Sezon finali diyelim mi ozaman? Bu ara da bende bol bol bölüm yazıp eski bölümleri düzenleyeceğim. En az 1,5 ay yokuz diyebilirim ama duruma göre bakarız. Sizi haberdar ederim ama ondan önce gelecek bölüm alıntıları için tiktok ve instadan takip edebilirsinizz. Kendinize iyi bakın. Sizi seviyorum!
Tiktok: semoolina
Instagram: semolinaymis
***
Yaklaşık bir saat olmuştu. Gözlerim, ellerim ve ağzım kapalı bir şekilde beklemiştim şimdi ise beni kolumdan sıkıca tutup bir yere sürüklüyorlardı. Ayağımda topuklu ayakkabılarım yoktu mesela, takılarım yoktu, telefonum yoktu. Üstümde ne varsa almışlardı. Nereye götürüyorlardı bilmiyordum. Kim ve kimlerdi bilmiyordum. Akın neredeydi bilmiyordum. Kısaca hiç birşey bilmiyordum.
Kilit açılma sesi duyuyordum, sonrasında ise gıcırtılı bir demir kapının açılma sesini. Kapının açıldığını hissetmem ile bedenim öne doğru atıldı. Ardından şiddetli bir şekilde kapı tekrar kapandı. Bağlı ellerimi yukarıya doğru kaldırıp ağzımda ki bandajı çözdüm. Sonrasında ise gözlerimi açtım. Sıkı sıkı bağlanan gözlerim acıyla açıldı.
Rutubet kokusu odayı basmışken odanın içini süzdüm. Fakat gözlerim sadece bir noktada takılı kaldı. Yerde. Dudaklarımdan titrek bir nefes ile bir isim dökülmüştü. "Akın." Üstü çıplaktı, altında mavi bir jean vardı, vücudunda bir sürü yarası vardı ve dahası baygındı. Sırtını duvara vermiş bir şekilde duruyordu.
Hızla yanına doğru koştuğumda gözlerim sadece göğsünde oluşan yaralarda kalıyordu. Sadece göğsünde de değildi. Göbeğinde, omzunda, kollarında ve belki de sırtında da vardı. Küçük küçük bir sürü kesik, yanıklar ve demir izleri vardı. Sanki bir şeyi onun vücuduna bastırmışlardı ve iz yapmıştı.
Omuzlarından tutup kendime doğru çektiğimde kafasını kucağıma doğru yatırdım. "Akın," dedim yanağını yavaş bir şekilde tokatlarken. "Lütfen, lütfen." Mırıldanışım kendime idi. Nabzını kontrol edemiyordum, korkuyordum.
Titreyen parmaklarım yavaşça boynuna doğru yol aldı. Parmaklarımı nabız bölgesine koyduğumda rahatsız bir nefes verdim. Yaşıyordu. Fakat uyuyordu, uyandırmak istesem de uyanmıyordu. Ona bir ilaç vermiş olmalıydılar. Zira uyanmamasın başka bir açıklaması olamazdı.
Dakiklar geçti, fakat benim tek yaptığım şey hala parmağımı Akın'ın burnuna yaklaştırıp nefes alıp almadığını kontrol etmekti. Şikayetçi değildim, sabaha kadar bunu yapabilirdim. Fakat burada olmaktan şikayetçi idim. Kimdi onlar ve biz ne biçim bir oyunun içinde idik.
Yorgun gözlerim Akın'ın yüzünü buruşturduğunu görmüştü. Sırtımı doğrultuğumda Akın da yavaşça gözlerini aralamıştı. Yüzünün rengi atmış dudakları kurumuştu. Gözlerinin beni görmesi ile şokla doğruldu. "Seren," dedi aynı şok ile.
Gülümseye çalıştım. "Benim."
"Hayır, hayır. Hayal olmalı bu." Bakışlarını başka yöne çevirdi.
"Ne oluyor?"
Bakışları tekrardan bana döndüğünde gerçek olduğumu anlamıştı. "Burada olmaman gerekiyor, ne işin var?"
Kaşlarımı çattım. "Bana mesaj atan sen değildin değil mi?'
Kaşlarını çatan bu sefer oydu. "Ne mesajı?"
"Bana bir mesaj geldi senden, buraya gelmem adına." Akın'ın başı umutsazca sallandı. Bakışlarım yaralarına değdiğinde içim acımıştı, acaba onun canı da çok acımış mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhlardaki İzler
General FictionBen Seren Deniz. Bu kadarım, bana verilen isimden ibaretim. Ne annemin koymak istediği ismin anlamı gibi ışık saçan biriydim ne de bir zamanlar sevdiğim adamın dediği gibi gecenin ay ışığıydım. Ben sadece Serendim. Merdan Deniz'in, sırf annem istedi...