***
Bakışlarım pür dikkat Akın da ve kucağında sevdiği simsiyah kediydi. Ciddi anlamda iki saattir o kediyle uğraşıp ilgileniyordu, beni unutmuş olması bile olanaklar içindeydi. Hayır kıskanmıyordum. Hayır. Gerçekten kıskanmıyordum. Tamam, belki biraz. Kabul ediyorum ki çok kıskanıyorum. O güzel elleri benden başka bir canlıya değsin bile istemiyordum. Kahretsin ki bu kadar beni kendine bağlamamamılıydı. Hele ki bu hayatta ölüm gibi bir gerçek varken bunu asla bana yapmamalıydı. Lakin olmuştu. Yapmıştı, beni kendine bağlamıştı. Akın hayatım olmayı başarmıştı.En sonunda aklına gelmiş olmalıyım ki yavaşça döndü bakışları bana en güzel gülüşü ile gülümsediğinde gözleri kısılmıştı. Ne kadar kızsam da gülümsememi ondan mahrum etmek istemedim. Hele ki ikimiz de sevgisiz büyüyen bireyler olarak birbirimizden mahrum etmemiz gereken şey de buydu. Sevgi. Bizim aç olduğumuz konu sevgiydi. Lakin bu açlığı gidermeyi biliyorduk. Akın, kucağında ki kediyi sevmeye devam etti.
"Veteriner hanım, niye öyle bakıyorsunuz?" Rüzgardan ötürü uzamış saçları geriye yattı.
"Konuşma benimle," diyerek bankta diğer tarafa döndüm. Sırtım ona dönük olmasına rağmen yumuşacık bakışlarını gördüm.
"Küstün mü?" dedi küçük bir çocuk ile konuşuyormuş gibi.
"Hayır."
Gülüşünü işittim. "Sen çok yalancı bir kız olmaya başladın. Diline acı biber süreceğim."
"Git," dedim çocuk gibi davranmaya devam ederken.
"Ağlarsın sonra," bankta bana doğru yaklaştığını hissettim. Çok geçmeden sıcak nefesi boynuma çarpmıştı. "Bir gün gidersem, çok ağlarsın."
"Ben ağlamam," dedim.
"Peki o halde, gidiyorum." Nefesinin uzaklaştığını hissettim. Ardından mümkün olabilir miydi bilmiyorum ama bankta boşluğa düştüm. Sanki bir ağırlık kalkmıştı. Sonrasında ise uzaklaşan adım seslerini işittim. Bakma arkana, gelir. Gelecek, bakma Seren. Hayır kızım yapma.
Yaptım.
Omzumun üstünden arkama bakmam ile bankta sadece siyah kediyi gördüm. Kedi çatık kaşlarımdan korkmuş gibi bankın köşesine pustu. Ben ise alık alık bakmaya devam ettim. Bakışlarım küçük yola çevrildiğinde ise Akın'ın uzaklaştığını görmek mümkün oluyordu.
Yerimden kalkmam ile bir rüzgar çarptı bedenime. Soğuk bir rüzgar değildi, ama üşümüştüm. Çünkü kocaman bir boşluğa düşmüştüm. Vücudumu, ellerimi, kalbimi ısıtan tek bir kişi vardı ve oda şimdi gidiyordu. Gitmeyeceğini bende biliyordum, onun peşinden gitmem için numara çeviriyordu. Lakin bu düşünce beynimden uçup gitmiş gibi korkuya kapıldım. Eskiden bana çok uzak olan bu kavram Akın hayatıma girdiği andan beri bu duyguya sarılır olmuştum. Bunun nedeni kendim için duyduğum bir korku değildi, aksine onun içindi. Onsuz olan bir hayat içindi, ya o da giderse diyeydi.
Aldığım nefes batmaya başlıyordu ki hızlı adımlarla ilerlemeye başladım, yetişemedim koştum. Arkasında bulunmama rağmen yüzünü bana dönmemeye kararlıydı. Kolunu sertçe kavramam ile ikimiz de durduk, yüzünü bana çevirdiğinde güldü. Ben ise korku dolu bir yüz ile bakıyordum, elbette bunu beklemiyordu. Sanırım ben çok büyütmüştüm. Evet, aklım bunun bir oyun olduğunu bilmesine rağmen kalbimi dinlemiştim. Kalbim ise gidiyor demişti. Ve bu benim için ölüm demekti. Onun gidişi benim için sadece ölüm olurdu.
"Korktum," diye fısıldadım. Gülüşü yüzünde asılı kalırken elimi kolundan çekip beline sardım. Sıkıca sarıldığımda bir süre tepki göstermedi. Sanırsam düşünüyordu, onu daha sıkı sarmam ile kollarını belime sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhlardaki İzler
General FictionBen Seren Deniz. Bu kadarım, bana verilen isimden ibaretim. Ne annemin koymak istediği ismin anlamı gibi ışık saçan biriydim ne de bir zamanlar sevdiğim adamın dediği gibi gecenin ay ışığıydım. Ben sadece Serendim. Merdan Deniz'in, sırf annem istedi...