16

234 38 22
                                    

1

Sonbaharın kahverengi tonları artık yerini çıplak kışa bırakmaya başladığı bir zaman dilimiydi. Taehyung, saçlarını kestirmiş ve üzerindeki o çocuksu şımarıklığı atmıştı. Son zamanlarda dikkatli bir şekilde yürüttüğü bu isyan planı onu da değiştirmişe benziyordu. Siyah balıkçı yaka bir kazak, yine siyah bir pantolon ve kahverengi trençkot giymişti. Taehyung ile yaşananlardan sonra toplantılar harici yan yana gelmemişti. Yoongi, gerçekten evine yaklaşmayan Taehyung ile sarsılmıştı, yalan söyleyemezdi.

Bazı geceler yanına gelen Delta vardı. O koyu fırtınalar barındıran gözleri ile vitasını görmeye geliyordu. Parmaklarını oynattı, parmak uçlarında hala deltanın tüylerini hissediyordu. Yine de ne zaman onun gözlerine baksa şu an karşısında oturmuş olan adamın gözleri olmazdı. Delta, Vitasına âşıktı da Taehyung, hiç Yoongi'ye âşık olmamıştı. Kalbi acıyla burkuldu ve bunun yüzüne yansımaması için kendisini tutması gerekti. Kendisi hiç Min Yoongi olarak sevilmemişti. Birkaç hafta önce Taehyung'dan aldığı bir özür dilerim sözünden başka bir şey alamamıştı. Taehyung, gerçekten buz ülkesinin kralı olmayı hak ediyordu çünkü kalbi buz gibiydi.

"Kurtboğanların yetiştirildiği yer için saldırı planımız hazır"

Yoongi, kendi hanedanlığı için savaşan insanlara odaklanması gerekirken gözlerini önündeki adamdan ayıramıyordu. Bütün ciddiyetini ortaya koyan deltanın prensliğini gördükçe hayret ediyordu. Onun tamamen kendileriyle kalmasını isteyen çok insan vardı sürüsünde biliyordu. Yine de bu gerçekleşmeyecekti bu yüzden sürüsünü yeniden savunmalı ve yanlarında olduğunu göstermeliydi. Taehyung, gerçekten bir kral olarak yetiştirilmişti. Yine de Taehyung, hala kibirliydi, hala kendini beğenmişti ve hala ruh eşine de aşkına da inanmıyordu. Bu işler bittiğinde prenses ile evleneceğine artık emindi Yoongi. En son iyileştikten sonra kurt olarak evinin etrafında dolansa da Taehyung tepki vermemişti. Zaten kapalı olan kalbinin kapılarına şimdi zincir vurmuştu.

"Sen ne diyorsun Yoongi?"

"Saldırı için uygun bir zaman olduğunu düşünüyorum. Kış hazırlıkları için beklediğimizden daha yoğun çalışıyorlar. Bu yüzden dikkatleri bir saldırıdan uzaklaşmış olmalı, saldırabiliriz"

"O halde saldırıya katılmayacak olan herkesi güvenli tuttuğumuzdan emin olalım"

"Evet, birilerini devriye gezmesi için seçmeliyiz"

"O zaman Yoongi, bunu yönetebilir misin?"

"Ben gelmiyor muyum?"

"Senin için bunun güvenli olduğunu düşünmüyoruz"

"Bu hanedanlığın prensi benim!"

"İşte tam da bu yüzden tehlikeli alandan uzak durmalısın!"

Alfalar bu kararı onaylamış gibi kafalarını sallarken çatık kaşlarını deltaya çevirdi Yoongi. Gözlerinin içerisine bakarak ondan destek istemişti. Yaşananlardan sonra kendisine karşı ne hissediyordu bilmiyordu ama birlik oldularsa kendisini yükseltmesine yardımcı olmalıydı.

"Onu daha en başından saf dışı bırakırsanız başa geçtiğinde ne olacak? Siz alfalar onun için savaşıyorsunuz, sözünü dinlemelisiniz. Onu korumak istemeniz mantıklı olsa da gelmeli"

Yoongi, şaşkınca deltanın yüzüne bakarken diğerleri kafalarını eğmiş ve kendisinden özür dilemişlerdi. Bunu beklemediği belli olan Yoongi kalbi çarparken kendisini artık daha iyi hissediyordu. Bu sırada yerinden ayaklanıp odayı terk etmek üzere olan deltanın arkasından onu izleyip kalmıştı.

2

Dağın oldukça yüksek bir noktasında sık ağaçların arasında ki çayırlıkta gizlenmiş olan eski bir çiftliğin arkası tamamen kurtboğan doluydu. Mor, vişneçürüğü renkleri ile karşıdan bakınca inanılmaz bir görüntü sergilese de öldürücü etkisi bilinen bir gerçekti. Taehyung, yavaş adımlarla gizlendikleri yerde yürüdü. Günün inmesine ve karanlığın çökmesine az bir zaman kalmıştı. Hava dakika geçtikçe soğuyordu. Birazdan devriye değişimi olacaktı.

Yukinokessho | TaeGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin