3.0 ☘︎

8 2 0
                                    


"Yarın için hazır ol" tek gözünü kapatıp nişan almış ve yayı serbest bırakmıştı, ok  hedefin yanından geçip gittiğinde gülmemek için dudağımın içini ısırdım.

Kesinlikle ok atmada kötüydü. Hoş başarılı olduğu aşırı fazla bir şey yoktu, mektup yazmak dışında tabi, oldukça iyi yazıyordu.

"Ah cidden neden bu konuda bu kadar kötüyüm?" kendi kendine offlayarak konuştuğunda kollarımı göğüs hizamda kavuşturdum, biraz eğlenmekten zarar gelmezdi.

"Kör bile olsaydım sizden daha iyi atış yapardım"

Bakışları ani bir şekilde bana döndüğünde gözlerinin kısıldığını gördüm "ne dedin sen?" emin olmak istermiş gibi sorduğunda omuz silktim.

"Kör bile olsaydım sizden daha iyi atış yapardım dedim" ondan daha iyi olduğum kesindi ama kör olmak konusunda biraz abartı vardı tabi ki. Umursamaz tavrım onu daha da sinirlendirirken bir kaç adımda yanıma gelmişti.

"Ne cüretle benimle böyle konuşursun?"

"Sizin bildiğiniz kelimeler sınırlı mı? Çünki jolene ve benimle nasıl böyle konuşursun dışında bir şey konuştuğunuzu duymadım"

Ani cesaretim beni bile şaşırtırken bana doğru ani bir atak yaptığında refleks olarak bir adım geri gitmiştim.

Bunun neticesinde ayağım yerdeki taşa takılmıştı, yere düşeceğimi anladığım an benden bir adım uzakta olan prensin yakasına yapışıp onuda kendimle birlikte yere düşürmüştüm.

Evet intikam kesinlikle soğuk yenen bir yemekti.

"Seni küçük-"

"Taehyung? "

İkimizin bakışları aynı anda yan tarafa döndüğünde kıral ve prens SeokJin'in bize baktığını görmüştüm. Kendimi toparlayarak prensi üstümden atıp ayağa kalktım ve ellerimi önümde birleştirip başımı eğdim.

Prens benim aksime sakin bir şekilde ayağa kalkmış ve kendini silkelemişti "baba? Bir sorun mu var?" ne kadar sakin görünüyor olsa da sesindeki endişe açıkca hissediliyordu.

"Benimle gel seninle konuşacaklarım var"

Kralın hafif kalın sesi ürkmeme sebep olurken üçlünün gidişini izlemiştim. Tamam olaylarda benimde payım vardı ama çok değil, azıcık, minicik bir şey.

Burda durmanın saçma olduğunu düşünerek bahçeden ayrılmış ve saraya girmiştim, açıkcası prensi merak ediyordum, sonuçta ikimiz pek uygun olmayan bir halde görülmüştük.

Kendi odamı es geçip merdivenlere yöneldim ve üst kata çıkıp prensin odasına girdim.

Onu burda beklemek daha mantıklıydı.

Çalışma masasının yanındaki sandalyeye oturup sızlayan ayağımı ovaladım, daha yeni iyileşmişken düştüğüm için ağrısı geri dönüyordu.

Bakışlarımla odayı inceleyip oyalanacak bir şey aramıştım, küçük kitaplık gözüme çarptığında ayağa kalkıp oraya ilerledim ve koyu kahverengi kapağı olan bir kitap aldım.

Geri dönüp sandalyeye oturup kitabı açtım, yaklaşık iki sayfa okuduktan sonra kapı açılmıştı, kitaptaki bakışlarımı oraya çevirdiğimde, prensin içeri girdiğini görülmüştüm.

İkimizin bakışlarımız kesiştiğinde kaşlarını çatmış ve yanıma gelmişti "ne yapıyorsun sen?" ellerim arasındaki kitabı çekip aldığında irkilmiştim "okuyordum!" gözlerimi devirip ayağa kalkmış ve önünde dikilmiştim.

"Odamda ne işin var senin?" sorgulayıcı ifadesi gözlerimi tekrar devirmeme sebep olmuştu, sanki daha önce hiç gelmemiştim de!

"Sizi merak ettim, kral bir şey dedi mi?"

Yüzündeki ifade değişirken kitabı elime tutuşturdu ve az önce kalktığım sandalyeye oturdu.

"Biraz kızdı tabi ortalık yerde öyle görünmemiz hoş olmadı ama açıklamasını yapınca anlayışla karşıladı, bu sayede nişan işinden de kurtulmuş oldum"

Yüzümde ilk önce küçük bir gülümseme oluşmuş ardından kaşlarım çatılmıştı. Nişan işinden kurtulmak mı? Ne saçmalıyordu bu?

"Nişan işinden kurtulmak mı?" düşüncelerimi sesli bir şekilde ifade ettiğimde arkasına yaslanıp hafif gülümsemişti.

"Evet, sonuçta kalbim sana aitken başka biri ile nasıl nişanlana bilirim ki?"

Jolene / 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin