4 yıl sonra.
"Yusuf Ali yapma öyle! Düşecek çocuk!" Beni dinlemiyor elindeki iki çocuğu da avucunun içinde tutuyordu.
"Güzelim niye düşüreyim. Ben bunların kaç katını kaldırıyorum haberin var mı?" Ona 'sen akıllanmazsın' diyerek mutfağa geçtim. Nihal kahve yapıyordu bize ama çikolataların yerini söylememiştim.
"Bende seni çağıracaktım çikolataları nere kaldırdın."
"Bücürler çok yiyorlar diye üst rafa koydum. Oradalar." Kafasıyla onaylayarak tekrar kahveye dönmüştü. "Yarın için heyecanlısın değil mi?"
"Nasıl heyecanlı olmam ki? Kalbimin üç sahibininde doğum günü. Yarım kalsakta ilk günkü gibi heyecanlıyım." Yanına giderek ona sarıldım. Hayatımda gördüğüm en güçlü kadındı o. Mehmetten sonra çok acı çekmişti ama asla diz çökmemişti. Hâlâ da ayaktaydı. Hayrandım o'na. Yusuf Ali'nin isteği üzerine dört yıldır bizimle birlikte yaşıyordu. Yeni ev arkadaşımız oydu. İlk başta istemese de sonradan o da alışmıştı bizimle yaşamaya. O gerçekten güçlüydü.
"Özel olarak istediğin bir şey var mı. Abine söyleyelim yaptırsın." Buruk bir tebessüm oluşmuştu yüzünde.
"İnan benim istediğimi getirmeye hiçbir insanoğlunun gücü yetmez. Ama teşekkür ederim. Bunca yıl yanımda olduğun için. Bana ablalık yaptığın için."
"Senin gibi kardeşim olduğu için ben teşekkür etmeliyim asıl." Sarılmamız bağlanmıştı resmen.
"İyi ki varsın Aşkım. İyi ki varsın."
"İyi ki varsın Nihal. Ciddili iyi ki varsın."
Arkadan ikimize sarılan büyük kol ile irkilmeden edememiştim. "Ciddili ikinizde iyi ki varsınız. "
"Amca bizde iyi ki var mıyız?"
"Cevap versene dayı!" Arkadan gelen minik sesler ile ayrılmıştık birbirimizden. Hira ile Mira. Namı değer Nihal'in melekleri. İkisi de dört yaşında ikiz kızlardı. Birbirinden güzel yüzleri ve benzerlikleri ile çok ilgi çekiyorlardı.
"Ne diyorum ben size. O sizin dayınız, amcanız değil." Nihal'in ikisine dediği ile ikisi de gülmüştü. Bazen Mira bazen de Hira bilerek Yusuf Aliye amca diyorlardı. Biz buna gülsekte Nihal sinirleniyordu.
"Ne! Yusuf Aliye amca mı diyelim!!"
"Hira buraya gel!" Hiranın bacağıma yapışması ile kucağıma aldım onu. Mira da Yusuf Ali'nin kucağına çıkmıştı.
Hira "Hala bizi korusana."
Mira "Amca sende beni korursun demi?"
Nihal "Ben ne yapacağım sizinle"
~
"Kimse ağzından kaçırmadı demi bir şey?" Bakışları hepimizin üzerinde gezindi. Geçen sene yine ikizlerin doğum gününde yanlışlıkla sürpriz yaptığımızı söyleyerek planı bozmuştum. Ne yapalım doğum günü çocuklarını unuttuysam. Sanki suç bendeydi? Hiç!
"Kalbimi kırıyorsun Nihal. İyi ki bir kere ağzımızdan kaçırdık. "
"Kırma karımın kalbini Nihal. Kafanı kırmayayım senin!"
"Sus be! Konuşma sen!" Ortalığın anında elli altı olması ile kenarda duran Hilal gülmüştü.
"Hâlâ aynısınız. Birazcık büyüseniz iyi olacak. " Bize bakarak gülerken birden durgunlaşması ile yanına gittim. Ağlamıştı.
"Noldu kız neye ağlıyorsun?" Burnunu çekti hırsla. Hamilelik bu kıza yaramamıştı. Evet Hilal hamileydi. Bir yıl önce Efe ile birlikte evlenmişlerdi ve hemen çocuk yapmışlardı. Yani kısaca bunlarda ki hız kimse de yoktu.
"Efeyi boşayacağım! Söyle ona buraya gelmesin."
"Niye? Ne yaptı ki?"
Burnunu yine çekerek konuşmaya başladı. "Beş yıl önce bana bağırmıştı. Kalbimi kırmıştı boştan yere. Beni sevseydi bağırmazdı bana"
"Yuh! Ne yaptın gecemin ışığı! Ben işten senin için geleyim sen beni boşamayı düşün. " Arkadan gelen Efe ile eğildiğim yerden kalkarak ikisine baktım. Birbirlerine aşıklardı. Hilal Efeyi görmesi ile hızla yerinde kalkacaktı ki Efe elindeki çiçeği ona uzatınca donmuştu. "Seni seviyorum güzel karım. Hadi şimdi al bu çiçeği barışalım."
İlk başlarda Nihal yüzünden birbirlerine bile yaklaşmıyorlardı. Nihal üzülürde Mehmet'i hatırlar içi burkulur diye. İkisi de Nihal olmadığı zaman daha cilveleşiyorlardı. Bunun Nihal de farkında olmalıydı ki Hilalin hamilelik haberini duyar duymaz Efe ve Hilalle konuşmuş sorun olmadığını söylemişti. Şimdi ikisi daha rahattı.
Biraz daha etrafı topladıktan sonra pastayı kutlamanın vaktiydi. Gelirdi çocuklar şimdi. "Nihal Çiçeki arasana artık. Kaç gündür bu anı bekliyordi o da." Artık Çiçek yanımızda değildi. Girdiği sınavı kazanmış artık hukuk öğrencisiydi. Hemde istediği üniversitede. Çiçekin sesinin duyulması ile oraya gittim.
"Ay nasıl özlemişim sizi. Finaller biter bitmez yanınıza geleceğim! İki bücür nerde-"
"Gül yenge!"
"Papatya yenge!"
Arkadan gelen ses ile hepimiz oraya bakmıştım. İkizler üzerlerindeki elbiseler ile koşarak buraya geliyorlardı.
"Ben size ne dedim! Doğru söyleyin isimleri"
"Ama anne göstersene telefonu."
"Siz önce düzgün konuşun sonra konuşursunuz Çiçek ablanız ile. " İkizler bana yenge demeleri yerde Çiçeke yenge diyorlardı. Bana da teyze,hala önlerine ne gelirse yapıştırıyorlardı.
"Aşkım hala anneme söyle izin versin yaa. Çok ,özledim papatyayı."
"Bak hâlâ ne diyor!"
"Nihal bugünlük çocuklara izin verde konuşsunlar Çiçekleri ile." Nihal homurdana homurdana çekilmişti aradan. İkisi de Çiçeki gerçekten çok seviyordu. Tabii Çiçek te onları çok seviyordu. Kesintisiz her ay onlara yeni bir oyuncak yolluyordu. Biliyordu çocukları nasıl kapacağını.
"Hadi herkes yerine artık. Kutlayalım." Yusuf Ali'nin içeriye elindeki kocaman pasta ile gelmesi ile etraf alkışlar ve 'İyi ki doğdun' lar uçuyordu.
"İyi ki doğdun Hira! İyi ki doğdun Mira! İyi ki doğdun iyi doğdun iyi ki doğdun." Çocuklar gelen pastaya aşk ile bakarken gözleri ışıldamıştı. Mutlulardı.
"İyi ki doğdunuz dayısının bitaneleri." Yusuf Ali boylarına yetişmek için eğilmiş arkasındaki hediyeyi çıkartarak vermişti. "Teşekkür ederiz dayııı!" Yusuf Aliden sonra bana yaklaşmışlardı.
"İyi ki doğdunuz güzellikler"
"Teşekkür ederiz yengee!!" Bana ilk defa yenge demeleri ile gülmeden edememiştim. Arkamda ki hediyeyi ikisine uzatarak ayağa kalktım. "Hadi bu anı ölümsüzleştirme vakti. Geçim bakalım annenizin yanına." Efe Hilalin elinden tutarak destek olmuş ve kadraja geçmişlerdi. "Hadi kocacığım sende geç. "Yusuf Ali alnıma öpücük kondurmuş o da geçmişti. Fotoğraf makinesinin zamanlayıcısını açarak hızlıca Yusuf Ali'nin yanına geçerek sarıldım ona. "Üç,iki ve bir!"
Patlayan flaş hepimizi almıştı.
Mutluluğumuzu ölümsüzleştirmiştik.
Burada değil bir sonra ki böl- kısımda dertleşelim:))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN DOKTORU
ActionKALBİMİN DOKTORU "Ben seninle evlenmem diyorum neden anlamıyorsun beni?"diye soluduğumda hala gülüyordü ve bu beni çıldırtmaktan başka birşeye yaramıyordu. "Onu göreceğiz...Ve bu sözlerini evlendiğimizde sana hatırlatırım müstakbel karıcığım"'dedi N...