Kurşunlar durmak bilmiyordu. Olaylar çığrından çıkmaktanda öteye gitmişti. Çığlıklar kesilmiyordu ve ben, ben artık nefes alamıyordum. Adrien'e belli etmek istemedim krizimi. Çünkü biliyorum ki anında masanın altından çıkıp ilacı almak için portmantodaki çantama koşacaktı. Lakin, bunu anlamamak için salak olması lazımdı.
"Marinette? Sen iyi misin?" Adrien'in endişeli sesi kulaklarımda yankılanırken sakin kalmaya ve daha derinden ve yavaş nefes almaya çalışıyordum. Zaten ölümle burun buruna yaşayan benim için bile bu, fazla ağırdı.
"Daha iyi günlerim olmuştu." Dedim titrek ve sık nefeslerimin arasından. Tahmin ettiğim gibi ayağa kalkmaya çalışınca kollarından tuttum onu.
"Sakın!" Dedim nefeslerim iyice tükenirken. Şuan bize lazım olan şey ise, bir mucizeydi.
"Adrien, oğlum ne oluyor?" Michelle amca'nın sorusuyla duran çığlıklar, herkesin sustuğunun habercisiydi.
"Astım krizi. İlacı çantasında. Almamız gerekiyor." Artık giderek kötüleşirken öksürmeye başlamıştım.
"SAKIN!" Dedim kesin bir dille. Tam o sırada duran kurşun sesleriyle dileğim gerçekleşirken içimden dua ediyordum. Zira 2 dakika içerisinde büyük ihtimalle bilincimi kaybedecetkim. Adrien bunu fırsat bilip koşarak çantamı aldı. Ezbere bildiği yerinden çıkartarak ağzıma iki fıs sıktı. Nefeslerim düzene girerken ilaçtan 1 fıs daha çektim.
"Marinette, iyi misin?"dedi sırtımı sıvazlayıp beni doğrulturken.
"Evet, iyiyim. Sakin ol." Adrien beni doğrultup koltuğa otururken Chloe'ye baktı.
"Chole bir bardak su getirir misin?" Chloe başını sallayıp koşarak su getirdi.
"Kızım, iyi misin?" Michelle amca'nın sorusuna başımı salladığında biraz daha sakinleşerek cevap verdim.
"Biraz fazla öksürdüğüm için başım bir tık dönüyor ama iyiyim." Chloe suyu bana verirken, gün boyunca konuşmayan kuzen Jeremy konuşmaya başladı.
"Adrien'e bundan 5 yıl önce 'Nasıl birini istersin' diye sorduğumda 'Nefes alsın yeter' demişti." Dedi yaptığı saçma espriye gülerken. Adrien'e bakıp 'ciddi mi' diye sorgularken, kaşlarını hayır anlamında havaya kaldırdı.
"Oooo seninde espri yeteneğin iyiymiş. O değilde bu benim niye hiç aklıma gelmedi?" Paul'a sinirle bakarken bu sorusunu cevapsız bırakmak olmazdı.
"Paul dua et elbisem müsait değil, yoksa alırdım seni ayağımın altına." Bu söylediğime gülen Jeremy'e baktım. Zaten yaptığı espriyle iyice kendinden soğutan bu kuzen bozuntusuna acayip kinlenmiştim.
"Hayırdır? Neden gülüyorsun?" Dedim öldürücü bakışlarlarla.
"Hiç." Dedi gülerek. Ve devam etti.
"Yani bu cüssenin 1.80 adamı dövmesi olasığı biraz komik oluyor." Bu sefer Adrien'e ona gülerken Jeremy'e gülerek baktım.
"Emin ol iddiaya girmek istemezsin." Dedim korkutucu bakışlarla. 'senn?' der gibi bakıp beni Adrien'e işaret etti.
"Seni sevmem ama emin ol seni hasta önlüğüyle hastane de görmek istemiyorum. Gerçekten iddiaya girme." Jeremy tekrar güldüğünde bu sefer aynı şeyi ona da söyledim.
"Dua edin elbisem müsait değil. Bu elbiseyi sizi dövmek için mahvedemem. O yüzden beni rahat bırakın." Paul Jeremy'e döndü.
"Kanka sen bunun 1.60 boyuna bakma. Yataktan paraşütle iniyor ama döver yani. İkimizi bir paketler bu. Aha bu nişanlısı da üstümüze kurdele takar tam olur." Jeremy çenesi sıvazlayıp ağzının içinden mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA (Adrianette)
Fanfiction~~~~~~~~~~~~~ "Aramızdaki bu camı görüyorsun değil mi?" "Evet." " Bu hissetiklerime engel değil. Ne bu cam nede içinde bulunduğumuz bu durum. Hiçbiri sana hislerimi değiştirmeyecek.Sana söz veriyorum..." ~~~~~~~~~~~~~