. '' dediğinde yanlarından çıkmamı istedi Büge.

Büge'nin kararına saygı duyarak biraz önce oturduğumuz bekleme yerine geri geldim ve Büge içeriden çıkana kadar bekledim. O sırada bir tane şarkı yazmaya çalışıyordum. Aslında uzun süredir aklımda olan bir şeydi ancak araya olaylar karışınca arada kaynayıp gitmişti.

Büge gelene kadar sözler üzerine eklemeler yaptım ve yanımda gezdirdiğim küçük not defterime yazdım. Bazen aklıma böyle önemsediğim şeyler gelirdi ve ben unutmamak için onu yanımda gezdirdiğim defterime yazardım.

Büge'nin gelmesiyle ayağa kalktığımda yüzüne biraz da olsa ışık gelmişti sanki. Gözüme daha bir aydınlanmış ve rahatlamış gibi gelmişti yüzü ya da ben öyle hissetmiştim. Yanıma gelmesiyle bana sarıldı.

'' Ne tatlı bir arkadaşın varmış öyle. Çok cana yakın ve zorlamadan anlattı bazı şeyleri. '' Fesil bunu dediğinde Büge ona baktı. Fesil ellerini kaldırıp '' Arkadaşım olduğu için bir kaç kelime çıtlattım. Ondan bir şey olmaz herhalde? '' dedi Büge'ye ithafen.

'' Olmaz ama böyle hanımefendi, hasta doktor gizliliği lütfen. Sana güvendim biraz önce, boşa çıkarma Fesil. '' dediğinde Büge'nin Duygu Durum Bozukluğu yaşayabileceğini düşündüm. Çünkü normalde insanlara böyle yaklaşmaz, hep ılımlı olmaya çalışırdı.

'' Tamam kaptan, bir şey demedim. Sadece senin ne kadar cana yakın bir insan olduğundan bahsettim. Senin istemediğin hiçbir şeyi yapmam demedim mi içeride sana? '' dediğinde durumu anladığı için alttan almaya çalıştı. Sonrasında Fesil'e iyi günler dileyerek klinikten çıktık.

Çocuklarla mekanda buluşacağımızı söyledikten sonra alışveriş merkezini gezdik. Oradan bir şeyler aldığımızda, geçen günlerde aldığım hediyeleri Büge'ye vermeyi unuttuğumu fark ettim. Eve gidince çıkarıp verirdim, aklıma geldiği iyi olmuştu.

Büge kendine sweatshirt aldığında takım olması için atkı aldım ben de ona. Bu soğuk havalarda ip incecik dışarı çıkmasına gönlüm el vermezdi. Şu an biraz iyiydi havalar ancak bir iki saniye sonra ne olacağının güvencesi yoktu.

Alışveriş merkezinde işimizin bittikten sonra beraber Zena'ya geçtik. Çocukları aradığımda çoktan Zena'ya geçtiklerini öğrendim. Bizden erken gelmişlerdi çünkü biz Büge Hanım'la baya bir oyalanmıştık gezerken.

Ekip'in yanına geçip sahnede söylemek için hazırladığım şarkıyı onlara da dinlettim. Ama gönlüm rahat etmedi ve bugün üzerinde birkaç oynama yaptıktan sonra yarın yapalım dediğimde kabul ettiler.

Yine aynı programda ilerleyip günü bitirdiğimizde herkese iyi geceler diyerek mekandan çıktı. Eve geçerken kızların canlarının mısır istemesiyle yol kenarında mısır satan abiye gittik. Kızlara mısırlarını aldıktan sonra verdiğimizde kemire kemire yeyip bitirdiler.

Eve ulaştığımızda hiçbirinin elinde mısır bardağının çöpü bile kalmamıştı. Büge'nin eline baktığımda küçük bir poşet tuttuğunu ve mısır bardaklarının çöplerini poşetin içine attığını gördüm ve gülmeye başladım.

Güldüğümde kaşlarını çatarak bana baktı. Ben de baktığımda '' Gülme be. '' dedi ve arabadan indiğinde onu takip ettim. Kapılarına gelmemizle kızlar içeri girdikten sonra kapıyı benim suratıma kapattığından ne yapacağımı şaşırdım.

'' Sevgilim, açar mısın kapıyı? Dondu bir tarafım burada. '' dediğimde bile açmadı kapıyı. '' Orada kal da aklın biraz başına gelsin. Bana gülmemeyi öğren. '' dedi kapının arkasından.

'' Tamam, biz eve gidiyoruz. Yarın görüşürüz o zaman, kızlara selam söyle. '' dediğimde çocuklarla toparlanıp bizim eve geçtik. Kapının önüne geldiğimizde anahtarı çevirecekken kapının arasında zarf olduğunu far ettim.

Elime aldığımda zarfta Oykun'a yazdığını gördüm. Bizim ne zaman aksiyonsuz bir günümüz geçecekti?



Bir Bakış / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin