2006/ 21 Nisan /gece saat 23:58
Dalgalı sarı-kumral saçlarını yana yatırmış ve üzerinde mavi uçak baskılı pijaması ile yalın ayaklarıyla koşuyordu...
Gözüne kestirdiği kapıya yaklaşırken gülümsedi. Etraf karanlıktı. Ama bu onun için bir engel değildi.
Şimdi kapının tam önünde duruyordu işte! Başarmıştı!
Karar vermişti.
Annesine doğum günü olduğunu söyleyecek ve ondan ona sarılmasını isteyecekti.
Küçük ellerini kapının kulbuna sardı ve derin bir nefes aldı. Yüzünde büyük bir tebessüm vardı.
Kapıyı yavaşça araladı. Annesi oradaydı işte! Her zamanki yerinde.
Çalışma masasında bilgisayarının karşısında.Onu görmenin verdiği büyük mutluluk ile kapıyı tamamen açtı ve içeri girdi.
Annesi önündeki dosyaları okuyor ve bilgisayara bir şeyler yazıyordu. İnce dikdörtgen gözlüklerini takmıştı yine.
Sarı-kumral saçlarını dağınık topuz yapmıştı. Bu haliyle bile çok güzeldi.
"Anne."
Küçük çocuk ellerini arkasında bağladı ve kısık bir sesle, utanarak başını eğerek annesine seslendi.
Annesi okuma gözlüğünün üzerinden başını kaldırmaya tenezzül dahi etmeden ona baktı.
"Gene ne oldu Doruk?"
Doruk, annesinin sert sesine karşı içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Ama yinede pes etmedi. Bu gün öz güveni vardı. Umudu vardı.
"Şey... Saat 23:58"
Annesi başını oflayarak kaldırdı. Bir elinde gözlüğü gevşek bir şekilde duruyordu. O elini masaya dayamıştı.
"Banane bundan Doruk?! Şuan saatin bir önemi var mı? Lütfen daha fazla gereksiz konuşmaya devam edeceksen çık odamdan. Ve ağabeyini çağır ona bir kaç şey göstereceğim."
İşte gene olmuştu! Annesi yine onu dinlemişti! Yine ağabeyini yanında istiyordu! Doruk onun için bir fazlalıktı.
Doruk'un başta şaşkınlık ile büyüyen gözleri son kelimelerin ardından öfkeye bürünmüştü.
Kafasını kaldırdı ve annesine baktı. Gözlerini ona dikti kollarını iki yanına koydu.
"Neden beni istemiyorsun anne?! Neden ben ne zaman gelsem beni başından savıyorsun! Neden hep ağabeyimi çağırmamı istiyorsun?!"
Annesi Melike hanım hiddetle ayağa kalktı ve saniyeler içinde Doruk'un yanında bitti.
Ona doğru eğildi. Doruk'un boyu ona göre küçük kalıyordu. Annesine doğru başını kaldırdı.
Annesi tam bir şey diyecekken ona söz hakkı tanımadan konuştu.
Annesinin sözünü kesmişti! Ne büyük kabalık! Bunun farkındaydı ama vazgeçmedi. Bu gün içindekilero dönmezse asla dökmeyeceğini biliyordu.
"Neden ağabeyimi sürekli bana tercih ediyorsun?! Benim ondan ne farkım var?! Hatta beni ondan daha çok sevmen getekirdi! Ben senin öz oğ-"
Doruk'un sözü annesi tarafından yanağına sertçe atılan tokat ile kesilmişti.
"Öz oğlum sen olduğun için kendimden nefret ediyorum! Keşke!.. keşke Kuzey benim öz oğlum olsaydı! Ama hayır! Onun yerine..."
Aşağılayıcı şekilde Doruk'a baktı annesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Bir Hayat
RomanceHayatındaki ikinci gerçek kazayı yaşayan Öykü. Bu sefer bir kişi daha değil aynı zamanda hafızasını da kaybetmiştir.