Prologue

3.1K 78 15
                                    

"Avımız kafeteryada ama biz tam tersi yöne gideceğiz." Kaşlarımı çattım.

"Ne planlıyorsun?" Aleisha yüzüne sinsi bir sırıtış yerleştirdi ve tek kaşını kaldırıp esrarengiz bir sesle hafifçe konuştu.

"Senin gizli aşıklarını ortaya çıkaracağız." Neyden bahsediyordu bu kız?

"Bunun Zayn ile ne alakası var?" Aleisha bana aptalmışım gibi baktı ve gözlerini devirirken homurdandı.

"Bunun adına kıskançlık derler, hayatım. Sınırları zorlarsak neler olabilir merek ediyorum doğrusu." Tanrı aşkına, Aleisha kelimenin tam anlamıyla dişi bir şeytandı. Ama aynı zamanda Zayn'in sınırlarını zorlama fikri gülümsememi sağlamıştı.

"Çok kötüsün ama bu hoşuma gitti." Aleisha bana göz kırptıktan sonra dolaplara doğru ilerledi ve kendininkini karıştırmaya başladı. Mırıldandım.

"Nedense kimseyle flörtleşmek istemiyorum." Aleisha inanamayarak bana baktı.

"Sen ciddi misin? Senin birileriyle flörtleşmemen için bir sebebin yok. O senin hiçbir şeyin değil." Dediklerinin doğruluğu beynime bir balyoz darbesi gibi indiğinde bakışlarım kesinleşti.

   Haklıydı. Zayn benim neyimdi de davranışlarım değişmişti? Derin bir nefes aldım ve Aleisha'nın gözlerinin içine baktım.

"Pekâlâ, ne yapıyoruz?" Aleisha bana sinsice gülümsedi.

"İşte benim kızım. Önce derse gireceğiz. Öğle arasında harekete geçeriz. Araya kadar ilgisini gördüğün herkesle flörtleşiyorsun. Bunu unutma bebeğim."

***

"Lanet kütüphaneyi temizlemek aklınıza gelmiyor mu?" Kendi kendime homurdanırken arka raflardan birine yöneldim ve raflarda gözlerimi gezdirdim. 9. raf yukarıdaydı ve lanet olası kısa boyum hiç de yardımcı olmuyordu. Eteğimin ve ceketimin yukarıya kalkmasını umursamadan rafa uzandım ve gözüme çarpan Gatsby'i almaya çalıştım. Elim kitaba ulaşamıyorken parmaklarımın üzerinde yükseldim ve biraz daha uzandım. Nefesimi tutmuş kitabı almayı çalışırken, alamayacağımı fark etmek, ağız dolusu küfür etmeme sebep olmuştu. Raf fazla yukarıdaydı ve kısa boyumla onu almam imkânsız gibi görünüyordu. Tam pes edecektim ki, kolumun üzerinden uzanan başka bir el kitabı rahatlıkla aldı. Onu önce kolunu kaplayan dövmelerinden, sonra da anında burnuma dolan parfümünden tanımıştım.

   Bedenini benimkinin hemen arkasında hissettiğimde, nefesi de sıcaklığıyla beraber bana ulaştı.

"Eteğin fazla dikkat çekiyor," Ona dönmeden etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Parmaklarımın üzerinden indim ve ona döndüm. Devam etti.

"Hareketlerin de öyle." Kaşlarımı çattım ve sırtımı raflara yasladım. Bir eli hâlâ başımın yanından rafın üzerindeydi ve üzerime eğilmişti. Omuz silktim.

"Bu benim normal halim." Zayn gülerek etrafına bakındı ve bana biraz daha yaklaştı.

"Seni tanımasam buna inanabilirdim." Gözlerimi devirdim.

"Beni tanımıyorsun." Mümkünmüş gibi bana daha da yaklaştı.

"Senin hakkında her şeyi biliyorum." Parmaklarını çıplak bacağımda hissettiğimde etrafı yeniden kontrol ettim. Görünmemeliydik.

"Ama ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum." Sözlerim karşısında yeniden güldü ve yukarı çıkan parmakları eteğimin altından kalçamda dolaştı.

"Öğreneceksin." Başını bana eğdi ve dudaklarını hafifçe benimkilere değdirdi. Onu öpmeyi deli gibi istiyordum.

"Hoşuma gitmeyecek şeyler yapmamalısın." Onu öpmek için başımı hafifçe kaldırdım ama başını benden uzaklaştırıp bunu engelledi.

"Mesela?" Titrek nefesler verirken sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Eli kalçamı okşarken bir elim kolunda, diğeri göğsündeydi.

"Şöyle söyleyeyim, sen kiminsin Elizabeth?" Kaşlarımı çattım ve onu öpmekten vazgeçerek hafifçe uzaklaştım.

"Kimsenin değilim." Kaşlarını çattı ve gözlerimin içine baktı.

"En son kiminle oldun?" Gözlerim irileşirken sahiplenişi tuhafıma gitmişti.

"Ben senin o aptal kızlarından değilim." Yüzünü buruşturdu.

"Aptal değilsin ama benimsin. O geceden sonra kimseyle olmadın. Bunu sen de iyi biliyorsun ki bundan sonra da olamayacaksın. Yanılıyor muyum?" Sinirlenmiştim.

"Yanılıyorsun. Böyle bir şey yo-" Birden kalçamı kendine çekip bedeninin altını benimkine bastırdığında nefesim kesildi. Devam edemedim.

"Tekrar etmeyeceğim, Elizabeth. Öyle mi, değil mi?" Başını yana eğdi ve boynuma yaklaşarak dudaklarını bastırdı. O hareket ettikçe başım yana kayıyor, hareket edebilmesi için ona daha fazla yer vermeye çalışıyordu. Dudaklarımdan bir inleme henüz kaçmıştı ki tısladığını duydum.

"Söyle." Dişlerini hissettiğimde pes ettim.

"Tamam! Lanet olsun, seninim. Tamam!" Güldüğünü tenimdeki dudaklarından anladım.

"Shh, ses çıkarma." Gözlerimi devirdim.

"Sanki mümkünmüş gibi." Benden ayrıldı ve kollarını üzerimden çekti.

"Beni burada bekle. Bir şey alıp geleceğim." Kaşlarımı çattım. Tam karşı çıkacaktım ki beni susturdu.

"Sakın kaybolma." Hızlıca geldiğini tahmin ettiğim yönden uzaklaştı. Elime tutuşturduğu kitaba bakışlarımı indirdim. Lanet Gatsby'nin bunlara sebep olacağını kim bilebilirdi ki?

   Elimi yavaşça kaldırdım ve boynumda bıraktığı ıslaklığın üzerinde parmaklarımı gezdirdim. Gerçekten de onun muydum?

SPACE 2 | INCEPTION / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin