1
Taehyung, sıkıcı günlerden nefret ederdi. Sıcak ve sıkıcı günlerden ise iki kat nefret ederdi. O kadar terlemişti ki üzerindeki tişört ona yeni bir deri olacak şekilde yapışmıştı. Sonunda bundan bıktığını hissedip önce hasır şapkasını ardından tişörtünü çekip çıkarmıştı. Yolun kenarındaki ağacın altına ilerledi ve buzlu su dolu olan kovadan bir tas alıp kafasından aşağı döktü.
"Resmen şov yapıyorsun"
Taehyung, elindeki tası suya atarken sola döndü. Kendisinden çok daha önce çıplak kalmış olan alfası küreğin sapına yaslanmış kendisine bakıyordu. Bu cehennem sıcağında bir bahçeyi düzenlemek ona göre değildi.
"Bu sıcakta yaşadığıma şükretmelisin"
"Kendini sadece işe vurman gerekmez abi"
Taehyung, tişörtünü ikici ucundan tutup sallayarak kıvırırken gözlerini ondan kaçırdı. Sabahın erken saatinde limana inmiş ve beklediği şeyin olup olmadığını sormuştu. Annesinin kendisi için gönderdi bir sandık dışında bir şey olmadığını öğrendiğinde hayal kırıklığına uğramıştı. Bir prensin tek başına burada ne aradığını asla anlamıyordu. Yine de normal bir aile olmadıklarını adı gibi biliyordu. Ona göre tamamen ruh hastası dolu bir aileydi.
Annesinin beni sevmiyorsun krizleriyle kırdığı onlarca yemek takımları, babasının yemek için bütün gün beklediği sofranın örtüsünü çekip hepsini mahvettiği, kardeşlerinin kedi köpek gibi sürekli bağırıp çağırdığı, huzurla bir evde yaşamanın ne demek olduğunu unuttuğu bir yerden gelmişti. Ailesi neden bu kadar mutsuzdu ve neden bu kadar şiddetli acı çekiyorlardı anlamıyordu. Asla normal değillerdi. Bunları düşünürken toprak yolda ilerleyen at arabasının yanında durduğunu fark ettiğinde gözlerini kaldırıp kafasını sağa çevirdi.
"Jimin"
Taehyung, tişörtü ensesine atarken içten bir şekilde samimi şekilde gülümsedi.
"Dönmüşsün"
"Merhaba! Ah, evet işim erken bitti ben de çabucak döndüm! Birkaç işimiz olduğu için dağ köyüne gidiyorduk ama seni görünce selam vermeden geçmek istemedim"
Jimin, yanındaki bedeni dürttüğünde Yoongi, gözlerini devirerek kendisine doğru dönmüştü.
"Selam"
Taehyung, hafif yüzünü buruşturarak ne olduğunu anlamadığı şekilde ona bakmayı bırakıp Jimin'e döndü. Bu sırada kendilerine doğru gelmekte olan Jungkook'u fark eden Taehyung üzerine baktı.
"Kusura bakmazsın umarım"
Dedi kendisini gösterirken, Jimin arabanın kenarına yaslandı.
"Çekinmene gerek yok manzara gayet hoş"
Taehyung, onun bu dediğine gülerken Yoongi müthiş bir hızla ona dönmüştü. Gözlerinden neden bu kadar öfke saçıyordu pek anlamamıştı. Yine de oldukça sinirlendiğini sanki kulağının dibinde bir davul gibi atan kalbinden anlamıştı. Onun bedensel tepkilerini okuyabilse de kokusu olmadan duygularını anlamıyordu.
"Tanıştırayım, Jungkook. Geçen bahsettiğim kardeşim"
Jimin'in gözleri daha da büyürken hasır şapkasını çıkaran Jungkook onları selamladı.
"Bunlarda Jimin ve Yoongi"
"Ah, şu şirin olan"
Jungkook, parmağı ile hatırladığını belli eder şekilde jest yaparken Jimin kıkırdayıp elini ağzına kapatmıştı. Taehyung, onun cilvesine şaşırırken Jungkook'un da güldüğünü görebiliyordu. Onun kafasını koparacaktı yalnız kaldıklarında. Bunu aklının köşesine yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yukinokessho | TaeGi
Fanfiction"Hüküm sürmek için doğduğunuzda tahtın kral veya kraliçede olmasının bir önemi yok..."