7

1.4K 62 0
                                    

   Sessizce kahvaltımızı yapıyorduk. Ben bakışlarımı tabağımdan hiç ayıramıyorken, o da tepki göstermemeyi seçmiş, sakince kahvaltısını yapmıştı. Kahvaltımız bitip de, kahvelerimizin gelmesini beklerken sessizliği bozan Zayn olmuştu.

"Aramızda bir şey olup olmadığını sormayacak mısın?" Garsonun kahveleri masaya bırakıp gitmesini bekledim. Garson gittiğinde parmaklarımı kahve fincanına sardım ve gözlerine baktım.

"Neden soracakmışım ki?" Gözlerini kıstı ve beni anlamak için gözlerime dikkatle baktı. Bir şey söylemeyince omuz silktim ve devam ettim.

"Sormuyorum çünkü dün gece sevişmiş olsaydık bunu hissederdim. Yani, birlikte olmadığımızı biliyorum." Zayn kaşlarını kaldırdı ve kahvesinden büyük bir yudum aldı. Bu sırada sinsice sırıtmıştı.

"Olabilirdik. Ta ki sen uyuyakalana kadar." Ellerimi havaya kaldırdım.

"İçki beni çarpmışken ve deli gibi uykum varken birlikte olabileceğimizi düşünmüş olman senin hatan, dostum." Zayn başını iki yana salladı. Tuhaftık. Şu an benim sinirli, onun da benimle dalga geçiyor olması gerekiyordu ama aksine ikimiz de suskunduk. Bakışlarını bana çevirdi. Bakışları bile tuhaftı.

"Ya birlikte olmuş olsaydık? Ne olurdu?" Bakışlarımı kahveme indirdim. Bunlar benim için artık normal geliyordu.

"Hiçbir şey olmazdı. Ben partilere ve barlara fazla giderim, bunu zaten anlamışsındır. Böyle şeyler benim başıma çok geldi. Olur ve biter, uzatmam. Sarhoş olduğum için yapabileceğim bir şey olmuyor ama engellemenin bir yolu olsa engellerim. Bilirsin, sarhoş olunca düşünmezsin, o yüzden istesem de engelleyemiyorum." Zayn başını salladı ve beni onayladı. Bunları ona neden anlattığımı bilmiyordum. Sessiz kaldım ve kahvemi içmeye devam ettim.

"Farklısın." Başımı kaldırdım ve beni izleyen gözlerine baktım.

"Ne?" Gülümsedi.

"Dışarıya gösterdiğin sen, gerçek senden çok farklı." Ne demek istiyordu? Ben, bendim işte. Değişik davranmıyordum ki. Aklımı karıştıran asıl başka bir soru vardı. Derin bir nefes aldım ve hızla sordum.

"Neden kızlardan nefret ediyorsun?" Bana bakmadan omuz silkti.

"Bu nefret değil, bıkkınlık. Hepsi aynı geliyor artık. Karşısındaki biraz yakışıklı olsun, tek dertleri onun altına girmek oluyor." Gülümsedim.

"Benim tek derdim senin altına girmek falan değil." Gözlerini kıstı ve o da gülümsedi.

"Yakışıklı olduğumu kabul ediyorsun yani?" Ona gözlerimi devirdim. İçtiğim kahveden mi, yoksa havanın sıcaklığından mı bilmem, birden sıcakladığımı hissettim. Cebimden bir toka bulup saçlarımı arkamda gevşekçe topladım. Bakışlarımı ona geri çevirdiğimde, gözleri boynuma sabitlenmişti. Kaşlarımı çattım.

"Ne?" Gözlerini kaçırdı ve parmağıyla kendi boynunda bir nokta gösterdi.

"İz kalmış." Süper! Bunu annem veya babam görecek olursa çıkacak kavgaların ihtimali şimdiden gözlerimi yaşartmıştı. Şakayla karışık homurdandım.

"Sarhoş halimden yararlandın ve bir de iz mi bıraktın yani?" Telefonumun siyah ekranından yansımama baktım. Fazla iri bir iz değildi. Fondötenle rahatça kapatabilirdim.

"Senden yararlanmış olsaydım bu sabaha bu şekilde uyanmış olmazdın." Sözlerini umursamadım. Saçlarımı geri açtım ve telefonumu cebime koydum.

"Her neyse, okula gidelim. Fazlasıyla geç kaldık zaten." Beni başıyla onayladı ve hesabı ödeyerek çıkışa yöneldi. Arabada yanına oturduğumda okula çok kalmamıştı ki konuştu.

SPACE 2 | INCEPTION / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin