***Bavulum yere her sürtüğünde çıkan ses kulaklarımı rahatsız ediyordu. Keşke her sürtüğünde şarkı falan söyleseydi. Bu ne böyle, Çatal bıçak gıcırtısı gibi. Bugün sanırım biraz gergindim. Biraz mı? Tamam baya gergindim. Çünkü tam şuan yıllar önce terkettiğim evimin sokağındaydım. Bir kaç dakika sonra annemi hatta belki babamla yüz yüze konuşacak yıllardır hissedemediğim varlıkları hissedicektim. Zordu elbet ama imkansız değildi. Ben mecbur bırakılmıştım. Babam beni gitmeye mecbur bırakmıştı. Fakat şimdi hiç bir mecburiyet olmadan gelmiştim. Niye, niye dönmüştüm? Niye Seren? Niye geldin? Niye kendine acı vermek için buradasın?
Basamaklardan çıkarken bavulumu iki elimle tutarak kaldırdım. Üç tane olan basamağı da bitirdikten sonra kapının tam önündeydim şimdi. Özlemiş miydim? Hayır. Bu ev bana sadece acı vermişti. Sadece katlanılmayan gerçekler vermişti. Bu ev benle birlikte çok sır taşıyordu. Fakat ben gibi güçlüydü. Eski olmasına rağmen yıllardır dimdik ayaktaydı bu ev. Acı verici birşeydi ama güzeldi. Güzel olan tek şey bu evde annemdi. Annemin bana yaptığı yemekler, saçımı örüp okula göndermeliriydi, ona beğendiğim çocukları, yaptığı üzümlü keki yiyerek anlatmalarımdı, her seferinde yavrum diyip bağrına basmasıydı.
Geri kalan herşey acıydı.
Kapıya iki kere tıkladığımda içeriden kapıya doğru yaklaşan ayak sesleri kulaklarıma doluşmuştu, kapıyı babam açacaktı. Bunlar babamın ayak sesleriydi. Geceleri beni kontrol etmek için geldiğinde uyuyo taklidi yaparak dinlediğim ayak sesleriydi. Kapı aniden açıldığında irkildim. evet artık karşımdaydı babam. Hala dinçti. Kaşları hala çatık hala ellerinde o kahverengi tesbih vardı. O tesbih yıllardır elindeydi ve asla değişmezdi. Yüzüme bakakaldığında gözlerindeki o özlem duygusunu hissetmiştim fakat çok kısa süre içerisinde uçup gitmiş özlemin yerini öfke almıştı.
"Niye geldin?" dedi hesap sorar bir edayla.
"Bab-"
"Altı yıl önce sen babanı öldürdün, sen artık benim hiç birşeyimsin Seren , sokakta görsem yüzüne bakmam. Niye geldin?" Dedi soğuk duygusuz sesiyle.
Göz bebeklerimin titrediğini hissettim sanki, paramparça oldum ama belli etmedim. Özlemini öfkesi ile bastıran adama baktım sadece. Kırgın olduğum adama. Oysa kızların ilk aşkı babası değil miydi? Baba sen neden benim acımsın?
Okşadı kızının saçlarını Necla pırıl pırıl siyah saçları vardı kızının, duş aldırmış şimdide saçlarını tarıyordu yavrusunun.
"Anne!" diye seslendi Seren. Annesi tarağı bir kez daha geçirdi küçük kızın saçlarından.
"Söyle güzel yavrum benim."
"Hani sen demiştin ya benim ilk aşkım babamdı sonra senin babanı tanıdım o oldu diye," küçük kızın konuyu nereye getiriceğini anlamadı Necla . Ama evet demişti bunu, lakin zaten öyleydi. Önce babasına sonrada kızının babasına Merdan'a aşık olmuştu Necla.
"Evet kızım."
"Anne peki ben niye babama aşık değilim? Niye benim İlk aşkım o değil? Ben babama karşı sadece acı hissediyorum anne. Benim ilk aşkım sen ol olur mu? Babam benim acım. Babam bana acı veriyor anne", kızının saçlarındaki eli durdu Necla'nın. Sustu lakin birsey diyemedi.
Öyle olmuştu. Merdan Serene acı olmuştu. Kızına acı olmuştu babası. Küçük yavrusuna acı vermişti babası.
Aklıma gelen anı ile sol yanağıma doğru bir yaş süzüldü, fakat babam anlamadı nedenini. Hiç sevgi vermediği tanımadığı kızının neden ağladığını nerden bilecekti ki? Babamın arkasından yükselen annemi görünce buruk bir şekilde gülümsedim, göz yaşımı hızlıca sildiğimde annemin görmesini engellemiştim. Annem ayağındaki ev terlikleri ile çıktı yanıma. Hızlıca sarıp sarmaladı. Kollarımı aynı onun gibi sıkıca ona sardığımda güzel lavanta kokusunu içime çektim. Annem hep lavanta gibi güzel kokardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhlardaki İzler
General FictionBen Seren Deniz. Bu kadarım, bana verilen isimden ibaretim. Ne annemin koymak istediği ismin anlamı gibi ışık saçan biriydim ne de bir zamanlar sevdiğim adamın dediği gibi gecenin ay ışığıydım. Ben sadece Serendim. Merdan Deniz'in, sırf annem istedi...