Şimdi iyi okumalar desem olmaz gibi. Zira bu bölüm hiç te iyi bir atmosfer barındırmıyor DJQKDKWDNHED.
***
İhanet.
Sahi neydi ihanet? Bunu şimdi anlıyordum. Hem babamdan, hem Akın'dan. Ayrı yetten birde örgüttekiler vardı tabi. Kimseye güvenmezdim ben, peki ozaman niye ihanete uğramış gibi hissediyordum? Yapmaz diyemiyordum. Çünkü her ikiside yapmıştı. Yakmışlardı beni. Cehennem ateşinde yakmışlardı. Ve bunu sadece izlemişlerdi. Canımı yakan da buydu.
Akın'ın yanında birileri vardı ama onların bile yüzüne bakamadım. Utandım. Herşeyden, en çokta babamdan. Babam yapmaz diyemedim. Tam aksine o yapardı. O herkesin gördüğü bir melek benim ise gördüğüm bir şeytandı.
Fakat onlar benden utanmadı, bana yalan söyledikleri için kendilerinden utanmadılar.
"Çok sıkıcısınız," diyen babama döndüğümde yüzünü buruşturduğunu gördüm.
"Kapa çeneni!" her kesimim ile babamdan nefret ediyordum.
"Selin," dedim ona bakmayarak. Görmemiştim ama burda olduğunu biliyordum. O ne demek istediğimi anlamış olucakki bana doğru yaklaştığını fark ettim. Benim gibi yere çöktüğünde artık gözleri kapanmak üzere olan nazı ona emanet ettim.
Ellerimi Naz'ın üstünden çekicektim ki Naz elimi tuttu. "Seren...elbisen çok güzel," artık gözleri kapanmıştı ama hala bizleydi biliyordum.
"Senin ki de öyle." Tebessüm ettim görmedi ama hissettiğini biliyordum. "Buradan beraber çıkacağız."
Boğazından ince bir öksürük çıktı. "Metin," elini zor bela kaldırdığında hemen karşıda baygın bir şekilde duran adamı gösterdi. "O ölmek üzere, yarası var. Enfeksiyon kaptı." Sesi okadar inceydi ki zor bela duyuyordum.
Başımı hızla salladım. "Merak etme hepiniz iyi olaca-" babamın kahkahası ile sözlerim kesilmişti. Bakışlarımı ona çevirdiğimde kibirli yüzüyle karşılaştım.
"Hiç yakıştıramadım Seren, beni mi öldüreceksin?" Cümlesinin ardından bir kahkaha daha patlattı.
Akının siyah botlarının sesi ilişti kulağıma adım adım babama doğru ilerlediğinde babamın yanında durdu, bir kaç saniye bakıştılar ardından Akın hızla elini babamın ensesine götürdü. Ayağı ile bacağına bir tekme attığında babam dizlerinin üstüne çökmüştü.
Babam yine kahkaha attı. Bu durumdan çok eğleniyordu. Naz'dan ellerimi çektiğimde çöktüğüm yerden dimdik ayaklandım. Kapının girişinde öfkeyle Babama bakan ardıça döndüm. Bir kaç saniyenin ardından onunda bakışları beni bulduğunda elim ile Metin ve Naz'ı gösterdim.
"Sadece Naz ve Metin'i çıkarın," dedim tok bir ses ile.
Ardıç'ın kaşları çatıklaştı. "Diğerleri?" Bunu söylerken bir Akın'a bir bana bakmıştı.
"Sadece ikisi!" Güçlü olmak için kendimi zorluyordum. Her an kedi gibi bir köşeye pusup ağlayabilirdim.
"Ardıç! Burada ki herkesi alıyoruz!" Akın'ın gözleri düşmanca bakıyordu babama. Ben ise her ikisine de düşmanca bakıyordum.
Başımı olumsuz şekilde salladım. "Onlar ölecek zaten, almanıza gerek yok."
"Ne?" Selin'in sesindeki şaşkınlık herkesin üstünde vardı.
Herşeyi hatırlıyordum. Babamın çizim defterlerini, not defterlerini, herşeyi.
"İlk önce kanlarını alıyor sonrasında ise onların kanı ile bir virüs yapıyor ve bu virüsü onların kanına geri enjekte ediyor." Gözlerimiz babam ile buluştuğunda bunu söylediğim için korkmadı. Çünkü büyük ihtimalle herkese uygulamıştı bunları, gakat bu odadaki insanlar dışında. Buradakiler için ayrı birşey yapmayı planlıyor olmalıydı. Aksi halde neden onları burda tutsunlardı ki? Yıllar önce babamın not defterinden okumuştum bunları. Çizim defterinde ise bu oda vardı, üstünde ise kocaman bir çarpı. Buradakiler için amacı neydi bilmiyorum ama şuanlık onlara o pis şeyleri yapmadığını emindim. Ozaman anlamamıştım, şimdi anlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhlardaki İzler
General FictionBen Seren Deniz. Bu kadarım, bana verilen isimden ibaretim. Ne annemin koymak istediği ismin anlamı gibi ışık saçan biriydim ne de bir zamanlar sevdiğim adamın dediği gibi gecenin ay ışığıydım. Ben sadece Serendim. Merdan Deniz'in, sırf annem istedi...