56.BELKİ SON. BELKİ SONSUZ

774 74 1
                                    

Merhabalar yeni bölümü de çok çabuk attım.

Bu bölüme fotoğraf koymuyorum çünkü o kadar konabilecek fotoğraf var ki...

Şarkı da koymak istemiyorum üzgün bir şarkı açın yeter.

İyi okumalar.

"Sen ne diyorsun! Ne hamileliği!" Sinirle elindeki serumu çıkarmaya çalışıyordu. Bu gidişle kimsenin kendisine yardım etmesine engelleyecekti. Ne abisinden ne Aşkımdan ne de ailesinden gelen yardımlara el uzatmayacaktı.

"Lütfen sakin olun. Bu kadar stres iyi değil. Kendinizi düşünmüyorsanız karnınızda ki bebeği-"

"Ne bebeğinden bahsediyorsun sen! Benim kocam öldü! Benim kocam yok! Sen gelmiş bana bebek diyorsun! Yok öyle birşey!"

Hemşirenin yaptığı kaş göz işaretini Aşkım ve Yusuf Ali anlamıştı. Hemen Nihalin yanına giderek sıkıca tuttular onu. Ellerinde çırpınıyor, yakarıyordu.

"Bırak beni! Yusuf Ali bırak beni! Affetmem seni asla! Seni ölsem de affetmem bırak beni! Bırak bırak" son sözleriydi bu abisinin kucağına bayılmadan önceki.

Her şey bir anda nasıl da mahvolmuştu..

1 gün sonra..

Hiç sevdiğinizin üstüne toprak atıldı mı? Hiç kaybettiniz mi sevdiğiniz birini? Kaybedenler ağlıyordu. Herkes ağlıyordu. Tüm Urfa toprak atmak için sıraya girmişti. Herkes sever sayardı Mehmet'i. Kimseyi bir kötülüğü dokunmaz, kendi halinde gezerdi. İlla birine uzak veya yakın iyiliği dokunmuştu. Şimdi ise tüm sevenleri onun cansız bedenine karşı ağlıyordu.

Etrafta yakarışlar, sorgulamalar, inanmamaların sesleri dolduruyordu.

"Benim oğlumu aldılar! Benim oğlumu çaldılar benden! Benim oğlum kara toprağa sığacak mıydı!" Sesi kesilmişti kadıncağızın eşinin dizinde ağlıyordu. İsyan edercesine ağlıyordu. Diğer çocukları nerde, ortam neresi bilmemişcesine kendi acısı için döküyordu yaşlarını.

Kızları bir tarafta diğer oğlu bir tarafta ağlıyordu. Hepsi atılan topraklara bakıp yaşlarını tutamıyordu. Mehmet'i görmeyen çocuklar bile ortamdaki gergin havadan dökülmüşlerdi boncuk boncuk. Daha fazla bu görüntüye dayanamadı. Ağlayan annesinin yanına gitti Nihal.

"Ağlama artık. Mehmet'in seni böyle görmesini mi istiyorsun?" Duymuyordu kadın gelinini. Şuan hiç birşeyi duymuyordu. "Ağlama anne. Bizi bu duruma düşürmek isteyenleri sevindirme. Mehmet'in intikamını alacağız. Mehmet yerinde rahat uyuyacak."

"Mehmedim gelecek mi bana geri? Benim oğlum gelecek mi bana?"

Cevap vermedi. Buna bir cevabı yoktu çünkü. İçindeki acıyı böyle dindireceğini düşünüyordu. O mehmedine yapılanın aynısını onlara yapacaktı. Yemini vardı kocasına. Ya annesi ne yapacaktı. O ne halde olacaktı.

...

Kimse yoktu şuan. Sadece ikisi vardı. Saat gece yarısını geçmişti ama Nihal üç saattir mezarın başında durmuyormuş gibi durmaya da devam ediyordu.

"Böyle mi olacaktık Memedim. Böyle mi bitecekti hikayemiz bizim." Eli karnına gidecekken durdu. Buna hazır değildi. Eğer onu bir kere hissederse intikamını yumuşatmasından korkuyordu. "Hamileyim Mehmet. Hep isterdin bir çocuk bak var ama sen neden yoksun? Neden bizi yalnız bıraktın. Sensiz nasıl yaşarım ben? Sensiz nasıl kucağıma alırım çocuğumuzu?" Eli toprağına gitti. Orda hissediyormuş gibi sevdi toprağını. Ağlamayacaktı. Alması gereken bir intikam vardı. Birde karnında ikisinin bir bebeği olacaktı. Onu da düşünüyordu artık. Daha kendisini nasıl kurtaracağını bilmeden bir de kurtarması gereken bebeği çıkmıştı.

KALBİMİN DOKTORU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin