Vücudumda hissettiğim ağrılar bilincimin yerine gelmesini sağlarken, gözlerimi yavaşca araladım.Etrafın oldukça karanlık olması ilk başta beni korkutmuş olsa da, gözlerim gecenin karanlığına alıştığında İç çekmiştim.
Neler olduğu ile ilgili hiç bir fikrim yoktu, nerde olduğumu bile bilmiyordum, tek hatırladığım prensin gelib beni almasıydı sonrası yoktu.
Elimin üstünde hissettiğim kıpırdama ile bakışlarımı hızla yan tarafıma çevirmiştim, görüş alanıma giren prens ilk başta irkilmeme ardından ise rahatlamama neden olmuştu.
Burası ne benim ne de prensin odasıydı, daha önce görmediğime emindim, belli ki prens beni bu halde saraya Götürmek istememişti.
Oturduğu sandalyede hafif öne doğru eğik bir şekilde oturuyordu, iki eli ile sağ elimi tutmuştu.
Bakışlarımı bir süre üstünde tutup ardından elimi onu uyandırmayacak şekilde kendime doğru çektim ve doğrulmaya çalıştım.
Karın bölgem ve sırtım çok acıyordu, açıkcası sırf bir küpe için bu hale geleceğimi asla düşünmemiştim, ki zaten işin sonunda annemden kalan tek hatıramıda kaybetmiştim.
Elimi acıyan bölgeye bastırıp sakin kalmaya çalıştım, boğazım kurumuştu ama ayağa kalkacak durumda değildim. Prensi kaldırabilirdim ama o kadar masum görünüyordu ki kıyamıyordum.
Bütün gücümü toplayarak ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtmıştım, ellerimi yanlara koyup ayağa kalkmaya çalıştığımda, hissettiğim acı yüzünden kalkamadan geri oturmuştum, istemsiz olarak ağzımdan küçük bir inilti kaçtığında prens irkilerek uyanmıştı.
Gözlerini kırpıştırıp karanlıkta etrafı görmeye çalışmıştı "neden kalkıyorsun, uzanman gerekiyor" uykulu olduğu için daha da kalınlaşmış olan sesi ile konuşup ayağa kalkmış ve ellerini omuzlarıma koymuştu.
"Dinlenmen gerekiyor, bir şey istiyorsan bana söyle"
Omuzlarımda olan elleri sayesinde beni geri yatağa yatırmıştı, "ı-ışık yakabilir misiniz? Çok karanlık" başını onaylar şekilde sallayıp Odanın ortasında olan masaya doğru yönelmişti.
"İki gündür uyuyorsun senin için çok endişelendim"
İki gündür uyuyor muydum? Oysa hâlâ çok yorgun hissediyordum, bütün vücudum ezilmiş gibiydi. "Emir verdim o adam kimse bulup getirecekler, cezasını kendi ellerimle vereceğim"
Masadaki mumu yakıp bana doğru döndüğünde bakışlarımı kaçırdım "ceza vermenizi istemiyorum, sadece..."
Bir süre sessiz kaldığımda devam etmeyeceğimi düşünerek "sadece?" demişti. "Annemden hatıra kalan bir küpem vardı, onu aldı" dedim üzgün bir ifadeyle, madi olarak fazla bir değeri yoktu ama annemden kalan son şeydi.
Jolene ailemin içine girdikten sonra annemle ilgili ne varsa hepsini atmıştı, bana onu hatırlatan tek şey o küpelerdi.
"Merak etme onu bulacağım, kimse benim kırallığımda bir kadına bu şekilde davranamaz"
Sessiz kalıp önüme döndüm, sormak istediğim şeyler vardı ama çok yorgun hissediyordum, belkide sadece uyuyup dinlensem daha iyi olurdu.
"Burası köyde olan gizli bir ev, seni bu şekilde saraya götürmek istemedim, iyileşince gidersin"
Başımı sallayıp bakışlarımı yatağın ilerisinde olan cama çevirdim, rüzgar esiyordu, ağaç yaprakları cama vuruyordu. Bu çoğu kişi için korkutucu gelebilirdi ama ben bu hissi seviyordum, yalnız hissetmemi engelliyormuş gibi hissediyordum.
Belkide uzun süre yalnız kaldığım için böyle düşünüyordum, yalnız olmayı sevmiyordum ama kalabalıkta kalmakta bana göre değildi. Kalabalık içinde kaybolmuş gibi hissediyordum, ama aslında her şey çok netti.
"Canın çok mu yanıyor"
Yanağımda hissettiğim sıcak dokunuş irkilmeme sebep olduğunda gözlerimden akan yaşı daha yeni fark etmiştim.
Nazik bir şekilde yanağımı kurulayıp yüzüme baktı "yarın doktoru çağırmamı ister misin? aslında bir kaç ilaç hazırlamıştı ama acın geçmezse-"
"Ben iyiyim gerek yok" ani bir şekilde sözünü kestiğimde bir süre sessizlik oldu. "Senin için endişelendim"
Bakışları yüzümün her bir tarafını incelerken, gözlerimiz buluştuğunda yüzüme doğru yaklaşmıştı.
"Artık korkmana gerek yok Seni koruyacağım"