28. bölüm

800 52 27
                                    

Gözümü açtığımda etraf bulanıktı. Gözümle etrafı tararken gözümün bulanıklığı yavaş yavaş dağılıyor etraf netleşiyordu. Etrafı tamamen görmeye başladığımda nerede olduğumu çıkarmaya çalışıyordum. Sanırım burası bir depoydu. Depo zifiri karanlık olduğu için duvarlara asılan meşaleler sayesinde aydınlıktı. Kocaman depoyu inceledim. Duvarlarında kan lekesi diye düşündüğüm kırmızı lekeler vardı. Önümde tahtadan kapı ve kapının yanında bir sandalye vardı.
Kocaman depoda kimse yok gibiydi.

Başımı sola doğru çevirdiğimde bir yatak vardı. Yatak dediğime bakmayın bildiğiniz hurda. Beyaz çarşafı kan ve kir içindeydi. Yatağa bakınca yüzümü buruşturdum. Kötü şeyler düşünmek istemiyorum! Yüzüme gelen saçlarımı önümden çekmek için elimi oynatacaktım ki ellerimin duvardan kelepçelendiğini farkettim. Korku ile bileğimi çekiştirirken elimi kurtarmaya çalışıyordum. Kulağıma öksürük sesi gelince o tarafa doğru hızlıca başımı dönderdim.

Bu Ezher'di. O da benim gibi duvarda iki eli de kelepçelenmişdi. Baygın olan Ezher'in başı önüne düşmüştü. Anlından akan kanı fark edince endişelendim. Ona ne yapmışlardı. Kendine gelen Ezher öksürmeye başladı. Benim yüzümden onu da almışlardı. İyi de kim bunlar, ne istiyorlar benden. Umarım bunu yapan Araz değildir yoksa bunun bedelini öderdi. Bu güne kadar sustum o kadar cana kıymasına rağmen, ama bu işte de bir parmağı varsa hiç bir şey onu ihbar etmeme engel olamaz. Bunu yapacak kadar iğrenç bir insan olamaz dimi.

Ya beni kaçıranlar Araz değilse, o zaman ne yapacaktım. Araz hayatıma girdikten sonra hiç bir şey yolunda gitmiyordu. Kendi içimdeki seslerle kavga ederken Ezher "ne oluyor lan, burası neresi?" Dediğinde ona doğru döndüm. "İyi misin Ezher" dediğimde bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Beni baştan aşağıya süzerek yutkundu. "Umay bu halin ne?" Dediğinde vücuduma bakıyordu. Bende eğilip vücuduma baktığımda üzerimde beyaz bir elbise vardı. Bir dakika üzerimdeki beyaz elbise kan içindeydi. Göğüslerimden aşağıya doğru uzanan kan lekesi karnımın altına kadar uzanıyordu.

Korkuyla açılan gözlerim üzerimdeki kıyafette dolanırken Ezher'in endişeli sesi ile ona doğru döndüm. "Umay yaralandın mı?" Dediğinde korkum daha fazla arttı. Vuruldum mu? Hiç bir şey hatırlamıyorum ki. Korku ile çığlık attım. "Ezher ölüyor muyum?" Kesin ölecektim. Çok fazla kan kaybım olmalı ki elbise kıpkırmızı olmuştu. Tekrar kulakları tırmalayan sesim ile "Ezher nerem kanıyor baksana" dediğimde Ezher "kanayan bir yer görünmüyor" dediğinde ağlamaya başladım.

"Peki bu kan nerden çıktı, yoksa senin gözün mü bozuk. İyi bak delik bir yer var mı?"

Dediğimde Ezher sinirli sesinle "yok delik falan! hem insan vurulunca hissetmez mi delik olan yeri" dediğinde haklı idi. Ben hiç bir şey hissetmiyordum. Sızı veya delik olan bir yer hissetmiyordum. Yoksa... düşündüğüm şeyle ağlamam daha da güçlendi. "Ya fazla kan kaybından vücudumu hissetmiyorsam" göz yaşlarımın altından Ezher'e bakıyordum. Kesin ölecektim. Ezher çatılan kaşları ile "ciyaklamayı kes! eğer vurulsaydın şuan ayık olmazdın. Benden daha dirisin sen" dediğinde sakinleşmeye başlamıştım.

Vurulsam hissederdim dimi. Peki bu kan neyin nesiydi. Üzerimdeki elbiseyi tekrar inceledim. Uzun bir elbise idi. Beyaz elbise kan yüzünden gözükmüyordu. Belimdeki çiçek dekoltesi kemer gibi bütün belimi sarmıştı. Gözüm biraz daha üste kayınca göğüs dekoltesi üçgen olduğunu fark ettim. Kol askısı olan bu elbisenin bende nasıl durduğunu merak etmiştim.

Ezher kolunu kelepçelerden kurtarmaya çalışırken küfürler savuruyordu. "Siktiğimin yerine kim getirdi bizi" dişlerinin sıkarak konuşuyordu. Bir yandan da kelepçeli ellerini kurtarmaya çalışıyordu. Gözümle etrafı taramaya başladım. Odundan olan camlara naylonla kaplanmıştı. Camın ortasında çarpı işareti şeklinde odunlar çivilenmişti. Deponun duvarları boyalarla yazılar yazılmıştı. Kan ve rutubet kokusu ile beraber berbat korkuyordu.

KATİLİM SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin