Üçüncü prens yüzüne vuran hafif bir esinti ile irkilerek uyanmıştı, bir kaç saniye kendine gelmeye çalışmıştı, esneyerek doğrulup kucağındaki kitabı kapattı ve kenara koydu.
Bu sırada bakışları ona ait olan masada uyuyan kızı bulmuştu, gördüğü görüntü kaşlarının çatılmasına sebep olurken ayağa kalktı ve ona doğru ilerledi.
Masanın üstündeki, üst üste konulmuş kağıtları alıp inceledi, yarısını bile yazmamış diye geçirdi içinden.
Bakışları masanın üstündeki diğer kağıtlara kaydığında elindeki mektubu yerine koydu.
Kızın kolları altındaki kağıdı kavrayıp yavaşca çektiği sırada, Jane irkilerek uyanmıştı, prensin karşısında olduğunu gördüğünde kendini geri çekmiş ve sandalye ile birlikte yere düşmüştü.
Taehyung karşısındaki görüntüye karşı kahkaha atarak gülerken Jane ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Taehyung başını iki yana sallayıp boğazını temizledi ve kızın çizdiği resimlere baktı.
"Fena değil ama o kadar iyi de değil kendini geliştirmelisin"
Jane, Taehyung'un söylediklerine karşı ayağa kalkmış ve kağıtları almıştı, "fikrinizi sormadım"
Taehyung gözlerini kısıp kıza doğru eğildi "bende sayfalarımı boşa harcamana izin vermemiştim"
Jane sayfaları katlayıp eıbisesinin cebine yerleştirdi "sizin aşk mektuplarınız kadar kötü değil, en azından bakınca gözlerim zarar görmüyor"
"Hah! Sen kimsin ki benim yazdıklarıma kötü diyorsun!"
Jane sakin bir Şekilde kollarını birleştirip omuz silkti "aptal birine aşık olmayacak kadar zeki bir genç hanımefendiyim"
Taehyung alayla gülüp başını salladı "hanımefendiymiş! Papucumun hanımı sen önce emirlerimi yerine getir"
Jane gözlerini devirip arkasını döndü "üzgünüm prensim dün elimi kestim kalem tutamıyorum" kız odadan çıkıp giderken Taehyung sadece arkasından izlemişti.
Sabah kahvaltı yapıldıktan sonra her kes kendi işleri ile ilgilenirken Taehyung babasıyla konuşmuştu.
Kral oğlunu yiğeni ile evlendirmek konusunda ısrarcıydı, Prens ise bunu asla istemiyordu, tabi ki bu durumda kralın dediği olacaktı.
Taehyung çözüm bulmalıydı, çünki yarın amcası saraya gelecek ve kuzeni ile evlilikleri konuşulacaktı.
Sarayın üst katına çıkarken bakışları merdivenlerin üst kısmında yürüyen Dahyun'u bulmuştu.
Dahyun yaşadıkları kırallığın en güzel kızlarından dı yani en azından halk arasında, Taehyung için Alelade biriydi, artı bir özelliği yoktu, okumuş olması onu diğer kadınlardan üstün yapmıyordu.
Kız çatık kaşlarıyla ona bakan müstakbel nişanlısını gördüğünde gülümsedi.
Taehyung bakışlarını kaçırıp onu görmezden geldi ve adımlarını hızlandırıp odasına girdi.
Bu sırada Jane odayı temizlemekle meşkuldü. Dün kesilmiş elini sonunda sarmıştı, ama hãlã acıyordu.
"Hazırlan göle gideceğiz"
Taehyung masasından bir kaç kağıt ve Mürekkep alırken konuştu, Jane günlük Jolene anlatma zamanın geldiğini anladığı için gözlerini devirmişti.
Nerdeyse her gün prense Jolene ile ilgili bir şeyler anlatıyordu, tam kadından kurtulduğu için sevinirken şimdi ona aşık olan adamla uğraşıyordu.
Elindeki kovayı odanın bir köşesine bırakıp ellerini üstüne sildi, "gidebiliriz" taehyung kıza yandan bakıp başını sallamış ve önden yürümeye başlamıştı.
İkisi ahıra geldiklerinde Çalışanlar Prensin atını hazırlamıştı "Jungkook bu gün yok ata binebiliyor musun?" prens atına binerken konuştuğunda Jane başını iki yana sallamıştı.
"Pekala hızlı gitmeyeceğim yanımda yürürsün"
Jane boş boş adama bakıp iç çekti, tamam ata bindirmesini beklemiyordu ama o kadar yolu yürütmeside gerekmiyordu.
Taehyung atının üstüne rahat bir şekilde ilerlerken Jane hızlı adımlarla atı takip ediyordu.
"Jolene ata binmeyi sever mi?"
Taehyung önüne bakarken konuştuğunda Jane nefesini düzenlemeye çalıştı, hızlı yürüdüğü için yorulmuştu.
"Hayır erkeklere-" Taehyung ona doğru döndüğünde sözü kesilmişti "hayır ata binerken pek görmedim,"
"Ona bir hediye göndermek istiyorum"
Jane prensin dediğini görmezden gelip bakışlarını ormanda gezdirmişti, gözleri pembe çiçeklerle dolu alanı bulduğunda yönünü değiştirdi.
"Hey nereye?!"
"Siz gidin ben peşinizden geleceğim"
Taehyung umursamayarak başını sallamış ve ilerlemeye devam etmişti, kızın kaçamayacağını biliyordu, bu yüzden rahattı.
