Gördüğüm o fotoğrafla daha fazla orada duramamış hızlıca orayı terketmiştim. Nereye gittiğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece tek bildiğim annemin basit bir trafik kazasında ölmediğiydi. Bunu kim yapardı, Dedem biliyormuydu, Benden saklamışlar mıydı,ama neden? Bunu öğrenmenin tek bir yolu var oda Adana'ya gitmekti.
Evet dedem Adana'da yaşıyordu. Büyük bir köşkümüz vardı. Dedem Adana'nın sayılı aşiretlerinden biriydi. Ailemin çoğu orada kalıyordu ama ben orada kalmak istemiyordum. Çünkü kendi hayatımı kendim yönetmeyi seviyordum ama dedem sert bir adamdı. One göre herkes onun sözünü dinlemeliydi. Törelere kendi adamışdı adeta. Onun kurallarını ilk kez ben çiğnemiştim. İlk zamanlar bana kızmıştı ama sonradan affetmişti.
Dedemin bir tane oğlu vardı o da babamdı. Babam da ölünce aşiretin başına beni geçirmek istiyordu ama ben istemiyordum. Abim de vardı hatta o eve benden çok abimin katkısı vardı. Bana göre abim hak ediyordu aşiretin başına geçmeyi. Benim zaten bir işim vardı. İkincisine gerek yoktu.
Yoldan geçerken üç şişe içki almıştım. Bugün sadece içmek istiyordum çünkü bu düşünceler ile başka türlü başa çıkamazdım. Sahil kenarına gidip arabamı durdurdum. İçkilerin olduğu poşeti alıp sahile doğdu yürüdüm. Gözüme kestirdiğim yeri bulup oturdum. Denizin sesini olmuş olalı çok severdim rahatlatıcı bir sesi vardı. Denize yansıyan Ay'a boş gözlerle baktım. Gözümde öyle silik bir hala gelmişki dünya, hiç bir şeyden zevk almıyordum.
Ağlamam gerekirken susmam normal miydi?. Konuşamıyordum bile. Boğazım da bir düğüm var yutkunamıyordum. Başımı çevirip poşete baktım. İçme zamanı gelmişti. Poşeti açıp elime gelen içki şişesini açtım. Kafama dikerken içkinin bu boktan düşüncelerimi alıp götüreceğini sanıyordum. Nefeslenmek için içki şişesini dudaklarımdan çekerken tekrar gözümü Ay'a dönderdim. Derin bir nefes alıp tekrar içki şişesini kafama diktim.
Bana doğru yaklaşan adım sesleri gelince başımı o tarafa doğru dönderdim. Bana doğru gelen adamı tanımıyordum. Bana yaklaşıp gülümsedi. Adamı baştan aşağıya süzdüm, Sanırım elli yaşlarındaydı, Dede göbeği onu tatlı biri gibi gösteriyordu. Uzun sakalları çetesinin altına doğru uzuyordu. Gözüm kıyafetlerine kayınca sokaklarda yaşadığını anladım. Kirli kıyafetleri, yırtık ayakkabıları, bunu bariz ortada koyuyordu. Kahverengi kazağı örülmüş olacak ki bazı yerleri sökülmüştü. Siyah kumaş pantolonu her yeri çamur içindeydi. Üstüne giydiği lacivert hırkasının kolu yırtılmıştı. Bu adamın sağlam bir yeri var mıydı? Bana bakıp kaşlarını çattı ,eliyle beni göstererek;
"hey! benim yerim orası"
Bir şey demedim şuan onu çekecek durumda değildim ama biraz daha başımda dikilirse elimden bir kaza çıkacaktı orası kesin. Bir şey demeyeceğimi anlayınca yanıma oturdu. Bana uzunca bakıp önüne döndü. Ağzında bir şeyler geveliyordu, ne dediğini anlamadığım için ona baktım. Kaşlarım çatılmıştı. Sinirli bir şekilde;
"Bir şey mi dediniz?"
"Dedim ki madem benim yerime oturmuşsun, bugünlük misafirim ol ama bunun karşılığında bir içkinin alırım"
Diyip poşete elini daldırdı ve bir şişe alıp ağzını açtı. Hala onu izliyordum. Bütün deliler mi beni bulur! Homurdanarak önüme döndüm. O da kafasına içkiyi dikti. Uzun süre sadece öylece durduk. Zaten Allah'ın delisiyle ne konuşacaksam. Denizi izlerken dalgaların sesini dinledim, huzur vericiydi. Gözlerimi kapatıp sadece denizi dinlemek istiyordum ama delinin konuşacağı tuttuğu için bir şeyler geveliyordu.
"Ben daha on yedimdeydim bir kızı sevdim ama nasıl seviyorum, Her sabah onu görmek için evlerinin oraya gider, okula gidene kadar onu izlerdim. Biliyorum şuan sapık gibi dursamda öyle bir amacım yoktu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİM SENSİN
Romance[ilk kurgumdur kendileri] "Sırf dudakların için seni yaşatabilirim ufaklık " |Acımasız seri katil eğer bir kızı severse onun için değişir mi?|