27. Hançer

1K 88 20
                                    

Gelecek bölüm yada ondan sonraki bölüm sezon finali. Bölüm çok uzun olursa iki bölüm şeklinde paylaşırım. Duruma göre bakacağız, sizi seviyorum!
 

***

Göğüs kafesime yerleşen acı zaman aktıkça daha da büyüyordu. Karşımda ki adam ise sadece bakıyordu. Ne verecek bir cevabı vardı, ne de bir adım daha yaklaşacak cesareti. Sessizlik her zaman evet demek değil miydi? Peki o halde hala niye bir cevap bekliyordum? Sözlerim karşısında taş olsa çatlardı, Akın ise sadece susuyordu. Basit bir soruydu. Tek kelimelik bir cevaba ihtiyacım vardı. Neden bunu bana veremiyordu? Bu kadar mı zordu? Bu kadar mı çaresizdi? Gerçekten şuan benden daha çaresiz olabilir miydi ki?

Başımı istemsiz şekilde iki yana salladığımda temennim düşüncelerimin yok olmasıydı. Fakat aksine beynim allak bullak olarak kalmıştı. Destek almak adına elimi kaldırıp duvara koymam gerekirken bunu yapamıyordum.

Sessizlik, insanı mahvediyordu. Hemde her anlamıyla.

Adımlarım ilerlemeye başladı, zar zor olsa da ilerledi. Nefesim yok olup gitmişti sanki. Nefes alamıyor gibi hissediyorum. Niye böyle olmak zorundaydı ki? Bir kaç adım sonunda onun sesi vücudumda ki bütün kanı emdi. "Ay ışığı," derken sesi oldukça kısıktı. Hayır bana seslenmesini değil, cevap vermesini istiyordum. Yerimde durduğumda çok kısa süren saniyelerin ardından hızlıca ilerlemeye başladım. Bir kaç adım ile bana yaklaştığını hissedebiliyordum ama umursamadım. Asansöre yaklaştığımda ise olduğu yerde kaldığına emindim. Benim ise zihnimde bir cümle tekrar tekrar dönüyordu.

Ve sen Arden Akın Kaya, düşüncesiz adamın tekisin.

Ve hatta;

Korkaksın. Düşünmeden yaptığın seylerin sonuçları ile karşılaşamayacak kadar korkaksın.

Asansör açılmadı. Önümde kocaman bir duvar vardı, ve yine parmak izi istiyordu. Etrafta kimse yoktu, büyük ihtimalle biz girdikten sonra herkes çıkmıştı. Ve şuan sanırım gerçekten buradan sadece Akın ile çıkmak zorundaydım. Siktiğimin sistemine baş parmağımı göstersem de kabul etmiyordu, neydi bu? Bi tür şaka falan mıydı? Ve keşke, keşke şuan herşey bir şakadan ibaret olsaydı. Elim boğazıma gittiğinde daha da panik olmuştum. İlaçları şimdi almak istemiyordum, görsün istemiyordum. Fakat nefesim ise benim aksime, düşmanca şuracıkta biteceğini söylüyordu.

Bir kere daha denedim. Olmadı. Bir kere daha.... olmadı. Asansör açılmadı. Vücudumda ki kanlardan akan oluk oluk sinir aslında kendimeydi. Hiç kimse bazı şeyleri bilmemeliydi, ben bu kadar değişmemeliydim. Değişmiştim, Akın için. Ve korktuğum şey başıma gelmişti, onun için değişmiştim fakat yine beni yaralayan da oydu. Tanrı beni birşeyler için cezalandırıyor gibiydi. Kimin ahı vardı üstümde? Benden nefret eden Merdan'ın mı, ailem dediğim ailesinin katili olduğumu düşünen Naz'ın mı, yoksa kendi öz kızı tarafından öldürülen biyolojik babamın mı?

Ayağımı taş gibi sert olan önümde ki duvara geçirdim. "Allah belanızı versin!" Sesim haddimden fazlaydı. Fakat had, hukuk şuan için umrumda değildi. Kendimi kontrol bile edemiyordum. Ellerimi duvara vurduğumda bacağımı bir kez daha vurdum. "Allah belanızı versin!" Yaşaran gözlerimden bir damla yaş aşağıya düştü. Elim her defasında duvarla buluştu fakat için soğumadı. Göz yaşlarım devam etti.

Dün beni teselli eden de oydu, öpen de. Bugün ise kıran da, üzen de. Bi tür oyun muydu bu?

Onun bedenini arkamda hissetmeme rağmen dönmedim. Bedenim yavaşça aşağıya doğru düşerken o biraz daha bana yaklaştı. Yere oturduğum da ellerim yavaşça duvardan aşağıya düştü. Kesik kesik nefeslerim artarken ağlamaya devam ettim. Ağlamaktan nefret ediyordum. Daima nefret ediyordum.

Ruhlardaki İzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin