23

1.1K 68 14
                                    

   Barmen içkimi yenilediğinde başımı bile kaldırmadan büyük bir yudumu uyuşmuş boğazımdan aşağıya gönderdim. Ciddi değildi. Söylediklerinin hiçbirinde ciddi değildi. Bunu biliyordum. Uykusuzluğunu, bana ve bana yaptıklarıyla bağdaşlaştıramazdı. Çünkü umursamadığını biliyordum.

   O asla umursamazdı.

   Kahretsin ki bu fazla karışıktı ve şu an gereğinden fazla alkolle dolmuş beynimin bana pek yardımcı olduğu söylenemezdi. Ve bir de, yaklaşık bir saattir hatta belki daha fazla süredir yanımda benimle flört eden şu çocuk vardı. Adını çoktan unutmuştum. Lanet olasıca çenesi susmamış, aralıksız çalışmıştı ve başımın ağrısına daha fazla ağrı katmıştı. Tezgâhtaki parmaklarım yavaşça pantolonumun cebine ulaştı ve oradaki banknotlardan birini çıkarıp tezgâha bıraktı. Paranın ne kadar olduğuna bile bakmamıştım.

   Bardağımdaki son yudumu da kafama diktim ve yanımdaki kumral çocuğa döndüm. Gözlerim odağını çoktan kaybetmişken onu asla net göremiyordum.

"Konuşmayı kesecek misin?" Çocuk yüzündeki sırıtışla omuz silkti. Fırsatçı piç.

"Eğer istersen?" Başımı salladım ve ayağa kalkıp elimi tutmasına izin verdim. Beni peşinden çekiştirirken beynim barda çalan müziği bile seçemeyecek kıvama gelmişti. Ben de izin verdim.

   Unutmanın en kolay yolu buydu. Her zaman bu olmuştu.

   Gözlerim çoktan kapanmış, bacaklarım isyan etmeye başlamıştı. Neyse ki çok geçmeden yanımdaki çocuk belimi kavramış beni bir odaya sokmuştu. Bir anda sırtım duvara, çocuğun bedeni de benimkinin üzerine yaslanınca ne yaptığımı bilmez halde sadece ona tutunmakla yetindim. Ellerim alışkın hareketlerle onun boynuna ilerlediğinde farkında olmadan onu kendime doğru çektiğimi zannediyordum ama kollarım pelteden farksızdı ve ben ne yaptığımı bile bilmiyordum. Çocuk sertliğini tamamen bana bastırırken dudaklarından tıslamaya benzer bir ses yükseldi.

   Kendimde değilken kıkırdadım. Elleri sertçe önce üzerimdeki ceketi, sonra da tişörtümü çıkardı. Dudakları vahşice boynuma indiğinde ellerimi ensesinden saçlarına daldırdım. Tam o sırada göğsümün açıkta kalan kısmına dişlerini sürtmesiyle dudaklarımdan ufak bir inleme kaçtı ama bunun hissetmekle alakası yoktu. Gözlerim karanlıktayken, ellerim çaresizce düşmemek için üzerimdeki çocuğa tutunuyordu. Ayaklarım tutmaz olmuştu artık.

   Tam o anda, çocuğun bedeninden gelen sıcaklık yerini buz gibi bir boşluğa bırakmıştı.

"Hey!" Çocuğun tutunduğum varlığı yok olunca, duyduğum seslere tepki veremeden ve ayaklarımın üzerinde daha fazla duramadan yaslandığım duvardan yere kayışıma engel olamadım. Başımı duvara yaslayıp kapalı gözlerimle dinliyordum. Kavga vardı. Yumruk sesleri geliyordu. Başka bir ses bağırdı.

"Ne sikim yaptığını sanıyorsun lan sen!" Duyduğum yumruk ve kırılma sesiyle beraber yüzümü buruşturdum. Acı dolu bir haykırış duydum. Aynı ses devam etti.

"Seni hemen burada öldürmeden önce siktirip gitmen için üç saniyen var!" Ve kapı sertçe kapandı. Çok zaman geçmeden buz gibi ellerin kollarımdan tutup beni kaldırdığını hissettim. Her kimse, beni ayağa kaldırdı ve bedenine yasladı. Başım beni tutanın omzuna düştüğünde ayakta duramadığımı anlamış olmalıydı ki beni hızla kucağına aldığını hayal meyal fark ettim. Başımı kontrol edemediğimden arkaya düşmüştü bile. Nefesi boynuma çarptı.

"Neden bunu yapıyorsun ki?" Ses bu kadar yakından gelirken fazla tanıdıktı. Burnuma dolan kokusu fazla tanıdıktı. Siktir, sıcaklığı bile fazla tanıdıktı. Birden kalp atışlarımın hızlanmaya başladığını hissettim. Ben anlamadan ağzımdan kelimeler dökülüvermişti.

SPACE 2 | INCEPTION / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin