3.5 ☘︎

5 2 0
                                    


"İstersen sana yüzme öğretebilirim, bu sayede boğulmaktan kurtulursun" elimdeki elmayı ona uzattığımda, ıslak saçlarını arkaya itip elime uzandı ve elmayı aldı.

"İlginiz için teşekkür ederim ama su ile aram pek iyi değil"

Suya girme düşüncesi hafif titrememe sebep olurken yüzümü ekşitdim "prensten gelen bir teklifi red etmek ha?"

"Emin olun sizden evlilik teklifi bile kabul etmem, hiç güven vermiyorsunuz" alaylı konuşmama karşı bana yan bir bakış atıp elmasını ısırdı.

"Sana evlilik teklifi etmeyeceğime göre sorun yok" elmadan sadece iki ısırık alıp kalanını gölün kenarına attığında gözlerimi kıstım "onu sizin için toplamıştım en azından yarısını yiyebilirdiniz" sinirli konuşmama karşı suyun içinde bana doğru gelmişti.

"Topla dediğimi hatırlamıyorum, ayrıca ben yumuşak elma sevmem"

Jolene getirse yerdin ama!

Yüzümü buruşturup taşın üstünden kalktım "peki öyle olsun" taşlık alandan çıkıp yürümeye başladığımda, arkamdan "nereye" diye bağırmıştı, ama tabi ki onu umursamamıştım.

Canım sıkılmıştı, biraz dolaşmak istiyordum, bütün gün saraydan çıktığım yoktu zaten, prensin kişisel işleri yetmiyormuş gibi birde başıma ilişki işi çıkmıştı.

Kral ikimize karşı değildi ama benim hizmetçi (!) oluşum onu rahatsız etmişti, bir süre düşünüp ikimizin olmayan ilişkisi ile ilgili kararını verecekti.

Açıkcası kararının ardından beni ne bekliyordu hiç bilmiyorum, prens ile aramız iyiydi, bu aralar fazlası ile yakındık, bana yakın bir arakadaşıymışım gibi davranıyordu, bu kesinlikle kötü değildi, yine de ona sürekli Jolene'i anlatmak beni yoruyordu.

Prensten yeteri kadar uzaklaştığımdan emin olduktan sonra büyük bir ağacın dibine oturdum ve elbisemin bel kısmına sıkıştırdığım küçük defteri ve kalemi çıkardım.

Hazır prensten kurtulmuşken biraz resim yapıp kuş seslerinin tadını çıkarabilirdim, bir süre önümdeki ağaçların resimlerini yapmış ve kuşları dinlemiştim.

Boynumu kütletip ayağa kalktım ve üstümü silkeleyip defterimi yerine koydum, resim yapmayı bana babam öğretmişti, ben daha dokuz yaşlarındayken babam annemin resimlerini çizip evimizim duvarına asardı, o zamanlar annemi çok sevdiğini düşünürdüm, ama bütün yaşadıklarım gösteriyorki aslında büyük bir yalanın içinde yaşıyormuşum.

Babam annemi yeteri kadar sevmemişti belkide, o da sadece güzelliği için aşık olmuştu anneme, insanlar bir birine gerçekten aşık oluyor muydu? Yoksa sadece yüzlerinin güzelliği için mi birlikteydiler?

Bir insanın güzelliği sadece yüzünden mi belli oluyordu? Kalbi güzel olan biri sevilmeyi hak etmiyor mu? Aşık olmak için ilk bakış mı önemli, insan zamanla birine aşık olamaz mı?

Belkide bende onlardan biriydim, sonuçta bende prense ilgi duyuyordum bana sarf ettiği sözlere rağmen, evet beni bir köylü olarak tanıyordu ama bu kadar eziklemesi doğru muydu? Benimde kırılabileceğimi bilmesi gerekmez miydi?

"Burda tek başına ne yapıyorsun küçük hanım?"

Başım önüme eğik bir şekilde yürürken duyduğum ses ile başımı yukarı kaldırdım "kayıp mı oldun?"

Orta yaşlarda -büyük ihtimal avcı- olan adam bakışlarını üstümde gezdirdiğinde, yürümeye başladım, aptal bir adamla uğraşmak istediğim son şey bile değildi.

"Nereye?"

Bileğime sarılan el durmama neden olduğunda nefesimi tuttum. Adam fazlasıyla iri biriydi ve benim hayatım boyunca kova taşımak dışında hiç bir güç gerektiren iş yapmadığımı göz önünde bulundurursak, kaçma ihtimalim yoktu.

"Size verebileceğim hiç bir şeyim yok, bırakın lütfen"

Yüzünde alay dolu bir gülümseme oluşmuştu "kulağındaki küpeleri beğendim, onları verebilirsin" kolumu kendime doğru çekip adamdan kurtuldum ve bir adım geri gittim.

"m-madi bir değeri yok işinize yaramaz"

Bir adım atıp bana yaklaştırdığında bende geri gitmiştim.

"Kendi rızanla mı vereceksin yoksa zorla mı alayım?

Jolene / 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin