***
Arden Akın Kaya
Elimde tutmuş olduğum çayı Mavi'ye uzattığımda gülümsedi. Gamzeleri belli olduğunda bu sefer bende tebessüm etmiştim. Bakışlarını çaya gömdü ve bir yudum aldı, sonrasında ise tekrar bana baktı.
"O kadın kimdi ?" Sorusunun muhattabı bendim. Hastanenin kafeteryasında bir masada Mavi ile birlikte beş kişi oturuyorduk. Ama bu soruyu direkt bana soruyordu. Çünkü Bora, Mavi'ye Seren'in bana gelen kurşunun önüne atladığını söylemişti. Ters bakışlarımı yanımdaki Bora'ya çevirdiğimde birbirimize ters ters baktık. Biz birbirimize abi demezdik zaten. Çünkü her birimiz aslında birbirimize abilik yapmıştık. Bize sadece abi diyen kişi Mavi idi.
"Bir şey sordum?" Düşüncelerimi parçalayarak ayıran Mavi'ye baktım.
"Arkadaşımız," dedim yalan söyleyerek. Örgütü bilmiyordu.
Aklından bir şeyler düşündü, bir şey demek için araladı ağzını ama sonra geri kapattı ve önüne döndü. Masadan bir hıçkırık sesi gelince sahibine baktım, Selin'e. Deli gibi ağlıyordu. Ardıç da ondan pek farklı sayılmazdı sanırım. Ağlamıyordu ama çok boş bakıyordu.
"Ne oluyor size?" Diye yükseldiğimde ikiside anında bana baktı.
"Seren'i seviyorum" diye mırıldandı Selin.
"Bende," dedi Ardıç şüphe bile duymadan. Selini belki anlayabilirdim ama Ardıç'ı anlamıyordum. Bu kadar kısa sürede nasıl benimsemişti ki Seren'i. Masada hiç birimiz rahat konuşamıyorduk çünkü Mavi vardı. Silah kullanmamız onun için normal geliyordu yada birilerini öldürmemiz ama bunların sebeplerini biliyordu. Eğer başka şeyler öğrenirse sebep sunmak zorunda kalıcaktık. Fakat biz onu bu tarz işlerden uzak tutmak için uğraşıyorduk. Dibine girmesi için değil. Mavi'ye baktığımda gözlerinin dolu olduğunu fark ettim.
"Mavi," diye seslendim elim ile sırtını okşarken, bakışları beni bulunca sol gözünden bir damla yaş düştü.
"Babam," duraksadı. "Öldü mü?" Elimi sırtından hızlıca çektim "Onu niye evden çıkarken göremedim? Yoksa..." Dedi durgun bir şekilde.
"Ölmedi" diye cevapladı Bora.
"Öldürecscek misiniz?" Diye sordu bu sefer Mavi.
Babasını seviyordu hala. Onu kaçırmış olmasına rağmen seviyordu. Çünkü ona zarar vermemişti sadece kaçırmıştı. Bu Mavi için çok masumdu. Hiç birşey bilmiyordu çünkü. Hiç birşey.
Yan masamızdaki örgüttekilerin arasından Çakır'a baktığımda Mavi'ye baktığını gördüm. Kaşlarım çatıklaştığında oda bana baktı. İki parmağım ile gel işareti yaptığımda oturduğu yerden kalktı. Mavi ile benim arama geldiğinde bana baktı.
"Efendim abi," dediğinde çenemle Mavi'yi işaret ettim.
"Onu eve götür."
Mavi anında dik dik bana bakmaya başladı. "Hayır gitmeyeceğim, hayatını kurtaran o kıza teşekkür edeceğim," diye diretti.
"Mavi!" Öfkeli çıkmıştı sesim ama bağırmamıştım.
"Ama abi," diye mırıldanması bütün gerginliğimi almıştı. "Zaten bir kaç gün sonra uçağım var Fransa'ya geri döneceğim," dediğinde bu sefer Çakır ona dönmüştü. Kardeşime mi yürüyor bu? Mavi ona kısa bir bakış attıktan sonra bana döndü.
"Mavi, Uzatma abicim hadi," dedim uyarıcı bir tonla.
Oflaya puflaya kalktı masadan. Herşey onun iyiliği içindi ama farkında değildi. Daha hayatın başındaydı. Sona gelmemesi için uğraşıyorduk. Onlar Çakır ile uzaklaştığında çayımdan bir yudum aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhlardaki İzler
General FictionBen Seren Deniz. Bu kadarım, bana verilen isimden ibaretim. Ne annemin koymak istediği ismin anlamı gibi ışık saçan biriydim ne de bir zamanlar sevdiğim adamın dediği gibi gecenin ay ışığıydım. Ben sadece Serendim. Merdan Deniz'in, sırf annem istedi...