1
Doktor Yoongi'nin bileğinden parmaklarını nazikçe çekti. Hepsinin gözü yaşlı adamın iki dudağının arasından çıkacak olan sözlere odaklanmıştı. İkisinin eskisine nazaran kocaman olan yatak odalarının minderli kısmında oturuyordu Yoongi. Hemen çaprazında Taehyung ve diğer tarafta baş hanım vardı.
"Deltamız doğru hissetmiş"
Bunun üzerine Yoongi, sol elini kaldırıp ağzına kapatırken parmaklarını şaşkındı. Bundan mutlu olan baş hanım elini göğsüne koydu ve delta gibi gülümsedi. Gerçekten hamileydi. Ve bunu koca sarayda bilen ilk kişi kocasından başkası değildi. Gücü gerçekten sorgulanamıyordu bu adamın. Gökyüzünün yedinci katından kutsanmış olabilirdi.
"Lakin nabızları çok zayıf"
Yoongi elinin altındaki kıyafetini avucunun içerisinde sıkarken sözlerinin devamından korkuyordu. Küçük gözleri endişeyle dolarken alt dudağını ısırdı. Aynı kaybı yeniden yaşayamazdı. Özellikle kendisinden daha çok sevdiği adamın çocuklarını sağlıkla dünyaya getirmek isterken.
"Yoğun üzüntüden, kaygıdan uzak durmalısınız. En azından bir süre boyunca sakin bir hayat yaşamalısınız. Böylelikle sağlıkla dünyaya gelebilirler"
"Krallığa ara vermemi mi söylüyorsun?"
Saydıkları her şey bir tahta sahip birinin yaşadıkları şeydi. Alfa öyle olmadığını eğilerek açıklarken Yoongi dirseğini yanındaki sert minderin üzerine yaslayıp hafifçe şakağını sıkarken daha yeni başına geçtiği her şeye nasıl ara vereceğini düşündü. Ardından derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerini kocasına çevirdi.
"Zaten bir kralımız var değil mi?"
Yoongi'nin sözlerinden sonra Taehyung'un göz bebekleri titrerken Yoongi yorgunca gülümsedi ve kafasını sola yatırarak ona baktı. Kendisi için koca bir ülkeyi bırakıp gelmiş bir adama kendi tahtını emanet etse ne olurdu ki? Onun gerçekten bunu kendisinden bile iyi yapacağına emindi çünkü kendisinin aksine delta bir ülke yönetmesi için doğduğundan beri yetiştiriliyordu.
"Bundan gerçekten emin misin?"
Herkes odayı boşalttıktan sonra Yoongi mindere uzanırken yanı başında oturan Taehyung sormuştu. Uzun zaman sonra tekrar bu hisle buluşan Yoongi ellerini sakince karnına koydu ve hafif hafif pat patlarken istemsizce gülümsüyordu. Gözlerini hafifçe çevirdiğinde onunla aynı mutluluğu hisseden eşinin gülümsediğini gördü. Uzanıp beyaz saçlarını kulağının arkasına yerleştirdi.
"Eğer burayı da buz ülkesi gibi benimsiyorsan sana emanet ettiğim ülkemi bu çöplüğün başına geçirirsin diye düşünüyorum Delta. Tamam, şımarık, kendini beğenmiş ve gıcık birisi olabilirsin ama şahsi sinir bozuculuğun ülke yönetimine yansımamış. Politik olarak beden daha beceriklisin"
Taehyung hafif kıstığı gözleriyle dudak büktü.
"Beni övüyor musun yoksa yerin dibine mi sokuyorsun çok anlayamadım bu tatlı hisler yüzünden ama sanırım mantıklı şeylerden bahsediyorsun?"
Taehyung'un sözlerine Yoongi kıkırdarken, nefesini veren delta yanına doğru uzandı ve birlikte sessizlikte tavanı izlediler. Kış aylarının sessizliğine, bu kadar çabaya rağmen saraya dönmeyi tercih etmedikleri için kafeyi işletmeye devam etmek isteyen Jisung ve ailesinin sessizliği, bir alfaya aşık olduğu için kırsala geri dönmek isteyen Jimin'in sessizliği, şehrin ve tüm sürünün en büyük geçim kaynağı olan limanları yönetmesi için gönderilen Jungkook ve eşinin sessizliği eklenmişti. Taehyung ve Yoongi'nin yönetimi altındaki bu sürünün, bu toprakların özgürlüğü ve rahatlığını sağlamak için dağılmış olan onlarca yoldaşın ardından sadece parmakları birbirine dolanan ellerin sahipleri dışında kimse kalmamıştı. Yoongi, yanındaki deltanın elini daha da sıkı tutarken güneş doğup topraklarda binlerce papatya açarken de yanında, yanlarında kalmasını istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yukinokessho | TaeGi
Fanfiction"Hüküm sürmek için doğduğunuzda tahtın kral veya kraliçede olmasının bir önemi yok..."