12. Sevgi Tohumları

4.8K 287 79
                                    

Yeni yılın ilk bölümü 🎀

Umarım hepimiz için çok güzel bir yıl olur 🎀

Oy ve yorum atmayı unutmayınn asklarım🎀

***

Bacağım sallanmaya devam ederken gözlerimi sadece beyaz zeminde takılı kalmıştı, kaç saat geçti bilmiyorum, hala niye biri gelip onu öldürdün mü diye sormuyordu bunu da anlamıyordum. Tırnaklarım avuç içlerime saplanırken usulca kaldırdım kafamı yerden, kolumu dayadığım masada oturan polis memuruna baktığımda önündeki bilgisayar ile ilgilendiğini fark etmiştim. Herşeyimi almışlardı, telefonum da dahil bu yüzden kimseye arıyamamıştım.

"Telefonu kullanabilir miyim?" Gözlerim ile masanın uç kısmında bulunan siyah tuşlu telefona benzeyen telefona çevirdim.

"Kullan." Dedi sadece. Başımla onayladığımda birazcık kalktım yerimden ardından telefona uzandığımda geri düzgünce yerime geçtim. İlk kaydettiğimden beri ezberimde olan o numarayı tuşladım. Başka kimseyi değil, onu aradım. Kalbimin ritmi hızlanırken küçük telefonu kulağıma yasladım.

Çalıyor, çalıyor, çalıyor....açtı.

"Arden." Dedim usulca.

Şaşkın sesi ilişti kulağıma. "Seren? Noldu? İyi misin?"

"İyiyim, yani bilmiyorum. Gelebilir misin karakoldayım?"

"Ne işin var orada? Geliyorum." Soru sormuştu lakin cevap vermemi bile beklemeden telefonu yüzüme kapatmıştı. Güzel, sorgulamıyordu. Sadece ben varım diye geliyordu. Saydım, tek tek bütün saniyeleri ilerdeki duvarda duran saatten saydım.

20 dakika geçmişti, bakışlarım saat ve buraya bakan merdiven bitişinde mekik dokuyordu. 21. Dakkaya geldiğimizde gözüme dev gibi bir beden çarptı, zaten çarpmama ihtimali yoktu. Adam bas bas ben buradayım diye bağırıyordu. Bakışları etrafta gezinirken arkasından gelen ardıç'ı da görmüştüm. Arden hızla beni bulduğunda bana doğru yaklaşmaya başladı, onunla birlikte ardıç'ta. Ben usulca oturduğum yerden kalkarken arden dibimde bitti. Fakat hiç beklemediğim birşey yaparak beni kendisine çekti, beni göğsüne doğru soktuğunda sıkıca sarmıştı. Kafamı yan bir şekilde göğsüne yasladığımda ferah kokusunu içime çektim ve gözlerimi kapattım hissetmeye çalıştım. Parmakları usulca dalgalanan saçlarımda gezindi, ne kadar geçti bilmiyorum ama orta yaşlı bir adamın sesi ile ikimizde birbirimizden ayrıldık.

"Savcım?" Diyen adama doğru döndüğümde gözlerinin kime baktığına baktım. Ardıça bakıyordu. Ardıç savcı mıydı? Ha? siktir ama cidden!

Afal afal baktım ardıç'ın yüzüne güldü ardından küçük bir göz kırpıp önündeki beyazları çıkmış olan adama baktı, emniyet müdürü olduğunu düşünüyordum. "Biz o işleri bırakalı çok oldu serkan bey. Buraya gelişimin sebebi hem Küçük bir ziyaret hemde değerli arkadaşım sereni boş yere burada bekletmeniz." Eliyle beni gösterdi ardıç. Serkan bey beni öylesine bir süzdükten sonra geri ardıça döndü, ardıç bu bakışmayı anlamış olucakki serkan beyle bizim yanımızdan uzaklaştılar.

Eski savcıydı. Peki o halde bu kadar rahat olmasının sebebi neydi? Kendisine olan güveni mi? Bana mı? Yoksa eski makamının güveni mi? Bence cevap kesinlikle son şık.

Saat gece yarısına yaklaşmıştı bile, bakışlarım ardenle kesiştiğine yutkundum, ardından miğdem bulanmaya başladı. Ağzıma gelen iğrenç bir tat ile hızlıca elimi ağzıma götürdüm, ardene kısa bir bakış atıp hızlıca koşmaya başladım, aksi takdirde ardenin üstüne kusucaktım. Ben koşarken masada oturan polisin ayaklandığını fark etmiştim ama yanlış hissetmediysem arden onu durdurmuştu. WC yazan yere daldığımda kabinlerden birine girip hızlıca eğildim, kahvaltı yapmış mıydım? Hayır. Akşam yemeği yemiş miydim? Yine hayır. Naptın seren? Kahve içtim.

Ruhlardaki İzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin