3.2 ☘︎

5 2 0
                                    

Elimdeki fincanı prensin masasına bırakıp bir kaç adım geri çekilmiştim "teşekkür ederim, sen git hazrılan birazdan çıkacağız" bana doğru dönmeden konuşup önündeki sayfaya bir şeyler yazmaya devam etmişti.

Cevap vermeyerek odadan çıkıp inmiş ve terzi Jimin'in benim için hazrıladığı krem rengi elbiseyi giyinmiştim.

Uzun saçlarımı tarayıp arkada topladım ve annemden kalan küçük taşlı küpemi kulağıma taktım.

Kırdığım ayna parçaları yüzünden ellerimde yaralar açılmıştı, bu yüzden Jimin'den benim için eldiven dikmesini de rica etmiştim.

İyi göründüğümden emin olduktan sonra ayakkabılarımı da giyindim ve odadan çıktım, Prens onunla ilişki içinde olduğumu söylediği için ortalıkta onunla görünmemde bir sakınca yoktu.

Kral henüz ikimizle ilgili bir şey söylememişti ama hâlâ burda olduğuma göre kötü bir düşüncesi yoktu.

Burda kalıp kalmamak benim için bir şey ifade etmiyordu, burda olmasa başka bir yerde köle olacaktım zaten, bundan kurtuluşum yoktu, ama bir taraftan Jolene'e yaptıklarını ödetmek istiyordum, bunu yapacaksam ona yakın olmalıydım ve Prens bunun için işime yarayabilirdi.

Ondan hoşlandığım doğruydu ama içimdeki intikam isteği bundan kat kat fazlaydı, ikisini tabi ki kavuşturmayı düşünmüyordum, Jolene beni Prensin yanında gördüğü için ikimizi evine davet etmişti, beni kıskandığı açıkca ortadaydı.

O her zaman benim yerimde olmak istemişti. Ama tanrı onu fakir aptal bir köylü olarak yaratmıştı, o bunu ne kadar inkar ediyor olsa da geçmişi göz önündeydi.

Merdivenlerde duyduğum ayak sessleri düşüncelerimi dağıttığında bakışlarımı bana doğru gelen prense çevirdim.

Yerde olan Bakışları beni bulduğunda bir süre durmuş ve beni incelemişti, "Jimin iyi iş çıkarmış" yanıma gelirken konuştuğunda, hafif bir tebessümle cevap verdim "önemli olan kıyafetler mi? Yoksa onu taşıyan mı?"

Aynı şekilde tebessüm etmiş ve önüne dönmüştü "içindeki sen olduğuna göre pek ilgimi çekmiyor" nazik sözleri gözlerimi devirmeme sebep olurken önden yürümeye başladım.

Güzel olduğumu söylese ne olurdu ki? Bir iltifat kimseyi öldürmezdi!

Hoş onun gözünde Jolene dışında güzel olan kimse yoktu ki!

İkimizde yol boyunca tek kelime etmemiştik, Prens pencereden dışarıyı izlerken ben onun heyecanlı halini izliyordum.

Neden bu kadar heyecanlıydı? Aşk böyle bir şey miydi?

Bir insanı bütün kusurlarına rağmen sevmek miydi aşk?

Yoksa yaptığı iğrençlikleri silmek mi?

Çünki aksi olsaydı tanıdığım hiç bir erkek Jolene'e bu şekilde aşık olmazdı, belkide onu değerli yapan şey buydu, kendini sürekli yüksekte görmesi, her kesi aşağılaması, sürekli eğlence düzenlemesi, ve daha bir çok şey. insanlar onu ulaşılmaz sanıyordu, oysaki o sadece yattığı erkeklerin parası ile kendine zenginlik kurmuş biriydi.

Jolene'in -daha doğrusu benim- malikanme vardığımızda at arabasından inmiştik, malikane eski olsa da oldukça görkemliydi, Yine de pek iyi bakılmadığı için oldukça eskimişti.

"Hayranlığına ara verip yürümeye ne dersin?" Prensin sesi irkilmeme sebep olurken kendimi toparlamıştım, "Hadi" diyerek yürümeye başladığında boğazımı temizlemiştim.

Anlamsız bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerimle kolunu işaret ettim, bir süre yüzüme bakıp ardından offlamış ve yanıma gelip kolunu uzatmıştı.

Bu adam gerçekten nezaket ne bilmiyordu, yada romantik olan tarafı sadece Jolene için çalışıyordu, çünki yazdığı mektuplar fazlasıyla tatlıydı.

Koluna girip onunla birlikte yürümeye başladım "içeride kendinize hakim olun sürekli Jolene'e bakmayın, eğer dediklerimi yaparsanız kısa süre sonra istediğiniz yerde olursunuz"

Hiç bir cevap vermediğinde, Sessizliği dediklerimi onayladığını düşünmeme sebep olmuştu, Jolene istiyorsa dediklerimi yapmak zorundaydı.

İşin sonunda Jolene'i alacağı söylenemezdi tabi....

Kitapta Jolene 32-34, Taehyung 29, Jane 19 yaşında

Jolene / 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin