1
Yoongi, onu bu kadar yakından görmeyi beklemiyordu. Ellerinin arasında canı acısa da tüm teninin tenine yakın olmasını beklemiyordu. Soluk kırmızı dudaklarından çıkan her nefesin yüzünü yalamasını da öyle. Bedeni yazın sıcağı yetmiyor gibi onun sıcaklığı ile daha da ısınıyordu. Bir ok gibi olan kirpiklerinde gözlerini gezdirirken onun gözlerinin dudaklarında gezdiğini fark etmişti. Avucuna değen parmak uçları sanki ruhuna değiyordu. Kalbinin atışını durduramıyordu. Küçük gözlerini yeniden ona kaldırdı ve yüzünde gözlerini gezdirdi. Bir sıkıntısı olduğuna emindi.
"Sen, kızgınlığa mı giriyorsun?"
Sesini yeniden bulduğunda konuşabilmişti. Elini yavaşça ona kaldırdı. Tek istediği güzel yüzüne dokunmak ve gözlerine bakıp iyi olup olmadığını sormaktı. Titreyen elini kaldırdığında Taehyung'un hızla geri çekilmesi ile bedeni boşluğa savruldu. Sanki ruhu bir cammış gibi oracıkta tuzla buz olmuştu. Anında dolan gözlerini ona kaldırdı. Taehyung, derin nefesler alıp veriyordu.
"Sorduğum soruya cevap ver!"
Yoongi, ağlamak istiyordu. Deltasının onu tanımıyor olmasına o kadar içerlemişti ki titreyen alt dudağını ısırmak zorunda kalmıştı. Bastırıcı kullandığını biliyordu ama nasıl kurdunu anlamıyordu bilmiyordu. Ellerini saçlarına geçirmiş deltasının kapı sesini duyması ile dönüp orada asılı kalan bakışlarını fark etti.
"Üzerimi değiştirdim kusura bakma"
Yoongi, kafasının içerisinde çarpan şimşeklerle kafasını sağa çevirdi. Jimin'in yeniden onun gibi kokmasının sırasının olmadığını anladığı o birkaç saniyede yapabileceği en iyi şeyi yapmış ve onu evin içerisine iterek kalçasının üzerine düşmesine neden olmuştu. Jimin'in gözleri şaşkınlıkla kendisine kalkarken kapıyı kapatıp yaslanmıştı. Kalbi duracak gibi atıyordu. Ona engel olamayacağını biliyordu ama acı çeken kalbi buna izin veremezdi. Kafasını iki yana sallarken merdivenlerin orada durmuş olan Taehyung'un yüzüne baktı.
"Burada neler döndüğünü bilmiyorum ama bir sorun var"
"Defol buradan!"
Yoongi, onu bir başkası sanmasını kaldıramayacağını fark ettiğinde boğazı acıyana kadar bağırmıştı. Kendisi bile kendisinden bu kadar sinirli bir ses çıkacağını düşünmemişti. Taehyung, şaşkınlıkla kendisine bakıp ayakları birkaç adım geriledi. Yoongi, gözyaşlarını zorla tutarken yeniden bağırdı bu Taehyung'un göz bebeklerinin titremesine ardından öfkeyle kendisine hırlamasına neden oldu. Öfkeli feromonları bir duvar gibi bedenine çarptığında çıkan tırnaklarını tahtaya geçirdi. Taehyung'un sevgisine olmasa da öfkesine nail olmakta bir başarıydı. Tüm bunlar Jungkook'un koşup Taehyung'un üzerine doğru atılması ile kesilmişti.
Yoongi, aklına yeniden gelen görüntüleri uzaklaştırmak için kafasını iki yana salladı. Günlerdir yaşanan bu sahne kafasının içerisinde dönüp duruyordu. Kafasını kaldırıp oturduğu sandalyeden ayaklandı. Seok Jin ile birlikte pazara gidecekti.
"Hazır mısın?"
"Hazırım"
Yoongi, şapkasının altında yakıcı güneşten kurtulmaya çalışıyordu. İhtişamlı saray günlerinden bu düştükleri duruma kadar her zaman yanında olan Seok Jin, her işe koşturuyordu. Onunla birlikte erzak almak için ilerlerken düşünmeden edemiyordu. Hala bir soylu olsaydı ve uzak denizlerden delta gelmiş olsaydı onunla gidebilir miydi? Babası hala hayatta olsaydı ve Yoongi hala zengin olsaydı delta onu beğenir miydi? Sonuçta o bir Vitaydı.
"İyi misin?"
"İdare ediyorum"
Yoongi, onun peşinden dolanırken dalgın bir şekilde sorularına cevap vermek dışında bir tepki veremiyordu. Seok Jin, kollarını sıvamış ve en iyi bulduğu sebzeleri almak için uğraşıyordu. Yoongi'nin sepeti taşımak dışında bir yardımı yoktu ama Seok Jin'in onu yanında görmeyi yeterli bulduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yukinokessho | TaeGi
Fanfiction"Hüküm sürmek için doğduğunuzda tahtın kral veya kraliçede olmasının bir önemi yok..."