"Doktor bu ilacın yaralarına sürülmesi gerektiğini söyledi"Prens elindeki kab ile bana doğru geldiğinde başımı salladım "ben yaparım" elindeki kaba uzandığımda başını sallamıştı.
"Jungkook'a sana yardım edecek birini getirmesini söyeyeceğim" söylediklerine karşı başımı hızla iki yana salladım "buna gerek yok kendi işimi halledebilirim"
Yatakta oturur hale gelip ayaklarımı aşağı ittim, zor olacaktı ama halledebilirdim, yatağın başındaki demir kısma tutunarak ayağa kalktım ve belimdeki acının dinmesini bekledim.
Acı yüzünden gözlerimi kapatıp tutunduğum demirleri sıktım, acıyan belimde hissettiğim yumuşak dokunuş şaşırmama sebep olurken gözlerimi açtım.
"Kendini zorlama"
Beni kendine yaslamış ve yatağa oturmuştu, "arkanı dön" gözlerimin içine bakarken konuştuğunda, bir süre yüzüne baktım "a-anlamadım?"ellerini belime yerleştirip üstümdeki bol kazağın eteklerini tutmuştu.
Yavaş bir şekilde yukarı çektiğinde ellerim ile ona engel olmuştum "kendim halledebilirim" bakışlarını yüzümden çekmeden ellerini kurtarmış ve üstümdekini yukarı çekmişti.
Ne kadar izin vermek istemesemde üstümdekini çıkarmıştı, elini kabın içindeki ilaca batırmış ve karın bölgemedeki borluklara sürmüştü.
"Arkanı dön" itiraz etmenin anlamsız olduğunu bildiğim için arkamı döndüm, eli ile uzun saçlarımı omzuma doğru ittiğinde tenime değen soğuk eli titrememe sebep olmuştu.
Elini bir süre sırtımın morarmış olduğunu düşündüğüm yerlerinde gezdirip ardından arkamdan kalkmıştı, "bir kaç gün sürersen iyi olacaksın"
Bakışları yerdeyken konuşup ardından elindeki kabı masaya bırakıp arkasına bakmadan dışarı çıkmıştı.
Elimi kalbimin üstüne koyup bir süre sakinleşmeyi beklemiş ardından üstümü giyinmiştim, benim için endişe etmesi normaldi ama bu şekilde yakınlaşması neydi?
Belkide ben fazla tepki veriyordum, sonuçta suçlu hissediyordu ve bunu telafi etmek istiyordu, zaten başke ne olabilirdi ki?
☘︎
Aradan geçen iki günün ardından ağrılarım az hatrı sayılır derecede azalmıştı, prens yanıma bana bakacak bir çalışan bırakıp saraya dönmüştü.
Açıkcası onu şimdiden özlemiştim, ne kadar ona karşı olan hisslerimin sadece hoşlantı olduğunu söylesemde, ona ciddi bir şekilde alışmıştım ve bundan vazgeçememekten oldukça korkuyordum.
Birinden hoşlanmak o kadar ciddi bir şey değildi ama eğer birine alışırsanız onu bırakmanız mümkün olamazdı.
Hafif bir rüzgar estiğinde kollarımı bir birine sardım, kar yağacak gibiydi, hava oldukça soğuktu, çoğu insan kar yağmasını severdi, bende bu insanlara dahildim, yani en azından tadını çıkarabildiğim zamanlar öyleydi.
Jolene'in yanında olduğum zamanlar evin bodrum katında kaldığım için hiç ışık olmazdı ve aşırı soğuk olduğu için sık sık hasta olurdum, soğuk ve açlık yüzünden uyuyamadığım günler aklıma geldiğinde ürpermeme engel olamamıştım.
Dışarıda yeteri kadar durduğumu düşünerek eve doğru dönmüştüm, hazır şansım varken biraz dinlenmem gerekiyordu, saraya döndüğüm zaman Jolene'i anlatmala geçecek bir çok gecem olacaktı.
Şu an ondan uzaktayken bunun tadını çıkarmalıydım.
Eve girdiğimde çalışan kadın yemek masasını hazırlıyordu, "prens bu akşam geleceğini söylemişti, ben birazdan çıkacağım"
Başımı onaylar şekilde sallayıp yatağıma oturdum, prens bu gün buraya gelecekti, eğer izin verirse onunla birlikte saraya dönecektim.
Burda boş boş oturmal beni yoruyordu, tam olarak iyileşmemiştim ama zaten sarayda fazla bir şey yaptığım söylenemezdi.
Ayağa kalkıp bir süre camdan dışarıyı izlemiştim, gözlerim camdaki yansımamı bulduğunda elim istemsiz olarak hâlâ mor ve mavi renginde olan yanağıma gitmişti.
Morluk geçerdi ama diğer yanağımda açılan çizik büyük ihtimal iz bırakacaktı, adam beni yere ittiği zaman yüzüm sivri bir taşa çarpmıştı.
Zaten güzel biri değildim şimdi ise üstüne birde yüzümde yara açılmıştı.
Belkide tanrı benim asla güzel olamayacağımı bu şekilde hatırlatmak istiyordu