1
Taehyung, elinin altındaki yumuşak saçları okşarken kamelyadan dışarı bakıyorlardı. Kucağındaki eşinin sıcak bedeni, sakin olmasını ve onun için çilek kokusunu yaymasına neden oluyordu. Ülkesini kaybetmiş vatansız bir deltaydı son birkaç aydır. Komaya giren betanın uyanmasını beklemek zorundaydı. Onun dışında kendi ülkesinde olanlar hakkında hiçbir şey öğrenemeyecekti. Koskoca bir delta olmasına rağmen küçük bir oğlan çocuğu gibi hissettiği için odasındaki işlemeli kutuya sakladığı mektubu okuyamamıştı. Sevdiklerinin arkasından gözyaşı dökmek artık kendisi ve eşi için olağan olmuş gibiydi. Taehyung, öyle çok üzülmüştü ki sanki Min topraklarına kışı yeniden getirmişti. Neyse ki kendisini artık daha iyi hissediyordu. En azından eşini ve çocuklarını kaybetmemek için böyle olmak zorundaydı. Aşk denilen şeyin ne olduğunu bilmiyordu ama eğer ağlarken gözyaşlarının silinmesiyse, gece kâbuslarından ona sarılarak kaçmaksa, ona bir şey olacak endişesiyle her gün koşarak yanına gelmekse, sanırım Taehyung, aşk denilen şeyi yaşıyordu.
"İçimde kıpır kıpırlar"
"Hissedebiliyorum"
"İçimi oyup bu şekilde çıkmayı planlamıyorlardır umarım çünkü daha vakitleri var!"
"Bence sadece çok mutlular"
Taehyung, hafifçe kıkırdayıp onun karnına indirdi elini ve biraz onları okşamaya başladı. Elinin altındaki hareketli kurt yavruları gerçekten çok güçlüydü ve Yoongi'nin onları büyük bir özveriyle taşımasına hayran olmadan edemiyordu. Şişmiş yanaklarında, dolgun dudaklarında ve daha da küçülmüş gözlerinde, gözlerini gezdirip hemen sonrasında eşinin alnından öptü. Artık sahip çıkmadığı mandalina kokulu feromonları hızla yayıldığında deltanın duruma el atıp çilek kokusuyla çevresini kontrol altına almasına izin verdi. Bir bedende yaşayan iki ruh gibilerdi.
"Keşke gidip topraklarını alabilseydik"
Taehyung hafif buruk bir gülümseme ile onu yeniden omzuna çekerken saçlarını okşadı.
"Buz ülkesi çok farklı bir dünya Yoongi. Sen, bunlar hakkında düşünme. Artık tamamen sana aitim sadece bunu düşün olur mu? Senden başka gidecek yerim, senden başka yuvam kalmadı"
"Emin ol sana çok iyi bakacağım!"
Taehyung hafifçe gülerek kafasını aşağı yukarı salladı. Açıkçası bundan şüphesi yoktu. Bu topraklara indiğinden beri müthiş bir hızla ona doğru çekildiğini itiraf etmeliydi. Aksi bir şekilde kavga ederken de, onunla sıcacık öpüşürken de tüm dünyasının merkezi Yoongi'ydi. Her ne olursa olsun ona çekiliyordu ve onun çekim gücünün dışına çıkamıyordu. Ne kadar güçlü bir kurt olursa olsun onun önünde dizleri üzerine çöküyordu. Taehyung, bazen sadece bu gücüne bile hayran oluyordu.
"Ayrıca bana kız çocukları da doğurman lazım buna odaklanmalısın"
Taehyung bunları söylediğinde hızla kafasını kaldırıp kendisine bakan eşine ve bakışlarına gülmemek için dudaklarını düz bir şekle getirip, kaşlarını ne var anlamında havalandırdı. Yoongi'yi bu aralar tatlı bir şekilde kızdırmak fazla kolaydı.
"Bu çocuklar kolay mı oluyor sanıyorsun? Çok istiyorsan onları kendin doğur delta bozuntusu!"
"Ne sinirleniyorsun canım? Yani altı üstü iki de kızımız olsun dedik! Ayrıca şahsen Vitamın gayet bunun için kuyruk salladığını görebiliyorum? Bu fikri sadece ben desteklemiyorum?"
"Kurdumun kaşarlığını kullanamazsın tamam mı?"
Yoongi'nin sağ elini kaldırarak itiraz ettiği şekle kahkaha atan Taehyung onun bu tavrıyla eğleniyordu. Yoongi kendisine âşıktı biliyordu ama kurdunun kurduna olan bağlılığıyla o bile başa çıkamıyordu. Vita öyle bir seviyedeydi ki yaydığı koku, yaptığı cilveden bazen başı dönüyordu. Bir elini beline, bir elini sırtına yaslayıp onun dudaklarından sıcak bir öpücük alırken ve dillerini savaştırırken bile mandalina kokusundan burnunun direği sızlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yukinokessho | TaeGi
Fanfiction"Hüküm sürmek için doğduğunuzda tahtın kral veya kraliçede olmasının bir önemi yok..."