22

1.1K 59 6
                                    

   Okula doğru ilerlediğim yol boyunca ne kadar berbat hissettiğim hakkında düşünmek adına bolca vaktim olmuştu. Ben, hayatım boyunca bu denli bir acı çekmemek için kendime kırılmaz bir maske oluşturmuştum. Kendimi insanlardan ve onların bana hissettirebileceği kahrolasıca duygulardan soyutlamıştım. Hiç kimseyi bu kadar yakınıma almamıştım, çünkü biliyordum ki gelen her insan, elbet bir gün giderdi. Ve bıraktıkları tek şey acılar, kötü anılar olurdu. İşte ben bunu ne kadar önlemeye çalışsam da engelleyememiştim.

   Ve şu an ölecekmiş gibi hissediyordum. Londra'nın soğuk kışında bedenimi donduran rüzgarları bile hissedemiyorken, ruhum haddinden fazla acı çekiyordu. Tek odaklanabildiğim oydu, geriye kalan her şey boştu.

   Ona kızamıyordum. Çünkü biliyordum ki, burada asıl suçlu bendim. Onun hayatıma bu kadar girmesine izin vermek benim hatamdı. Dediklerini yapmamalıydım. Onu öpmemeliydim. Beni kurtarmasına izin vermemeliydim. Ona güvenmemeliydim. Bunların hepsi benim hatalarımdı.

   Boğazıma çöken yumruyu yutkunarak yok etmeye çalıştım. Okulun kapısından girmeden önce olduğum yerde durdum ve soğuğun ciğerlerime kadar inmesine izin verdim. Kapatmış olduğum gözlerimi açtım ve aldığım derin nefesi vererek okula adımımı attım. Tam kapıdan girmiştim ki, boynuma dolanan bir kol ve başıma bastırılan bir el bütün bedenimi kilitledi. Kendini bana saran kişi ben daha ne olduğunu anlamadan beni giremediğim okuldan geri çıkarmış, anlamadığım bir yere doğru hızlıca yürümeye başlamıştı. Yüzümü sertçe bastırdığı deri cekete sinen kokuyu tanıdığımda birden adrenalin bütün vücudumu sardı, refleks olarak beni yürütüşüne engel olmaya çalıştı. Bağırmaya ve karşı çıkmaya çalıştım ama fazla hızlı yürüyordu ve neredeyse ayaklarım yere değmiyordu.

   Çırpındım. Hiç etkilenmedi.

   Bağırmaya çalıştım. Duymadı.

   Kendimi ondan ayırmaya çalıştım. Umursamadan yürümeye devam etti.

   Beni o kadar sıkı tutuyordu ki nefes almakta bile zorlanıyordum.

   Sonunda durup da kollarının gevşemesiyle birlikte, hışımla onu kendimden ittim ve geriye doğru adımladım. Derin nefesler boğazımı acıtıyorken, ellerimi dizlerime yasayarak öne eğildim ve sesimi bulabildiğimde bağırdım.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun!" Yüzünden sinirli olduğu açıkça belliydi. Zayn aramıza koyduğum mesafeyi kapatırken yeniden bağırdım ve yaklaşmasına karşılık geriledim. Resmen çığlık atıyordum ve beni kimse duymuyordu.

"Benden uzak dur!" Zayn iki büyük adımla mesafeyi kapattı ve omuzlarımdan tutarak beni arkamdaki duvara çarptı.

"Beni dinleyeceksin!" Çırpınıp onu üzerimden itmeye çalıştım. Kalbim kulaklarımda atıyordu. Tanrı aşkına, ona bu kadar yakın olmaya daha hazır değildim! Bağırmaya devam ettim.

"Siktir git!" Sırtımı yeniden duvara vurduğunda dudaklarımdan acı dolu bir çığlık kaçtı.

"Sana beni dinleyeceksin dedim!" Onu yeniden itmeye çalıştım. Gözlerine o günden sonra ilk defa bu kadar dikkatli bakıyordum ve gördüğüm ilk şey onun da benden farklı olmadığıydı. Kan oturmuş gözleri, çıldırmış gibi yüzümde dolaşıyordu. Üzerime alınmadım. Benim yüzümden böyle olmasının imkânı yoktu.

"Ben de sana siktir git dedim!" Parmaklarının omuzlarıma çöktüğünü hissettiğimde yüzümü buruşturdum ve yeniden bağıracakken dudaklarının benimkilere, başımın da arkamdaki duvara çarpmasıyla durdum. Canımı acıtıyordu ama asıl dikkatimi çeken şey bu değildi. Neden öpüşündeki çaresizlik bu kadar belirgindi?

SPACE 2 | INCEPTION / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin