20

1K 57 16
                                    

"Hizmetçin olacaksam, burada kalmam olur biter." Adi piç. Tam ayağa kalkmış gidecekken kolumu tutup beni oturduğu koltuğa çekti. Kolumu ondan kurtarırken bağırdım.

"Kolumu tutup çekmelerin fazla oluyor artık!" Kolumu sertçe bırakıp konuştu.

"Sen de rahat dur o zaman. Gitmene izin vermeyeceğim." Sürekli sürüklendiğimden dolayı yukarıya kayan elbisemi aşağıya çekerken Zayn'in bakışları bir anlık da olsa açık bacaklarıma kaymıştı. Boğazını temizledi ve kendini hızla toparlayarak devam etti.

"Barlarda bu halinle kucaktan kucağa gezmeni istemem. Sonunda kıçını yine ben toplayacağım." Ağzımı açmış içimde biriken tüm lafları yüzüne savuracaktım ki devam etti.

"İlla birinin kucağında olmak istiyorsan da benimkinde olabilirsin." Yeniden ayağa kalkmış gitmeye yeltenmiştim ki beni tutup 'bir daha' koltuğa çekti. Ama bu sefer o da yana kaymış, kucağına düşmemi sağlamıştı. Kafasını bir santim oynatsa beni öpebilecek kadar yakınımdaydı. Sıkkınca nefesimi verdim.

"Yeter artık." Hafifçe gülümsedi.

"Bence de yeter artık." Yükseldi ve dudaklarımızı birleştirdi. Elleri belime dolandığında ben de öpüşüne karşılık vermeden edemedim. Onu öperken kalp atışlarımın bütün bedenimi aleve atması ondan hoşlandığım anlamına mı geliyordu? Ama benim amacım ona aşık olmak değil, onun bana aşık olmasını sağlamaktı.

   Sırtım sertçe koltukla buluştuğunda gözlerimi açtım ve o anda ilk defa Zayn'i böyle siyahlara bürünmüş görüyordum. Elleri bedenimde fazla sert dolaşıyordu. Birden gözlerini açtığında, gözlerindeki korkunç ifade beni afallattı. Sadece, bugüne kadar gördüğüm Zayn gibi değildi.

   Boynumu sertçe emdiğinde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Karşı çıkmak istiyordum. Onu durdurmak için bir şey yapmak istiyordum ama bu hali o kadar korkunçtu ki nefes bile alamıyordum.

   Gözlerimi kapattım ve hareketlerinin hafiflemesini sakin kalmaya çalışarak bekledim. Ama durmak yerine elbisenin askılarını tenimi yırtarcasına indirip bir saniye bile duraksama yaşamadan dudakları elbiseden taşan göğüslerime ulaştı. Tenimde önce soğuk dudaklarını, ardından da sert dişlerini hissettim. Kendini bana bastırdığında dudaklarından kaçan hırıltıyla durmayacağını çoktan anlamıştım. Göğsümdeki eli kalçama indi ve elbisemi yukarı kaldırdığında iç çamaşırım yeri boyladı. Nefesimi tuttum. Anlaması lazımdı. Altında kaskatıydım, ona karşılık vermiyordum, nefes alamıyordum. Neden durmuyordu?

   Her şey çok hızlı oldu. Birden içime girdiğinde nefesimi tutamayıp çığlık attım. Uzun süre boyunca bu işi defalarca yapmıştım ama hiçbir zaman bu kadar acı hissettiğimi hatırlamıyordum. Olduğum yerde acıyla kıvrandım.

   Zayn üzerimde gidip gelmeye başlarken birden burdu. Başımın üzerindeki başını bana çevirdiğini fark ettim. İçimdeyken hareketsiz durması canımı acıtmanın yanında tuhaf hissettirse de sımsıkı kapalı gözlerimi açıp ona bakamadım. Fakat tam o anda şakağımda parmağını hissetmemle irkilerek gözlerimi açtım. Gözlerinde acı dolu bir ifade vardı. Ağzını bir şey diyecekmişçesine açtı ama diyemeden sustu. Ağlamış mıydım?

   Onu hızla üzerimden ittiğimde zorlanarak koltuktan kalktım ve elbisemi aşağıya çektim. Askıları da düzelttiğimde şaşkınlığını üzerinden atamadan bana bakan Zayn'e ufak bir bakış attım. Her yanım kırılacakmış gibi hissediyordum.

"Evinde kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim." Hızlı adımlarla yatak odasına ilerledim ve bir çırpıda üzerimi değiştirdim. Çantamı da topladıktan sonra çantayı uzun kulplarından omzuma astım ve odadan çıktım.

   Zayn koltukta oturmuş bakışlarını yere sabitlemişti. Çantadan evin anahtarını çıkarıp bulunduğu koltuğa attım. Evden çıktığımda nereye gideceğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

   İlk defa onurum bu kadar zedelenmiş hissediyordum. Pişmandım. İlk defa yaptığım bir şeyden dolayı pişmanlık hissediyordum. Yaptığım son hata, kendime olan nefretimi daha da çoğaltmaktan başka bir işe yaramamıştı. 

***

   Kapı açıldığında soğuktan titreyen ve acı içindeki bedenime rağmen karşımdaki siluete gülümsemeye çalıştım. Şaşkın gözler zoraki bir gülümsemeyle kapıyı sonuna kadar açtı. Titreyerek içeri geçtiğimde gizleyemediği merakıyla konuşmuştu.

"Hey, bir şey mi oldu? Saat oldukça geç ve pek iyi görünmüyorsun." Omuz silktim ve ellerimi ceplerime koyarken kafenin kapısını kapatmasını ve kilitlemesini bekledim.

"Rahatsız etmiyorum, değil mi?" Hissettiğim acının sesime yansımasını istemediğimden kısık sesle konuşuyordum. Nathan gözlerini devirdi. Ama elbette bir sorun olduğunun farkındaydı.

"Tabii ki de hayır. Bizde Lena ile film izliyorduk. Gel, seni onunla tanıştırayım." Kafenin merdivenlerini çıktık ve üst kattaki sıcak bir yuva gibi görünen geniş odaya ulaştık.

   Boğazımdaki yumru birden çoğalınca yutkundum. Odanın ortasındaki geniş koltukta oturmuş meraklı bakışları üzerimizde olan kıza baktım. Bu Lena olmalıydı. Nathan'la aynı yaşta gibi görünüyordu.

   Lena koltuktan kalkıp yüzüne muhteşem bir gülümseme yerleştirdi ve bana doğru yürüdü. O sırada Nathan beni tanıttı. Bense içinde bulunduğum bu ortamı oldukça uzaktan sadece izliyor gibi hissediyordum.

"Bebeğim, bu tatlı kız Elizabeth. Sana bahsetmiştim. Elizabeth, bu güzeller güzelli bayan da benim Lena'm" Lena gülümseyerek Nathan'a gözlerini devirdi ve yanıma gelerek bana sıkıca sarıldı. Ağlamak istiyordum. Lena titremelerimin farkına varmış olmalıydı ki, birden benden ayrıldı ve yüzünde anlamaya çalışan bir ifadeyle mırıldandı.

"Tanıştığıma memnun oldum. Ama sen titriyorsun, güzelim." Ellerimi ondan çözdüm ve yeniden ceplerime koyarak omuz silktim. Kasıklarımdaki ağrı ayakta durdukça çoğalıyor gibiydi. Lena bana yardım edebilir miydi?

   Yutkundum ve yardım dilenen bakışlarla ona baktım. Sanki yardım çağrımı almış gibi Nathan'a döndü.

"Sen filme devam et, ben de Elizabeth ile ilgileneyim hayatım. Onu daha yakından tanımak istiyorum." Nathan bize göz kırptı ve koltuğa yürüdü. Lena beni içerideki odalardan birine yönlendirirken Nathan arkamızdan bağırmıştı.

"Lenny, kızı sıkmamaya çalış!" Lena ufak bir kahkaha attı.

"Ahh, kapa çeneni!" Banyo olduğunu anladığım yere girdiğimizde Lena kapıyı kapatıp bana döndü. Kendimde daha fazla ayakta durabilecek gücü bulamadığımda klozetin üzerine çökmüştüm. Lena havaya kalkan kaşlarıyla üzerime eğildi ve ellerini dizlerime koydu.

"Tatlım, iyi misin? Anlat bana." Başım önüme düştüğünde bu kadar güçsüz olduğum için kendimden nefret ettim.

"Kasıklarım." Elleri anında ağzına kapandığında dudaklarından kaçan şaşkınlık nidasını engelleyememişti. Yanlış anlamıştı.

"Hayır, tecavüz değildi. Kısmen. Lanet olsun." Lena hemen küvete uzandı ve suyu açtı.

"Ilık bir duş al. Kıyafetlerini çıkarırken dışarıda beklerim." Başımı iki yana salladım.

"Hayır, çıkmana gerek yok." Utanacak bir şeyim yoktu. Üzerimdeki ceketle sweetshirtü çıkardığımda aynanın karşısına geçip ne halde olduğumu görmek istemiştim. Üzerimi değiştirirken bakma fırsatım olmamıştı ama şu an boynumda ve göğüslerimde halihazırda morarmaya başlayan kızarıklıklar vardı ve çoğu içten içe kanlanmış gibi görünüyordu. Ne kadar çok olduklarını fark ettiğimde gözyaşlarım hızlandı.

"Sikeyim!" Lena gözlerini morluklardan kaçırmak istercesine başka yerlere bakıyordu. Küvet dolduğunda tamamen soyundum ve küvete girdim.

   Bacaklarımı kendime çektiğimde daha fazla ağlamamak için dudaklarımı dişliyordum. Lena küvetin yanına oturduğunda omuzlarımı ovalamaya başladı.

"Anlat bakalım. Sorununu anlattığında üzerindeki baskısı azalır." Ve ben de öyle yaptım. Güçsüz gözyaşlarım arasında her şeyi ona anlattım.


SPACE 2 | INCEPTION / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin