2.9 ☘︎

10 2 0
                                    


Siyah renge bürünmüş sayfayı karalamayı bırakıp offlayarak defteri kapattım. İki gündür odamdan çıkmamıştım, bütün gün yatakta uzanmaktan her yerim tutulmuştu.

İş yapmayı sevdiğim söylenemezdi ama açıkcası uzanmak yerine prensin işlerini yapmayı tercih ederdim.

Önümdeki duvarı izlemeye dalmışken kapı açılmıştı, bakışlarımı oraya çevirdiğimde, Jungkook'un içeri girdiğini görmüştüm.

"Nasılsın bakalım bal arısı?"

Düz bir ifadeyle yüzüne bakıp iç çektim "şunu söylemeyi keser misin?" son iki gündür bana sürekli bunu söyleyip duruyordu, ne kadar şaka yapıyor olsa da eğlendiğim söylenemezdi.

"Sinek olmayı mı tercih edersin?"

"Prense de sinek diye mi hitap ediyorsun?"

"Hayır yani en azından şimdilik, ikiniz evlenip, sen benim hayatımı garanti altına alınca belki"

Gözlerimi devirip oturur hale geldim ve ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtdım. "Ben artık işime dönmek istiyorum"

"Prensi bu kadar sevdiğini bilmiyordum" alaylı ifadesi sinirlerimi bozarken ayağa kalktım, ayağım hâlâ acıyordu ama üstüne basabiliyordum, büyük ihtimal bir süre topallardım.

"Pekala sen bilirsin, ilk görevin olarak bunu prense ver benim işim var"

Ben daha bir şey diyemeden elindeki kağıtları bana verip koşar adımlarla dışarı çıkmıştı.

Yavaş adımlarla odadan çıkıp düzgün yürümeye dikkat ederek üst kata çıkmış ve prensin odasına yönelmiştim.

Kapıya bir kaç kez vurup 'gir' komutunu aldığımda, kulpu çevirip kapıyı açmış ve içeri girmiştim.

"Gel Jungkook"

Arkası dönük bir şekilde masasında bir şeyler yazarken benim geldiğimi fark etmemişti.

Ona yaklaşıp elimdekileri masasına bıraktığımda kısa bir süre bana baktı, bakışlarını önüne çevirip ardından tekrar bana baktı. Belli ki burda olmamı beklemiyordu.

"Senin dinlenmen gerekmiyor mu?"

"İyiyim çalışabilirim"

Bakışlarını önüne çevirip sessiz kaldığında bir süre yanında dikildim. "Otur yada çık"

Yapacak başka bir şeyim olmadığı için prensin yatağına oturup onu izlemeye başladım.

Son zamanlarda uzatmaya başladığı saçları gözünün önüne dökülüyordu, bundan rahatsız olduğu açıktı ama saçlarını sabırla arkaya itiyordu.

"İki gün sonra Jolene'in evine gideceğiz hazırsın değil mi?"

"Hazırım"

Jolene'in evine gitmeyi asla istemiyordum, Taehyung'a bakışlarından, onu elde etmek istediği açıktı ve açıkcası ikisinin benim yanımda flört etmesini istemiyordum.

Değildim tabi ki, yine de hoşlandığım birinin başkasını seviyor olması kötü hissettiriyordu.

"Ne tür çiçek sever?"

Bakışlarını bana çevirmeden konuşmuş ve az önce bir şeyler yazdığı sayfayı alıp incelemişti.

"Gülleri çok sever, kırmızı gülleri" Jolene gülleri çok severdi, özellikle kırmızı olanları, hatta o genel olarak kırımızı şeyleri çok severdi.

Belkide Taehyung'da kırmızıyı en çok onun saçlarında seviyordu.

Buruk bir şekilde tebessüm edip başımı iki yana salladım. "Siz ne seversiniz?" bir süre cevap vermediğinde, konuşmayacağını düşünmüştüm. "Papatya, lavanta ve kiraz çiçeklerini severim"

"Jolene papatya ssvmez, ve kiraza alerjisi var"

Bakışları bana doğru döndüğünde sonunda ilgisini çektiğimi fark anlamıştım, "bunu bilmiyordum" evet bunu bilmiyordu, hatta bilmediği bir çok şey vardı.

Mesela Jolene'in aslında fakir olduğunu bütün bu zenginliğin babamla yaptığı evlilik yüzünden olduğunu bilmiyordu.

Babamın ölümü sonucu bütün mal varlığıma el koyduğunu bilmiyordu. Beni bir hizmetçi gibi çalıştırdığını bilmiyordu.

Annem ben daha ön yaşındayken hayatını kaybetmişti, kısa süre sonra babam Jolene ile tanışmıştı, genç, güzel, ve isteklerini yerine getirecek biri.

Kısa süre sonra ikisi sevgili olmuştu, babam beni teyzemin yanına vermişti, bu yüzden kimse benim aslında zengin bir ailenin çocuğu olduğumu bilmiyordu.

Babam ölümünden kısa süre önce bütün mülkünü Jolene'in üstüne yapmıştı. Babam ani bir şekilde ölünce teyzemin eşi beni istememişti, çünki babamın verdiği para bitmişti.

Beni Jolene'in yanına göndermişlerdi, o günden sonra hayatım bir daha eskisi gibi olmamıştı, Jolene, hayatımı, ailemi, ve yaşamımı çalmıştı.

Jolene / 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin