Yine aynı kabus.
Yolda elinde dondurma ile koşan bir kız görüyorum... Dalgalı saçları havada uçuşuyor ve neşe içinde kıkırdıyor. Onu yakalamaya çalışan çocuk "O dondurmayı benimle paylaşmak zorundasın!" Diye bağırıyor. Kızda kafasını iki yana sallayarak kaçmaya devam ediyor. Bir süre daha koştuktan sonra bir yerde duruyor... Bir evin önünde...
Evin siyah demirden olan bahçe kapısının önünde duran kızın elinden dondurma düşüyor ve ben bunu ağır bir çekimde görüyorum... Daha sonrasında ise kız bahçe kapısını açmak için zorlamaya, tüm gücüyle kapıyı sallamaya başlıyor.
Evi görüyorum... Küçük bir bahçesi olan iki katlı müstakil bir ev... Cayır cayır yanıyor... Ev alevler içinde. Kızın arkasından koşan çocuk ona yetişiyor ve kızın kollarını tutup ona engel olmaya çalışıyor... Kızda kollarını sertçe çekip ondan kurtuluyor....
Kız sonunda kapıyı açıyor ve eve doğru koşmaya başlıyor bir yandan da bağırarak bir şeyler diyor fakat ben duyamıyorum...
Tam o sırada... Terden ıp ıslak olmuş bedenim hızla gözlerini açıyor...
🌸🌸🌸🌸
Gözlerimi açtığımda etraf hâlâ karanlıktı. Odamın perdesi çekilmişti. Nefes nefese kalmıştım. En son Kuzey ve Yeşim ile birlikte dışarı çıktığımızda yaşadığım korkunun dolu anın ardından yaklaşık 3 gündür bu kâbusu görüyordum...
Neden bunu gördüğümden emin değildim. Ya da benim için ne anlam ifade ettiğinden...
Bildiğim tek bir şey vardı... O da... Bu kâbustan uyandığım her seferde kalbimin acıması ve istemsizce akan göz yaşlarım...
Yine ağlıyordum işte...
Ama neden?
Üstümdeki beyaz örtüyü elimle kenara çektikten sonra yavaşça yataktan kalktım. Derin bir nefes aldım.
Ayaklarımı yataktan sarkıtıp hemen yanlarında olan çilek desenli terlikleri giydim... Çileği çok sevdiğimi söylediğimde Kuzey bana bunları vermişti...Yataktan kalktım ve ağır adımlarla dışarıya doğru yürümeye başladım. Kapımı yavaşça açtıktan sonra sessizce odadan dışarı çıktım... Etrafta kimsecikler yoktu. Koridorda benim için yanık tutulan lambanın ışığı haricinde evin her yeri karanlıktı.
Acaba saat kaçtı? Kalktığımda saate bakmamıştım.
Ayağımdaki çilekli terliklerimle dış kapıya ilerledim. Elimi narince kapının koluna koyup aşağıya doğru bastırdım. Kapıyı açtığımda serin bir rüzgar suratıma vurmuştu. Bu rüzgar sayesinde odadan çıktığımda kesilen göz yaşlarımdan kalan izler de kurumuş oldu.
Kendimi tamamen kapıdan dışarıya çıkardığım da havanın serin olduğunu fark ettim. Rüzgar esiyordu. Ama fazla üşütmüyordu. Yinede hafif de olsa bedenimin titremesine sebep oluyordu. Bu yüzden kollarımı kendime sardım.
Güneş ışıkları hafiften görünmeye başlamış ve gökyüzünü turuncuyla kırmızı tonlarına boyanmıştı.
Ayaklarımı sürükleyerek arka bahçeye doğru yürümeye başladım. Arka bahçeye gelmemle gözlerimi kocaman açmam bir oldu.
Arka bahçede büyük bir havuz vardı.
Doruk'un burayı tatil evi gibi kullanmasının nedenini şimdi anlıyordum.Bunu düşününce yüzüme hafiften bir tebessüm yerleşti.
Arka bahçede evin içine açılan büyük, camdan yapılma bir kapı vardı. Oranın üzerinde ise bir balkon vardı.
Burnuma gelen ve ciğerlerimi tahriş eden koku ile yüzümü buruşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Bir Hayat
RomanceHayatındaki ikinci gerçek kazayı yaşayan Öykü. Bu sefer bir kişi daha değil aynı zamanda hafızasını da kaybetmiştir.